Erkan Yılmaz

Erkan Yılmaz

Haseki Külliyesi ve Kahvaltı Salonu!..

Haseki Külliyesi ve Kahvaltı Salonu!..

46 yıl…
Dile kolay, 46 yıl Osmanlı'ya padişahlık eden Kanuni Sultan Süleyman Mimar Sinan'ı çağırır.
Padişahlığının 38. yılıdır.
Huzura gelen Sinan çok heyecanlıdır.
Çünkü, henüz Başmimar olmuştur.
Hürrem Sultan için bir Külliye yapmanı istiyorum.
Adına/kıymet ve şanına layık bir eser olsun.
Çünkü Hürrem Sultan Haseki'dir,
Yani Padişah'ın en gözde hatunudur.
Genellikle padişaha en büyük erkek çocuğu, yani veliahdı doğuran anneye Haseki denir.
Baş üstüne diyen Sinan huzurdan çıkar ve harekete geçer.
Yer seçimini bile büyük bir özen, itina ve zarafetle yapar.
Bu Başmimar olarak ilk eseri olacaktır ve Haseki Sultan'a yakışır bir "Külliye" olmalıdır.
Merkezinde Müslümanların ibadet edeceği "Cami" olacaktır.
İlköğretim kurumu diyeceğimiz Sıbyan Mektebi,
Orta ve Yükseköğretim yapılacak Medrese de olacaktır.
Bu kadar mı.?
Hayır tabi ki…
Çeşme'siz olmaz,
Giyecek ve özellikle yiyecek verilecek imaret,
Hastalara şifa, dertlilere deva için, hastane/sağlık ocağı diyeceğimiz Darüşşifa olmalıdır.
Oldu mu.?
Oldu. Bunların hepsini kapsayan yerleşke, yani Külliye inşa edildi.
Hem de, bir buçuk-iki yıl içinde…

Aşağı yukarı beş yüz yıl önce,
Modern devlet anlayışına bakar mısınız…
Kampüs yapılıyor, kampüs…
Tepeden tırnağa her türlü ihtiyacın düşünüldüğü/planlı ve entegre eğitsel bir yerleşke…
Eeeee…
Hayat geçiyor tabi.
Yıllar yılları kovalıyor.
İnsanların hastalanması/yaşlanması gibi Haseki Külliyesi de zamanla yıpranıyor.
Çeşitli yangın ve depremlerde zarar görüyor.
Ama her seferinde onarılıyor ve hayatiyetini sürdürüyor.
Geliyoruz, Türkiye Cumhuriyeti döneminde Haseki Külliyesi’ne…
1963-74 yılları arasında restorasyona alınıyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Club Meditérranéen arasında yapılan bir protokolle restorasyon bitiyor.
Bu protokole göre cami dışındaki binalar firma tarafından turistik amaçlarla kullanılacaktır.
Bunu duyanlar ve özellikle semt sakinleri itiraz eder.
"Böylesi bir tarihi eser turistik amaçla kullanılamaz.
Külliye kavramının içerik ve ruhuna muvafık ve mutabık kullanılmalıdır" der ve engel olurlar.
Bunun üzerine vazgeçilir.
Ve  hizmet içi eğitim merkezi yapılması için Diyanet İşleri Başkanlığı'na verilir.
20 Ocak 1976 tarihinden bu yana buranın ismi Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Haseki Eğitim Merkezi’dir.
Külliye binalarında müftü ve vâizlerin meslekî eğitimleri yapılmaktadır.

Eeee…
İyi/hoş/güzel, Haseki Külliyesi’nin tarihçesini anlattın da; nereye varmak istiyorsun, diye sorar gibisiniz.
Söyleyeceğim…
Geçen gün bir haber çıktı.
Haseki Sultan Külliyesinin bir kısmı kahvaltı salonu olarak kiralanmış.
Koyulan isim ise çok manidar…
"Külli-Ye Kahvaltı Salonu"
Trajikomik çağrışımlar yaptırdı, bana…
Hani olur ya bazen;
"Yemek hazır, hadi gel yemeğini ye…" denir ya…
İsmi koyanın belki aklına bile gelmemiştir; bu "yemek" fiilinin emir kipi olan "Ye" hali "Küll" ile yanyana gelince neler çağrıştırır diye…

Belki de "Külliye" olması hasebiyle "Külli-Ye" gibi bir ironi yapayım, demiş de olabilir.

Küll, "tüm/hep/bütün" anlamındadır.
Külli ise, "tüme/bütüne/genele dair/tümle ilgili" demektir.
Böyle olunca ve kahvaltı salonunun ismine bir de bu gözle bakınca; hadi şunlar aklına gelmesin…
Ye ye ye… Külli ye, Cüzi yeme…
Yani az yeme, çok ye…
Tümden ye,
Hepten ye,
Bütünü ye,
Külliye'n ye,
Külüne kadar ye..!

Olaya, bir de bu tasarrufu yapanlar gözüyle bakacak olursak;
Tasarrufta bulunanların gözlerine bakıp; bakışlarını okursak,
Kimse kızmasın, azıcık da niyet okuması yaparsak,
Sanırsam/belki de/galiba, şu bilinçaltını görür ve gözleriz.
"Tarihi eserin ruhaniyetini/maneviyatını/kutsiyetini unutup, yok sayıp ve hatta dalgaya alıp kahvaltı salonu yaptığımıza bakmayın.
Biz Osmanlıcıyız.
En Osmanlıcı, daha Osmanlıcı, En çok Osmanlıcı, öz Osmanlıcı, öpöz Osmanlıcı biziz…
Bakın;
Branch Salonu demedik,
Breakfast  demedik,
Hatta "Van Kahvaltısı" bile demedik..!
Eğer deseydik; çok daha müşteri çeker, daha çok kazanır, cebimiz daha çok para görürdü.
Ama biz ne yaptık; "Osmanlıcı" olduğumuz için "Külliye"ye sadık kaldık ve isimsel yaratıcılığımızı kullanarak "Külli-Ye" dedik.

Çünkü açtık,
Çok açtık,
Yedik,
Yedikçe yedik ama bir türlü doymadık,
Hala ve hep açtık.
Hal böyle olunca;
Külli-Ye dedik,
Külli ye'dik,
Külli ye'dirdik,
Külliyen çıldırdık,
Ve bu noktaya eriştik (hamdolsun)

Allah'ın işine akıl sır ermez.
Hikmetine sual de olunmaz.
Allah şaşırtırsa kulunu..
Külli ye'dirir, yedireceğini…


Haaa, Kahvaltı salon işletmecisinin isim yaratıcılığı aklıma Fikret'in şiirini getirdi;

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak,
Yarın bakarsınız söner, bugün çıtırdayan ocak.
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı pür-neva sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin…

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Melike Muğla
    Yazan ellerin dert görmesin 🙂
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı