Erkan Yılmaz

Erkan Yılmaz

Bu yazı tamamen bir komplo teorisidir…

Bu yazı tamamen bir komplo teorisidir…
Ders Kompozisyon,
Konu Komplo Teorisi,
Ve sınav vakti…
Öğretmenin sorusu şöyle;
"Erken veya vaktinde bir seçim olmayacak…"
Bu iddiayı, doğrulayan veya yanlışlayan bir kompozisyon yazınız…

Sınıfta Çelebi diye bir öğrenci vardı.
Hep arka sıralarda oturur, nadiren parmak kaldırır ama en girift konuları bile verdiği ilginç örneklerle çok güzel anlatırdı.
Birgün, söze "Babil Balığı nasıldır, bilir misiniz…" diye başlayınca; o günden sonra lakabı "Babil Balığı" olarak kaldı.
İşte bu Çelebi, öğretmenin teorisine "doğrudur" dedi ve yazmaya başladı;

"İktidar seçime hazırlanmıyor. Sadece "…mış gibi" yapıyor.
Neden?
Çünkü ekonomik krizle mücadele etmiyor. Bilakis "planlı-organize ve bilinçli bir kötü yönetim politikası" izliyor.
Nasıl?
Dünyada bir Pandemi yaşandı ve en büyük darbeyi ülke ekonomileri aldı.
Ülkeler, bu sürecin fiilen bitmeye başladığı 2021'in son çeyreğinden itibaren hasar giderici ve düzeltici ekonomik aksiyon almaya başladı.
Türkiye'nin de yapması gereken bu idi.
Hatta daha ciddi, radikal ve kökten çalışmalar başlatması gerekirdi.
Çünkü zaten kırılgan olan Türk Ekonomisi Pandemi'yle birlikte daha da yorulmuş, yıpranmış ve çok daha kritik bir eşiğe gelmişti.
Bu olmadı ama o esnada ilginç başka bir şey oldu.
25 Kasım 2021'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası yapılan yazılı açıklamada "Ekonomi vurgusu" yapıldı.
O ana dek pek görülmemiş olan bu durum, "bayram değil seyran değil" kabilinden çok ilginç ve manidardı.
Yeniden bugüne gelirsek;
Halkın yüzde 80 civarı, en büyük sorunun, ekonomi olduğunu söylüyor.
Seçime beş kala, görülen bu tablo seçimde en büyük darbeyi iktidar partisine vurur.
Halkın alım gücü yerlerdeyken, kurlar artarken, enflasyon yükselirken, dış ticaret açığı hemen her ay arttıkça artarken, karar mekanizmasında ve sorumluluk makamında olan iktidarın ne yapması gerekir?
Hemen ve acilen önlem…
Ama garip bir şekilde, iktidar bu konuda sadre şifa olacak bir şeyler yapmadığı gibi, adeta durumun daha da kötüleşmesi için yapılması gereken ne varsa onu yapıyor.
"Türk Ekonomisi nasıl en kötü hale gelebilir?" diye sorulsa; şu anki durumu örnek vermek yeterlidir.
Bu yüzden de;
Verilen beyanatlara,
Oluşturulan ekonomi yönetimine,
Ve, politika diye ortaya konulanlara bakarsanız; planlı, organize ve bilinçli bir kötüleştirmeyi görebiliriz.
Nedenlerine gelince;
7 Haziran 2015 seçimi bu iktidarın en kritik dönüm ve dönüşüm noktasıdır.
Tek başına iktidar çoğunluğunu elde edememek kimyasını bozdu.
Kurulduğundan beri, hep iktidar olan ve hiç muhalefet deneyimi olmayan Ak Parti'de bir travmaya yol açtı.
Travmanın paniğe dönüşmesi ve kaybetme sendromu oluşturması ise kaçınılmazdı.
Öyle de oldu ve travmatik panik, Ak Parti'yi farklı kesimlerle işbirliği ve iş tutmaya sevk etti.
Bu yeni paydaşlar, almadan vermeyen, legaliteye pek de muhabbeti olmayan kesimlerdi ve süte su katılarak ayarın bozulması artık mukadderdi!
Kayırmacılık ve imtiyazın-nepotizmin oluşması kaçınılmazdı.
İllegalite kanıksanmaya, rutinleşmeye ve normalleşmeye başladı.
Çünkü yeni paydaşların temel motivasyonu, iktidar nimetlerinden istifadeye dayalı güç ve para edinimi idi.
Eğer ki, iktidar temel kurallar çerçevesinde,
Olması gerektiği gibi,
Ve legalite içinde ekonomi politikaları ve buna bağlı çok boyutlu reformlar yapmaya başlasa, bu kesim hoşnutsuz olacak-oyun bozanlık edecek, "elimdekileri açıklarım ha…" gibi tehditleri savurmaya başlayacaktı.
Meşruiyet, onların abartılı kazanç ve güç konsolidasyonuna en büyük engeldi.
İllegalite ile meşru-legal aktörlerin işbirliği her geçen gün hız kazanırken, bir şey daha oldu.
Yerüstü, yani meşru zeminde siyaset yapanlar illegaliteden beslenmeye, besleniyor olmaktan rahatsızlık duymamaya hatta muhabbet beslemeye; daha kolay ve hızlı şekilde bastırma, sindirme ve galebe çalma aracı olarak bakmaya başladılar.
Tıpkı şu meseldeki gibi:
Çocuk; "Baba bir hırsız tuttum"
Baba; "Bırak gitsin oğlum" der.
Çocuk; "Baba, ben bırakıyorum ama kendisi bırakmıyor…"
Ben bu örneği, günümüzden ve mevcut halden hareketle, bir adım daha ileri götürüyorum.
Çocuk birkaç cümle daha kuruyor babasına;
"Baba, bence hırsızı bırakmayalım,
Çünkü çok ilginç şeyler söylüyor ve çok güzel kazanç taktikleri öğretiyor.
Benim de hoşuma gitti.
Bence bu adamdan istifade edebiliriz…"
Türkiye hızla bir seçime giderken,
Seçime bir yıldan az bir süre kalmışken,
İktidar partisindeki fikir, zikir, psikoloji ve yaklaşım maalesef böyle…

