Marjinal medeniyetsiz!
Erçağ Çalışkan
Nasıl da üstünlük kurdu ve popülerleşti değil mi 'marjinallik'. Yani ortalama söyleyişle 'sıradışılık'. Bir başka deyiş ile aykırılık. Biz her şeyin, şeyini çıkartmakta çok maharetliyiz. TV'de evlilik programlarında yapmadık rezalet bırakmazlar. Ama umursanmaz hiç. Çünkü o kadın/erkek artık şöhret olmuştur. Fenomen olmuştur.Sosyal medyada kin ve nefret oluşturur. Herkes ve duyan sövmek için bakar. Ama 'beğenim arttı, tıklanmam şu kadar' bilmem ne diye bundan gurur duyar.
Giyimine, makyajına, kullandığı aksesuara, dinlediği veya yaptığı müziğe ve tüm bunları içeren yaşam tarzına bakarsın.
Ele alınacak gibi değil. Ama tınmıyor bile. Çünkü meşhur olmuştur ve o artık bir fenomendir.
Yaptığının, giydiğinin, söylediğinin kültürüne, değerlerine, maneviyatına uyup uymadığının hiç önemi yoktur. Çünkü o artık dillerde ve belleklerde 'marjinal bir kimliktir'.
Kimin ne dediğine, söylediğine ve hatta sövdüğüne bile bakmaz. Ne hale geldik arkadaşlar; dönüp bakar mısınız halimize..!
Bakıldığında gayet güzel gibi görünen bu marjinalite, millet için, devlet için, vatan için, milliyet için ve hatta insanlık ve insanlığımız için ne getiriyor, götürüyor?
Mesela; Hippie (Hippi) diye bir bakış açısı ve bununla beraber bir stil algı ve olgusu. Bu akıma kapılan sakal bırakır, normaldir ve makul karşılanır. Laf edecek olsan, 'yahu hayat tarzına ne karışıyorsun' suçlaması hazır.
İnancı gereği sakal bırakan birisine ise, 'yobaz, gerici' yaftası yapıştırılır.
Erkekler küpe takar ve skinny pantolon giyer; bu çok normaldir. 'Marjinal' oluyor diye 'giymesin mi yani' denir. Ama 'moda marjinalitesi' adı altında erkek giyimlerinin 'biseks' hale getirilişindeki bilinç gözden kaçırılır.
Bilinçsizce uyarız, bilinçaltımıza dayatılan bilinçli operasyonlara. Karşı çıkan eleştiren olursa suçlarız hemen; 'Marjinal olana neden karşı çıkıyorsun' sözleriyle.
Marjinallik denen aykırılık, özünden kopuş ve kendini kaybediş gençliği öyle geniş yelpazeyle avcuna aldı ki…
Popülerleşme marjinalitesi cinsel tercihleri bile değiştirdi. Halbuki girdaba kapılan gencin gerçek eğilimi öyle değildi. Ama yeter ki, meşhur olabilsin, fenomenlik kazanabilsin.
Değiştirir cinselliğini bile; hissettiği başka, söylemi başka eylemi başka şekillerde. Çünkü marjinaliteyi dayatan çevresel faktörler ve 'modern mahalle baskısı' var artık.
Vefatından önce Neşet Ertaş'ımızı bilmezler. Ama Türklüğe, kendi ırkına hakaret eden bir yabancıya, ünlü olduğu için hayranlık beslemekten geri kalmaz. Çünkü artık sosyal medya vardır, internet vardır. Yaşadığı toprakların anlam ve değerini bilmemesi normaldir.
Vatan toprağına; internet bağlantısı, cep telefonu veya bilmem ne marka cihazı kadar değer vermez. Çünkü o artık, hazzın yüceltildiği, bilişim şöhreti sahibi 'çağdaş gençlik' üyesidir..!
Bir zamanlar sen sağcısın, sen solcusun, faşistsin, komünistsin diye ayrılık ve kavga zehri akıtanlar yeni materyallerle gelmeye başladılar. Emin olun ki; şuanda sosyal medya-internet vb. gibi çağdaş kılıflarla enjekte edilen zehir geçmişin siyasi zehirlerinden daha tehlikelidir.
Çünkü bu 'yeni nesil zehirlerle' çoklu imha stratejisi izleniyor.
Beynimiz, ruhumuz, aklımız, irademiz, kişiliğimiz, utanma duygumuz, geleneklerimiz, aile olgumuz inceden inceye inceltilip, kopartılıyor.
Bizi özümüzden ayıran, bizi yabancılaştıran, yavaş yavaş hiçbir şeye benzemezleştiren bu akımlar 'marjinalite' adı altında ülkemizde vizyonda.
Bayramlarda, büyüklerimizin ellerini öpmek bizlere onur ve gurur verirken, yeni kuşak veya moda tabirle marjinal vb. gibi kavramlarla kendini tanımlamayı maharet sanan uçuk yaşam tarzlarına kaymış gençler anne ve babalarının bile ellerini öpmeyi bırakın; küfür eder hale gelen var.
Milliyetçi bakış açısına sahip olmaya kimse zorunlu değildir. Fakat vatan, millet kavramlarından kendilerini soyutlaştırıp, sosyal medya üzerinden ve sadece günlük eğlencelerle boşa geçirilen vakit üzerinden hayat yaşamaya başlamış bir nesil geliyor veya maalesef ki; kısmi olarak gelmiştir.
Yine basından gördüğümüz kadarıyla ailesiyle beraber yaşadığı şehirden farklı bir şehre üniversiteye giden kızlarımızın; bir kısmının eskortluk yaptıklarını, yine bir kısmının uyuşturucu kullandıkları, gece hayatında okuldan daha çok boy gösterdiklerini görüyoruz.
Çok ufak yaşlarda makyaj yapmanın, telefon elde odalara çekilip aile bireyleriyle kavga ederek, saygı sınırlarını zorlayıp asi bir şekilde, küçük yaşlarda hayata karşı bir nefret besleyerek büyüyen gençlerimizin de çevre faktöründen etkilendiğini düşünüyorum.
Bütün vücuduna dövme veyahut dövmeler yaptıran gençlerimizden tutun, Müslüman olduğu halde haçlı kolyeleri veyahut dövmeleri yapan gençlerimize kadar daha niceleri...
Bu yazımda anlatmak istediğim asıl konu; Söylediğim davranışlar haricinde; görsel olarak, hepsi yapılabilir ve kişilerin tercihlerine bağlıdır. Şahsi olarak saygı da duyuyorum, duyulması da gereklidir.
Fakat her şeyi abarttığımız gibi, bu konuyu da abartıp, manevi değerlerimizi, inançlarımızı ve özümüzü unutmamalıyız.
Marjinallik adı altında özümüzden uzaklaşmamalıyız.
Bir Türk olarak, Amerikalı gibi bir hayat yaşama gayesinde olmamalıyız, olamayız. Özümüzü sevmeliyiz ve unutmamalıyız ki; dünyaya medeniyeti nedir gösteren ve öğreten Türk'lerdir.
Bağıra bağıra; 'Ne mutlu Türküm' diyorum.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.