Erkan Yılmaz

Erkan Yılmaz

Kör müyüz yoksa nankör müyüz!..

Kör müyüz yoksa nankör müyüz!..
"Körlüğün tedavisi var ama nankörlüğün yok!.."
Neden mi?
Anlatayım;
Yıl-2001,
Anadolu perişan,
Fabrikalar kapanıyor,
Organize Sanayi bölgeleri harabeye dönüyordu.
Hayvanlar çobansızlıktan kırılıyor; et yiyememekten dolayı ahali anguslaşıyordu.
1929-30'da Amerika'da yaşanan "Büyük Buhran"ın bir benzeri yaşanıyor, halk ne yapacağını bilmiyordu…

Durum, tam bir tragedya idi.
Anatolia, Anadolu olalı, böyle bir vahamet görmemişti.

Z Kuşağı bilmez bunları,
Tarih okumazlar çünkü…

Okuduğunuz Ahmet Umut romanı ne anlatır, bilir misiniz!..
Nereden bileceksiniz; bir eliniz yağda bir eliniz barda, umurunuzda mı dünya!
"Üzümün Gazabı" isimli eser, o devirde yaşanan "işçisizliği" ve bundan kaynaklı sefaleti anlatır.
Geçmişi anlatmak-öğretmek lazım; bu hoyrat ve haylazlara!

Neyse…
"İşçisizlik" denen kıtlık öyle bir hal almıştı ki; bırakın kapanan fabrikaları; Gaziantep'te çalıştıracak işçi olmadığı için, Fırıncı Orhan Toplar fırını kapatmış ve ekmek kıtlığı baş göstermeye başlamıştı.
Bulgur fabrikasında çalıştıracak işçi olmadığı için, halk buğdayı bulgur niyetine yemeye başlamıştı.
Adana'da pamuklar toplanamamış,
Ege'de üzümler kesilememiş, incirler dalında kalmış,
Anadolu'nun muhtelif bölgelerinde zeytinler yerlere dökülmüş; zeytinyağı denen şeyin ise muhtevası bile unutulmuş, sadece İlber Ortaylı tarafından "Tarihin Arka Odası" programında anlatılan bir nostalji haline gelmişti.

Allah sizi inandırsın,
Ya da, inanmayın; Tarih Bölümünde okuyan bir öğrenci, program yapan İlber Hoca'ya;
"Hocam, Anadolu'da zeytin yetiştirildiğine dair bir rivayet var. Bu doğru mudur…" diye bile sormuştu.
Başka bir programda, bir Veterinerlik Fakültesi öğrencisi ise, "Hocam Anadolu'da koyun da yetiştirilirmiş ama ben, pek ihtimal veremiyorum. Bu konuda düşünceniz nedir?.." diye sorabilmişti.

Kısaca ve ezcümle, "işçisizlik" nedeniyle Anadolu ekonomisi çökmüş, milletin kalanı fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüştü.
Bu ahval ve şerait içinde Afrika'dan Asya'ya,
Şark-Garb-Şimal ve Cenup ülkelerine,
Hülasa, müslim-ecnebi ayırtetmeksizin tüm memleketlere mektuplar gönderilerek, "çok iyi şartlar/süper koşullar" sağlama taahhüdüyle "İşçi" talep edilmişti.
Fakat nafile!...
Yok yok yok…
Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı.
Durum öyle bir hal aldı ki; Anadolu ekonomisi, artık bir "Eko"dan ibaret, romantik bir tarihsel nostaljiye dönmüştü.

İşte, tam bu sırada bir mucize oldu.
Artık Tanrı'nın bir lütfu mu idi, yoksa şıhların-şeyhlerin-mübarek ve muhteremlerin dualarının fazileti miydi, bilinmez; Suriye'de savaş çıktı.
"Her şerde bir hayır vardır", derler ya…
Suriye için şer olan savaş, Anadolu için hayırlar getirmeye başladı.
Adeta yağmursuzluktan çatlayan topraklar gibi, "işçisizlik"ten yok olan Anadolu sanayi ve ekonomisi bir anda canlanmaya başladı.

Neden mi?
Suriye'den fevc fevc-akın akın "işçi" gelmeye başladı.
Aman Allah'ım…
Sen ne büyüksün,
Nasıl da cömertsin; "verdikçe vermeye" başladın...
Sadece Suriye mi…
Irak'tan Libya'ya, Somali'den Sudan'a, Yemen'den Lübnan'a her yer karıştı ve Anadolu Ekonomisinin ihtiyacı olan "işçi"ler katar katar gelmeye başladı.
Katar bile, bu işe şaşırdı.
"Hamdolsun Rabbime…"

Ammaaaaaa…
Bir eksiğimiz kalmıştı.
"Çoban yokluğu"…
Eğer çoban sorununu da halledersek; tüm dünyaya, canlı hayvan ve et ihracatında da lider ülke olacaktık.

Bilime iman etmiş ve diğer ülkelerin bile gıpta ettiği derin/deruni ve çok yüce akademisyenler-nadide bürokratlar-insanlığa et ve süt sunan düşünce kuruluşu ESDA (Et-Süt Düşünce Araştırma Vakfı) ve diğer paydaşlar bunun üzerine kafa patlatırken, Tanrı yine imdada yetişti.

Adeta, "siz ki; ümmetin umudu, İslam'ın bayraktarı ve Müslümanların son kalesisiniz. Sizi, peygamber mesleği olan (Hz. Yakup çobandı) çobanlıktan mahrum eder miyim hiç…" dercesine…

Ve, çobanlığın kompedanı/kitabını yazmış/en ücra bölgelerinde bile çobanlık okulları kurmuş Afganların ülkesi Afganistan'da, Taliban bir anda ilerlemeye ve Afganları göç ettirmeye başladı.

Ne yapacak-nereye gideceklerdi?
Tabi ki, "çoban çoban çoban" diye inleyen Anadolu'ya…
Artık, her şey tam olmuştu; işçisizlik bitmiş, çoban eksiği de giderilmişti.
Ve, Anadolu ekonomisinin çarkları öyle bir dönmeye başlamıştı ki; "Almanya'sı-Fransa'sı bize gıpta edip, süper güç" gözüyle bakıyorlardı.

Hiçbir eksiğimiz kalmamıştı.
Dolar-Euro tikimizde bile değildi.
Mülteciler sayesinde "işçisizliğin" bitmesiyle ekonomimiz "şaha kalkmış" ve Amerika başta olmak üzere; tüm ülkeler TL'ye hücum ediyordu.

Hal böyleyken;
Yazının en başına dönersek; o cümleyi, neden yazdığımı anlatabildim, değil mi!..

Hadsizlik-densizlik-cahillik diz boyu,
Kalkıp da; "bu göçmenlerin ne işi var Anadolu'da…" demek, en basitiyle ekonomi bilmemek, dünü unutmak, yarını görememek ve ülkeyi yeniden fakr-u zaruret günlerine geri döndürme "ihanetinden(!)" başka bir şey değildir.

Profesör/kalem efendisi/pek muhterem Yasin Aktay Hocamız, o kadar işin-gücün içinde, biz ekonomi cahillerini aydınlatıyor ve;
"…bazı yerlerde Suriyelileri çekin, bu ülke ekonomisi çöker" diyerek, muhtemel tehlikeye parmak basıyor,

Yerel yönetimlerin mimar ve mihmandarı-güzel insan-fedakar idareci-beşik kertme belediye başkanı Özhaseki;
"…bazı şehirlerde sanayiyi onlar ayakta tutuyorlar. Gidin Gaziantep'e, Kayseri'ye bakın…" diyerek, Anadolu'nun "en yerel" yerlerinin bile "işçisizliğine" dikkat kesiliyor ama ekonomi nedir bilmez, bilse de değer vermez "o birileri" olan biz cahiller, duymuyor ve görmüyorduk!..

Yok arkadaş, yok…
Körlüğün tedavisi var ama nankörlüğün tedavisi yok.

Çünkü, sığınmacılar sığıntılıktan kurtulsun-yurtlarına kavuşsun,
Bu böyle gitmez; onlara da yazık, ülkemiz insanlarına da yazık,
Sığınmacılık Avrupa ve Amerika'nın hem mültecilere hem Türkiye'ye attığı bir kazık diyenler, "gaflet-dalalet ve hıyanet(!)" içindeler!..

Bre insafsızlar/izansızlar,
Görmez misiniz siz; tüm Avrupa-Amerika ve hatta Guatemela, Popua Yeni Gine, Göreland Adaları, hatta ve hatta Singapur, Burunei Sultanlığı, Cayman Adaları bile Suriyelileri almak için sırada bekliyor,
Sığınmacıların Anadolu ekonomisinde ortaya çıkarttıkları mucizevi "fütühat/inkişaf ve terakki"yi hayranlıkla izliyor,
Ve hatta, Suriye'li mültecilere cazip gelsin diye "Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri"nden etkilenerek, "Arapça"yı ana dilleri yapmayı bile parlamentolarında görüşüyorlar.

Ama sizler, ama sizler,
Sizi gidi gafiller…
Anadolu'yu, "işçisizliğe" mahkum günlere döndürmek ve ekonomiyi bitirmek mi istiyorsunuz!..

Son sözüm şudur ki;
Ey Muhalefet,
Körsünüz ve nankörsünüz.
"Dış minnak"ların oyununa geliyorsunuz.
Hele bir Almanya'ya-Fransa'ya gidin ve oradan Anadolu'ya bir bakın; ne görürsünüz!
Ne göreceklerini merak mı ettin?
Valla onu ben de merak ediyorum, doğrusu!..

Günün Sözü:
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis;
"Yangınla mücadeledeki başarısızlıktan ötürü özür dilerim…"
Ömer Çelik;
"Türkiye hiç kimsenin göçmen kampı değildir.
Birileri bu toprakları toplama kampı olarak düşünmesinler…"

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Afirap
    Nankörlük zayıf insanların işidir. Kudretli insanların içinde nankörlüğe rastlamadım der Goethe..Bana kalırsa da dünyanın en habis eylemidir nankörlük.. Ammaa körlük de bir o kadar tehlikelidir. Gözünün önündedir , görmezsin…Farkına varmadan yoluna giderken , göremediğin şey ,senin bu dünyadaki ve dahi diğer hayattaki cennetindir. Ama görmez sessizce geçip giderken geride kalan senin mutluluğundur o yol ayrımında.Hiç bir zaman bunun farkına varmadan ,yalancı ,yabancı beyhude arayışlarla bu hayattan geçip gidersin…Yazık çok yazık... Körler görmese de yıldızlar vardır. ( Mevlana)
  • bahismagufabu
    bence her ikiside
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı