Devlet aklı, kadim akıl, iktidar aklı

Devlet aklı, kadim akıl, iktidar aklı

Bir arkadaşım anlatmıştı…
“Vakti zamanında -adı lazım değil- şeyhin biriyle dergahına gittik.
Giriş oldukça kalabalıktı.
Kimseden net bir cümle gelmese de ortamda uğultusal bir hürmet sergileniyordu.
İçeri girdik,
Şeyhin odasına çıktık ve bir şeyler konuştuk.
Yarım saat sonra Şeyhin acil çıkması gerekiyordu.
“Siz burada bekleyin, hemen geleceğim” dedi ve girişteki kalabalığa görünmemek için arka kapıdan çıktı.
Beklerken, üst kattaki odanın penceresinden ön girişte bekleşen müritlere bakıyordum.
Dışarıdaki işini bitirip gelen Şeyh kalabalığın arasından hızlı adımlarla içeri girdi.
Pencere açık olduğu için kalabalıktan birinin yanındakine söylediği şu sözler müthişti:
“Gördün mü Mübareği,
Çıkışını kimse görmedi ama bak yine içeri girerken gördük.
Kesin keramettir!”
Kendi kendime gülümserken Şeyh odaya girdi.
Neden gülümsediğimi sorunca duyduklarımı söyledim.
“Ulan arkadaş!
Ne kerameti! Kendilerine takılmamak için arka kapıdan çıktım.
Bu millet böyle işte,
Ne yapsan keramet demeye teşne!”


Neden bu girişi yaptım?
Mürit olmaya,
Keramet görmeye ve hatta keramet atfetmeye ne çok meraklıyız!
Herhangi bir insan gibi  “yiyen-içen-def-i hacet yapan” normal insanları yüceltmekte ve hatta uçurmakta üstümüze yok!
Sadece din referanslı algısallığımızla değil,
Siyaset alanında da aynıyız…
Şimdilerde moda, siyasal gizem ve derinlik…
Vallahi sırlar ülkesi gibi olduk…
İki kişi oturmuş çay içiyor.
Birisi bir anda fısıltıyla mırıldanır gibi konuşmaya başlıyor:
—Bence  “Devlet Aklı” devreye girdi,
Bahçeli, derin devlet adına konuşuyor.
—Yok yok, daha da ötesi bence;
Üst akıl üst akıl…
—Kardeşim, devlet sahipsiz değil,
Devlet refleksi Erdoğan’a ayar çekiyor olabilir.
—Aynen; bu coğrafyada kadim devlet geleneği var,
Bunlar devletin her zaman 18 yaşında olduğunu unuttular galiba…
—Bak, ne diyeceğim;
Derinlerde kulağı olan bir abimiz söyledi bunu,
Devlet Bahçeli’nin babası da devlete çalışıyormuş,
Devlet Bey de aynen devam demiş.
Bu arada, Bahçeli’nin adı da o yüzden Devlet koyulmuş…


Bu tarz derin, deruni, mistik, gizemli cümleler havada uçuşurken Süleyman Soylu durur mu,
Derin cümlelerin en kallavisini söyledi:
“Bir kadim akıl, “Bu kararı kardeşlikle ve barışla verelim. Önünüze bir fırsat koyuyorum. Değerlendirin” diyor.”

Arkadaş!
Kadim Devlet’i duyduk, Kadim Medeniyet’i duyduk, Kadim Kültür’ü duyduk da; “Kadim Akıl” neyin nesi oluyor.
“Devlet Aklı” söyleminin Soyluca lehçesi mi yoksa…
Onu bunu bilmem ama Türkçe Türkçe olalı “Kadim” kelimesi kadar işkenceye maruz kalan,
Anlamını bile bilmekten acizlerce tepe tepe kullanılan,
Adeta söylev ve nutuk pazarında teşhir edilip satışa sunulan bir kelam daha olduğunu hiç sanmıyorum.
Bazen var ya,
“Ulan! Kurtlar Vadisi gerçek mi oluyor yoksa” demekten kendimi alamıyor,
Ve bir an,
Canlı-kanlı ve Umut Tabak sesli Polat Alemdar’ın çıkıp da, “Bu memleketin ekmeğini yiyip suyunu içip ihanet edenler, ekmek yedikleri yerden kurşun yer!” diyerek racon keseceği hissi oluşuyor içimde…
Ya da Ankara’nın gizemli sokaklarının derin bir köşesinde, kesif karanlıkta bir silüet gibi süzülen Selçuk Yöntem görünümlü Aslan Akbey, sigara içmekten çatallanmış buğulu sesiyle “Biz bu vatanı sokakta bulmadık evlat!” diyerek, yüreklere korku salacak gibi hissediyorum.

Tam bu esnada telefon çalıyor,
Açıyorum ve konuşmaya başlıyoruz.
Konu siyaset ve herkesin dilinde olan güncel konular…
Tam o esnada telefondaki arkadaş demez mi; “bu konuları telefonda konuşmayalım veya öbür tarafa geçelim!”
Lan arkadaş!
Ne konuşuyoruz ki!
Gizli, gizemli, yasadışı bir şey konuşmuyoruz ki!
Sanki Tapınakçılarla randevumuz var da, onu konuşuyoruz da; Polat Alemdar’ın KGT’sinin telekulağı duyacak ve anamızı ağlatacak!
Başkent, gizemin başkentine,
Adeta bir Gizkent’e/Sırkent’e  dönüştü valla…
Markete gidiyorsun,
Kasiyer bile “çok kritik günlerden” geçtiğimizi söylüyor.
“Hayırdır! Neden kritik ki?” desen; “abi sen hiç televizyon izlemiyor, sosyal medya kullanmıyor musun yahu!” cümlesini yüzüne patlatıyor.
Zar zor eve girip,
En iyisi yatıp uyumak diyorsun,
Bu defa da en derinlerden gelen davudî sesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar seslenmez mi:
“Bre Gafil!
Rahat bir uyku her şeyi düzeltir diyorsun. Fakat rüyaları hesaba katmamışsın!”


*************

Mansur Yavaş ve Konser Ücretleri
Konuyla ilgili iki tespit.
Birincisi:
Böyle bir şeyin gerçek olduğu,
İkincisi:
Mansur Yavaş’ın böyle bir katakulliye nasıl düştüğü.
Ya da nasıl düşürüldüğü…
Olsun, konuşulsun,
Hatta başkana dönük bir fırıldak çevriliyor olsa bile bu rakamlar konuşulmalı ve hesabı da sorulmalı!
Yolsuzluğun, israfın veya kayırmanın küçüğü büyüğü olmaz!
Ama yine de,
AKP’li Eski Sancaktepe Belediye Başkanı 4750 kilo baklava faturasını belediyeye ödetirken,
Öteki bir başkan, bilmem ne kadar iftar çadırı giderini belediyeye kitlerken,
Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı 700-800 milyon dolarlık dinazor kazığını belediyenin ciğerine saplarken,
Konuşulan kişinin Mansur Yavaş,
Konuşulan konunun da bir konser faturası olması oldukça manidar…
Hele de,
Bunu AKP’nin konuşması,
Eleştirmesi,
Ve buradan Mansur Yavaş’a yürümesi, açıkçası çok trajikomik ve fazla ironik!
Bu arada,
Kulağıma İstanbul ve Ankara için kayyım söylentileri geliyor.
Büyükşehir başkanlarına olacağını sanmıyorum,
Ama “sarı öküz” misali her iki ilin de en baba iki ilçesine kayyım atanarak,
İtibarsızlaştırmanın dibine vurulacak olursa hiç şaşırmam!
Kayyım ataması derken de,
Herkes gerekçe olarak sadece “terör bağlantısını” düşünüyor,
Bence yanılıyorlar.
Ahali, ekonomik krizde perişan haldeyken,
“Yolsuzluk/hırsızlık” nedeniyle yapılan kayyım atamasının siyasal etkisi çok daha büyük olur.
Ve iktidar düşünürlerinin de böyle düşündüğüne eminim!