İktidar için hal ve pratik böyle olunca "bile bile lades" babında, kaybedilecek bir seçime gitmektense; "seçimi yoketmek" en ideal yoldur.
Nasrettin Hoca'nın "yorgan gitti kavga bitti" dediği gibi; seçim olmayınca, doğal olarak seçimi kaybetmek de olmayacak!
Nasıl olacağına gelince;
Çiğ yemeyen ve karnı ağrımayan bir siyasetin, kaybedecek pek bir şeyi olmaz.
Dik durur, "seçimse seçim; sandıktan ne çıkarsa bahtımıza… Baş-göz üstüne… " der; iktidarı kaybetmemek için harici ve usul dışı yöntemlere tevessül bile etmez.
Eğer ki, bir iktidar "artık kaybedecek çok şeyimiz var" noktasına gelmişse; kaybetmemek için, legalite-meşruiyet-adalet gibi kendisini de iktidara taşıyan demokratik hassasiyetleri zerre kadar umursamadan ve gözünü kırpmadan "uç-uçuk ve asla olmaz, olmaması gerekir" denilen yol ve yöntemleri mümkün olarak görür.
Bu yüzden de;
Zaten kötü olan ekonominin gidişatı daha da kötüleşecek ve bunu durdurmak için gerçek bir politika uygulanacağına ihtimal vermiyorum.
Sadece "seçime hazırlanıyormuş gibiliği" göstermek için göz boyayıcı, algı ve kamuoyu oluşturucu siyasi aksiyonlar sergilenecektir.

Mesela;
"Nebati beceremedi,
Aldık görevden, getirdik Memati'yi.
Kur Korumalı Politika getirdik; o da olmadı,
Ama durmadık, durmuyoruz,
Faiz faiz faiz dediler; artırdık faizi,
Ama bakın, yine olmadı…
Şimdi de Şecaatî'yi getirdik; durmak yok yola devam…
Ne olduysa veya olamadıysa, hep bu Nebati ve Memati yüzünden oldu; kendilerine güvendik ama yanılttılar bizi…
Ama pes etmek yok; enflasyonun belini kıracak, halkımızı hayat pahalılığına ezdirmeyeceğiz gibi söylemler ve aslında model olmayan modellemeler devam edecektir" tarzında söylem ve pratiklerle, gerçek niyeti setredici ne varsa yapılacaktır!

Fakat gidişat, içinden çıkılmaz bir hal alacak,
Özellikle orta-alt gelir grubu halk, iyice homurdanmaya ve agresifleşmeye başlayacak,
Yer yer toplanmalar, karışıklıklar ve sosyal huzursuzluklar başgösterecek,
Belki de alım gücü kalmayan, enflasyon altında ezilen, perişan kimi vatandaşlar çatacak yer ararken, büyük bir tesadüf sonucu(!) sığınmacılara çatabilir!
Veya sınır ötesi bir operasyon ya da komşu bir ülkeyle gerilip savaş haline gelmiş bir atmosfer,
Yahut da başka bir şey…
(Umarım olmaz!)
İşte tam bu nokta, iktidarın hedeflediği ve arzuladığı kıvam ve olgunlaşma noktasıdır.
1980 Askeri Darbe komutanlarından Bedrettin Demirel, "İhtilal olgunlaşsın, halk bizi tasvip etsin diye bir yıl bekledik ve sonra müdahale yaptık…" demişti ya;
Aynen o misal,
"Toplumsal huzurun bozulması ve güvenlik kaygılarıyla" iktidar devreye girecek ve "en yerli/milli" reflekslerle duruma el koyacaktır.
Peş peşe ekonomik kurul toplantıları ve güvenlik zirveleri yapılacak; son tahlilde, iktidarın istediği ama çok rahatsız ve muzdaripmiş gibi dışavurduğu "olağanüstü-olağandışı risk ve tehlikeler" MGK'da, Bakanlar Kurulunda uzun uzun görüşülecektir.
En nihayetinde, yapılan bir Bakanlar Kurulu Toplantısı sonrası, adeta "Ulusa Sesleniş" gibi uzun bir girizgah yapılarak , ülkemizde yaşanan sorunlardan dem vurulacak ve "ekonomi ve ekonomi odaklı oluşan sorunların artık milli güvenliğimizi tehdit eden bir beka sorunu haline dönüştüğü" söylenecek; hiç istenmese de, OHAL ilan edildiği ve seçimin ertelendiği büyük bir üzüntüyle(!) dile getirilecektir!
Tamam da,
Böyle olursa sorunlar çözülecek mi? derseniz; onun için bir şey demiyorum ama sorunların çözümünden ziyade, üzülerek söylemeliyim ki, derinleşme riski çok daha yüksek olur!"

İşte bizim, Babil Balığı namlı Çelebi'nin kompozisyonu böyle,
Bakalım öğretmen nasıl değerlendirecek ve nasıl not verecek…

Not: Bu yazıyı hafızanızın bir kenarına not edin.

Dipnot: Bu yazıdaki tüm karakterler ve olayların, gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi yoktur.
Tamamen hayal ürünü bir komplo teorisidir!

Günün Sözü
Kaybedecek bir şeyi olmayan insandan daha tehlikelisi, "artık kaybedecek çok şeyimiz var" diyen bir iktidardır!

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Abrek Efe
    yazınızın hafızamda kalması için iki kere okudum.Hafızam iyidir üstat kalır.İşallah komplo teoriniz ülkemizde hayat bulmaz.
  • Egemen Tuna
    İlgi çekici bir yazıydı...
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı