Kendime Öğütler (3) Aslında bir 'hiç' olduğumuzu hiç düşündük mü..?
David Rockefeller…
Dünyanın en büyük birkaç dolar milyarderinden birisi.
Serveti, gücü ve iktidarı dudak uçuklatan cinsten.
Ekonomi dergileri, araştırmacıları ve istatistikçiler servetinin hesabını yapamıyordu.
Dünyaya hükmeden, devletlere baş eğdiren, değer biçilemeyen şirketlerin sahibi.
Dünya İmparatorluğu ve Yeni Dünya Düzeni söylemini dilinden düşürmeyen bir ihtirasın sahibi.
Daha neler neler…
Saymakla bitmez.
100 yaşına girdiğinde yaptığı açıklamada "200. doğum günümü de kutlamak istiyorum” demiş.
Altı kez kalp nakli yaptıran bu “fani muktedir(!)”, kronik kalp yetmezliği sebebiyle 101 yaşında öldü.
Bu adam nasıl ölebilir..!
Güya o, dünyanın hakimi idi.
Herşeye hükmedendi.
Ne isterse yapabilendi.
Gözünü kırpsa, dünyanın bir köşesinde acımasız katliamlar yapabilendi.
Bir asırlık ömrü iki asra çıkartmayı hedefliyordu.
Ölümü öldürecekti, sözüm ona.
Tıbbın tüm imkanlarını adeta kendisi için yeniden keşfettiriyordu.
Ne için peki.?
Ölmemek için,
Ölümden korktuğu için,
Ölümden kaçmak için…
Ve korktuğu için kaçtı Azrail’den.
Kaçtığı için korktu, ölümden.
Ama ne oldu.!
Tek kelime…
Öldü… Vefat etti.
Neylersin…
Ölümlü dünya işte…
Şair ne demiş;
“Dünyasına dünyasına
Aldanma dünyasına
Dünya benim diyenin
Dün gittik dün yasına…”
Peki, asırlık ömür yaşamış ve bir asır daha yaşamak istiyorum diyen bu mütekebbir müteveffa için sonuç nedir.?
Hiççç….
İnsan yaşarken “Hiç” olduğunu, ne kadar görmezden gelirse gelsin; Yaratıcı ona ölümle “Hiç”liği tattırıyor.
“Mabud”laşan fanileri, hastaneler ve kabristanlarla ikaz ediyor.
Sakın diyor,
Kendinizi bir şey sanmayın,
Altı kez kalp nakli yaptırsanız da, sizi kronik kalp yetmezliğinden öldürür, “Hiç”leştiririm, diyor.
En iyisi mi; yaşarken “Hiç” olduğumuzu unutmamak en evlasıdır.
Hayattayken bilirsek “Hiç” olduğumuzu, korkutmaz bizi ölüm.
İşte o zaman Şair’in dediği gibi;
“Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm.
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm” diyebilmenin huzurunu hissederiz.
Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
-Kimsin?
“Hiç” demiş Hoca,
“Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, bu defa Hoca sormuş:
– Sen kimsin?
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Hoca.
– Herhalde vali olurum.
– Daha sonra?
– Vezir
– Daha daha sonra ne olacaksın?
– Bir ihtimal sadrazam olabilirim.
– Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp:
“HİÇ” demiş.
– Daha niye kabarıyorsun be adam! demiş Nasrettin Hoca.
Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:
“HİÇLİK makamında!”
Kıssadan hisse…
Makam, zenginlik, sağlık, muktedirlik geçicidir.
Aslolan bunlara sahipken, bir son olduğunu ve olacağını, bunları verenin, verdiği gibi alacağını da bilerek yaşayabilmektir.
Unutmayalım ki; “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur”
Kimse alınmasın, kendime yazdım…
Dünyanın en büyük birkaç dolar milyarderinden birisi.
Serveti, gücü ve iktidarı dudak uçuklatan cinsten.
Ekonomi dergileri, araştırmacıları ve istatistikçiler servetinin hesabını yapamıyordu.
Dünyaya hükmeden, devletlere baş eğdiren, değer biçilemeyen şirketlerin sahibi.
Dünya İmparatorluğu ve Yeni Dünya Düzeni söylemini dilinden düşürmeyen bir ihtirasın sahibi.
Daha neler neler…
Saymakla bitmez.
100 yaşına girdiğinde yaptığı açıklamada "200. doğum günümü de kutlamak istiyorum” demiş.
Altı kez kalp nakli yaptıran bu “fani muktedir(!)”, kronik kalp yetmezliği sebebiyle 101 yaşında öldü.
Bu adam nasıl ölebilir..!
Güya o, dünyanın hakimi idi.
Herşeye hükmedendi.
Ne isterse yapabilendi.
Gözünü kırpsa, dünyanın bir köşesinde acımasız katliamlar yapabilendi.
Bir asırlık ömrü iki asra çıkartmayı hedefliyordu.
Ölümü öldürecekti, sözüm ona.
Tıbbın tüm imkanlarını adeta kendisi için yeniden keşfettiriyordu.
Ne için peki.?
Ölmemek için,
Ölümden korktuğu için,
Ölümden kaçmak için…
Ve korktuğu için kaçtı Azrail’den.
Kaçtığı için korktu, ölümden.
Ama ne oldu.!
Tek kelime…
Öldü… Vefat etti.
Neylersin…
Ölümlü dünya işte…
Şair ne demiş;
“Dünyasına dünyasına
Aldanma dünyasına
Dünya benim diyenin
Dün gittik dün yasına…”
Peki, asırlık ömür yaşamış ve bir asır daha yaşamak istiyorum diyen bu mütekebbir müteveffa için sonuç nedir.?
Hiççç….
İnsan yaşarken “Hiç” olduğunu, ne kadar görmezden gelirse gelsin; Yaratıcı ona ölümle “Hiç”liği tattırıyor.
“Mabud”laşan fanileri, hastaneler ve kabristanlarla ikaz ediyor.
Sakın diyor,
Kendinizi bir şey sanmayın,
Altı kez kalp nakli yaptırsanız da, sizi kronik kalp yetmezliğinden öldürür, “Hiç”leştiririm, diyor.
En iyisi mi; yaşarken “Hiç” olduğumuzu unutmamak en evlasıdır.
Hayattayken bilirsek “Hiç” olduğumuzu, korkutmaz bizi ölüm.
İşte o zaman Şair’in dediği gibi;
“Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm.
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm” diyebilmenin huzurunu hissederiz.
Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
-Kimsin?
“Hiç” demiş Hoca,
“Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, bu defa Hoca sormuş:
– Sen kimsin?
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Hoca.
– Herhalde vali olurum.
– Daha sonra?
– Vezir
– Daha daha sonra ne olacaksın?
– Bir ihtimal sadrazam olabilirim.
– Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp:
“HİÇ” demiş.
– Daha niye kabarıyorsun be adam! demiş Nasrettin Hoca.
Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:
“HİÇLİK makamında!”
Kıssadan hisse…
Makam, zenginlik, sağlık, muktedirlik geçicidir.
Aslolan bunlara sahipken, bir son olduğunu ve olacağını, bunları verenin, verdiği gibi alacağını da bilerek yaşayabilmektir.
Unutmayalım ki; “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur”
Kimse alınmasın, kendime yazdım…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.