**********

Gündem Değişti mi?
Değişmesine değişti de ne değişti ve nasıl değişti?
Evet, siyasetin ve Başkent’in gündemi değişti,
Ama halkın gündemi değişti mi; hiç sanmıyorum…

Ekonomist Ebru Baki’den dinleyelim:

“Biz ekonomi diyoruz,
2025’de nasıl yaşayacağız diyoruz,
Merkez Bankası da diyor ki:
Valla ben enflasyon tahminini yükselttim ama çok önemli sapma yok.
Yani yüzde 38’den 44’e çıkarttım.
Gelecek sene için de yüzde 14 öngörmüştüm, onu da yüzde 22.5 yaptım. Ama orada da çok önemli bir sapma yok diyor!
Biliyorum kiralar yüksek,
Sebze-meyve ve gıda fiyatları yüksek,
Ama ben oraya para politikasıyla müdahale edemem,
Orayı da siz düşünün diyor…

Bizim de en büyük harcamamız kira, gıda, fatura filan olduğu için biz ne yapabiliriz diyoruz,
Ben asgari ücrete karışmam,
Ama senaryo kurar projeksiyon yaparım diyo…
Benim asgari ücret projeksiyonum da yüzde 25 diyo…

Cevdet Akçay da diyor ki;
Artık gelecek enflasyona dönmemiz lazım.
Yani asgari ücret zammı için gelecek enflasyonu esas almamız lazım
O da yüzde 22,5 işte diyor…

Elektriğe, doğalgaza, akaryakıta sürekli zam geliyor,
İğneden ipliğe zam gelecek,
Ulaşım pahalı,
Her şeyin fiyatı yüksek,
Vergiler yüksek,
Böyleyken vatandaş olarak ben ne yapacağım!..

Asgari ücret yüzde 25 olursa ne ala…
Bütün ücretler de, ancak yüzde 20-25 artar,
Hadi bakalım kolay gelsin!..

Ekonomik tablo ve ahalinin durumu bu iken,
Ey tuzu kurular,
Vicdansız Merkez Bankası Başkanı,
Ve özellikle kendini bilimsel, siyaset üstü, kimseyi iplemez gösteren ve sözüm ona sadece ekonomik doğruları konuşan Cevdet Akçay!
İnsafınız kurusun!

Ebru Baki’ye bir ek de ben yapayım:
Birincisi;
2023 başında verilen 17 bin liralık asgari ücretin alım gücü şimdi 12 bin TL!
Hem de TÜİK enflasyonuna göre…
İkincisi;
Koskoca Merkez Bankası iken,
Siz bile senenin başından sonuna dört defa yanılmışsınız!
Yüzde 33 demişsiniz, tutmamış 36 olmuş,
36 da tutmadı, 38 yapmışsınız,
38 de tutmadı şimdi 44 yaptık diyorsunuz!
Yani sene sonu için yaptığınız tahminde yüzde 33 yanıldınız!
Ve bir de utanmadan, asgari ücret artışını tahmin edilen enflasyona göre,
Yani doğru dürüst öngöremeyip daha 2025 başlamadan yüzde 50 yanıldığınız enflasyona göre yapacaksınız!
Bu seneki enflasyon tahmininde dört defa düzeltme yaptığınızı düşünürsek 2025 enflasyon tahminini de kaç defa düzeltirsiniz Allah bilir! 
Ve şimdi kalkıp asgari ücreti bu yüzde 22,5 üzerinden,
Yani öngörüsüzlüğünüz üzerinden artıralım diyorsunuz!
Allah sizi bildiği gibi yapsın!
Şimdi söyleyin,
Tablo böyleyken,
Çalışanların yüzde 50’sinin asgari ücretli olduğu Türkiye’de halkın gündemi değişir mi sizce?
Aslında ne oluyor, biliyor musunuz?
Merkez Bankası keçeyi suya atmış,
Ekonominin düzeleceğine, enflasyonun düşeceğine dair umudu kesmiş,
Yarın-bir gün karşılaşmaları muhtemel “neden böyle oldu? Niçin işinizi iyi yapmadınız?” sorusuna zemin oluşturmaya yönelmişler.
“Biz olması gerekenleri,
Ekonomik kuralların gereğini yaptık,
Ama devletin diğer ekonomik kurumları ve siyasi irade bizi dinlemedi ki!”
demek için ön almaya, kişisel kariyerlerini kurtarma çalışıyorlar!
Bu kadar basit…

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı