Kim tutar bizi!

Kim tutar bizi!

—Şahlanıyor muyuz Troyalı?
—Elbette,
Çıraklık  dedik şahlandık,
Kalfalık dedik ahlandık,
Ustalık dedik Şah’landık,
Ve şahbazlaşma yüzyılı başlattık!
Daha ne olsun!
Kim tutar bizi…
—“Kim tutar” derken Troyalı?
Demem o ki:
Artık kan bile tutmaz bizi!..
Baksana;
Kan alıyorlar, aldırmıyoruz,
Kan döküyorlar, dur demiyoruz,
Kin kusuyorlar, gık etmiyoruz,
Kandırıyorlar kanıyoruz.
Yalanlara kana kana,
Ab-ı Kevser yudumluyoruz.
Aldanmanın şehvetine kapılıp,
Ne deseler inanıyoruz!
İnanmakla kalmıyor;
Yanlışa yanlış diyeni,
Akrebi göstereni,
Yalana kanmayanı,
Cehennemin dibine gönderiyoruz!
İliklerimize kadar batsak da,
Eteklerimiz tutuşsa da,
Kaderimiz keder, kederimiz heder olsa da,
Umursamıyor, ses çıkartmıyor, muktedire ram oluyor,
Ve Şah’landıkça şahlanıyoruz!..
Tutabilene aşk olsun!
Sözün varsa ve maçan yiyorsa şimdi söyle!
Yoksa sus, kıçını kır ve otur!
—Ne bu şimdi Troyalı!
Neler neler biriktirmişsin,
Deştin de deştin,
Bir dokundum bin ah işittim!
Ağzım kurusaydı da, sana bir şey demeseydim!
—Hakettin…
Açtırdın kutuyu ve söylettin,
Galiba susacağımı zannettin!
Görmüyor musun; kadınlarını, erkeklerini, çocuklarını!
Ne haldeler; sefalet akıyor yüzlerinden,
Saçları lağım grisi,
Benizler bozkır sarısı,
Fiili duanın fakiri,
Kavlî duaya sarılmanın onulmaz fukarası!
Kederlendirmiyor mu seni; teslimiyete düşmenin cerahatli yarası,
Acziyet pişirmenin tencere dibi karası!
Eğer öyleysen,
Sen de hissizleşip,
Lâl kesilip,
Leşe dönüştüysen,
Burnun kendi kokuna yabancıysa,
Yazıklar ola! Kazıklar ola!
—Görüyorsun ki düzen böyle Troyalı!
Devlet zordaymış, ahali dardaymış! Kime ne!
Düzen düzene…
Kimse baş kaldırmıyor düzene!
Sen anlatmıştın;
“Bir Şah varmış,
İşler sarpa sarmış, şahlanmaktan geri kalmış,
Devleti yoklukta, ek gelir aramaya başlamış…
Gelmiş vezirler; el-pençe dizilmişler,
Düşünmüşler taşınmışlar ama nafile…
Biçare şekilde gözlerini kaçırmışlar!
Ne olmuşsa o an olmuş,
Vezirlerden birisi, saraydan görünen köprüyü işmar edip,
“Buldum! Buldum!” diye ses vermiş.
Herkes sevinç içinde “Nedir? Söyle!” demiş.
Köprü Vergisi…
Tamam demiş Şah; hem gelir olur hem ahalinin tepkisini ölçeriz.
Başlamışlar koymaya:
Giriş akçesi demişler; vermiş ahali,
Bir zaman sonra,
Çıkışa da bir vergi; yine vermiş ahali,
Sormamış nedenini…
Sinirlenmiş Şah-ı Devlet; neden vermiyorlar hiç tepki!
Koydurmuş; köprünün ortasına bir herif,
Görevi; geleni geçeni becermek!..
Gel zaman git zaman sormuş Şah- Devran; nicedir ahalinin hali,
Var mıdır bir isyan, yükseliyor mu tepki?
Yok,yok, yok!..
Tepki yok, isyan yok, itiraz yok!
Dellenir Şah-ı Agresif!
Merakla gider bir akşam vakti,
Büyük bir kalabalık; köprü ortasında herkes sırada…
Şah seslenir; şikayeti olan varsa söylesin!
Kimseden çıt yok…
Şah-ı Şahbaz daha bir celallenir;
Tepkisi olan söylesin,
Söylemeyenin başı vurula!
Gerilerden ufak-tefek cılız bir ses;
Şah-ı Şevketlüm!
Köprünün ortasındaki adam var ya!..
Sanki biraz beceriksiz ve çok yavaş,
Aksamları çok kalabalık oluyor;  sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz,
Mümkünse birkaç adam daha koysanız…”

Yani biz de mi böyleyiz Troyalı!
Vergiler arttıkça sessizliğe bürünen,
Koyun gibi kuyruklarda sıra sıra dizilen,
Kalabalığı çok, itirazı yok bir ahali miyiz?
—Hah! Şunu bileydin!
Aferin,
Unutmamışsın; umarım kıssadan hisseni de almışsın!
Allah aşkına!
Kaldır başını bir bak,
Fıkradaki ahaliden var mıdır bir fark!
Düzen aynı, çark aynı çark!
Hala inanmıyorsan; köprülere, yollara, havalimanlarına bak,
Kim kara, kim gri ve kim ak,
Buyur buradan yak…
Çakan çakana!..
Artık anlasana!
Eğer biraz kalmışsa; Tanrı’nın lütfu aklını kullansana!

*************

Kira Artışları
“Yüzde 25’lik sınır kaldırılmış…”
Zaten koyulması absürttü,
Kaldırılması duble absürt oldu…
Bundan sonra ne olacak yani?
Kim ne tutturursa…
Kör tuttuğunu  ………….
Neyse,
Söyleyecek çok vecize var ama en iyisi durumu müeddep şekilde özetleyen bir türkü çığırayım:
“İnsanı insandan ayırıyorlar
Bu sizden bu bizden kayırıyorlar
Dört Kitap ne diyor anlamıyorlar
Ortalık karıştı düzen bozuldu
Yetiş ya Muhammed, Yetiş ya Ali!..”

************

Maliye Nazırı
Mehmet Şimşek “Başardık!” demiş.
Neyi?
Dünya ekonomilerinde mali suçlarla mücadeleye uyum konusunda sıkıntılı olan ülkeler “Gri” listeye alınıyormuş.
Bizim de rengimiz “gri” imiş ve o listeden çıkmayı başarmışız!
O listeye ne zaman girmiştik?
2021’de…
Yani?
Yani çok yıllar önce,
Yani seferberlik döneminde,
Yani 50 sene önce mi desem, 70 sene önce mi desem bilemedim ama kesinlikle İsmet İnönü dönemindeymiş!..

Yahu Arkadaş!
İnsanın eşeğini kaybettirip sonra bulup sonra da bunu bir zafer gibi “Başardık” demek sadece bu döneme has bir haslet olsa gerek!
Yemin ederim tebrik ediyorum!
Bence bununla da kalınmamalı,
Gri listeden çıktığımız için “Başarı Vergisi” bile konulmalı.
Hatta “Gri Renk”,  kullanımdan düşürülmeli ve dahi bundan sonra “gri” renkte TOGG üretilmemeli!
Neden?
Çünkü Türkiye’nin ayağında iki pranga vardı:
Biri Lozan,
Diğeri gri liste idi…
Hamdolsun, ülkemiz ikisinden de kurtuldu!
“Dış minnaklar” artık durduramayacaklar, diz çöktüremeyecekler,
Başlayan “Türkiye Yüzyılı”na engel olamayacaklar!
Necip Fazıl görseydi bu günleri,
Şöyle derdi kesin:
Surda çift gedik açtık
Mukaddes mi mukaddes!
Ey kahpe rüzgar,
Artık ne yandan esersen es…

************

Özgür Özel’in Ceketi
Erdoğan’la özdeşleşen mavi ekose ceketten giymiş.
Nam-ı diğer Winner Ceket…
Yani “Kazanan Ceket”…
Nisan-2023,
Konuşma yapan Erdoğan açılan pankartları okuyor ve yorum yapıyordu.
Pankartlardan birisi şöyle idi:
“Yağmurlu bir günde görmüştüm seni, üstünde Winner ceket vardı"
Erdoğan bu pankartı okuyup şöyle demiş ve bizi gülümsetmişti:
“O Winner ceketi kim giyiyor,
Benim için söylemiyorsundur.
Çünkü ben yerliyim, milliyim,
Onları giymem…”

Özgür Özel’in “…bir de biz giyelim dedik; ne olmuş yani” söylemine gelince;
Bir an “Ağam bizimle eğleniii” mi acaba dedim,
Ama sonra “şeytan azapta gerektir” kabilinden, asıl iktidara mesaj verdiğini fark ettim.
31 Mart Seçim Sonuçlarından beri hep öyle olmuyor mu…
Mesela;
Zafer konuşmasında erken seçimden bahsetmemişti…
Birkaç hafta sonra “halk isterse tabi ki isterim” diye söyledi.
3 ay geçti ve bu defa “iki buçuğuncu yılda seçim olmalı” dedi.
Şimdiyse, “Neden hemen değil!
Yoksa iktidara stepne mi oluyor/halkı mı oyalıyorsun
” deniyor.
Ama bence kazın ayağı hiç de öyle değil; organize işler bunlar…
Alınan önlemlerin çare olmayacağının,
Sadece “acı reçete” ve sadece “vatandaşa kemer sıktırma” ile ekonomik gidişatın düzelmeyeceğinin ,
Sorunların çözümünde iktidarın acze düştüğünün,
Ve her geçen anın, iktidar ve Cumhur İttifakı içinde çatlakları daha da derinleştirdiğinin çok iyi farkında.
“Hemen seçim/en erken seçim” denecek zemini beklediğine,
2-3 ay sonra da, aleni-net ve sert bir şekilde bunu söyleyeceğine kalıbımı basarım!
İyi planlanmış, hazırlanmış ve sahaya sürülmüş Step by step politikası…
Böyledir siyaset; zamanlama önemlidir ve sabır gerektirir!

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Nry K.
    Troyalı'ya ne zaman gidilecek acaba diye düşünürken ertesinde okuyabilmek çok şaşırtıcı,değişik ve güzel.Sağ olun, var olun .Kaleminize sağlık Erkan Bey
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri