Algı oluşturmada Nirvana'yı yaşamak: Çin
Malumunuz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın son Çin ziyaretinde sarf ettiği iddia edilen sözleri kamuoyunda çokça tartışıldı. İddia diyoruz çünkü sayın Erdoğan'ın sözleri "algı oluşturmada" "sinekten yağ çıkarmak" gibi marazi bir hastalığa ve kabiliyete sahip Çinli yetkililer tarafından "amaca giden her yol mubahtır" ucube ilkesi gereği kullanılmak istendi.
Çinli yetkililere göre Sayın Erdoğan; "Sincanlılar refah içinde mutlu" ifadesini kullanmıştı. Aslında Cumhurbaşkanı'nın ifadesi ise "Türkiye, Sincan'daki (Doğu Türkistan) halkların barış ve refah içinde mutlu bir şekilde yaşamasını ümit ediyor" demişti. Ancak South China Morning Post gazetesinin haberine göre, Türk tarafı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini tercüme ederken hata yapmış ve bunu da daha sonra Çinli muhataplarına iletmişti. Lakin Çinli yetkiler hatanın kendilerine bildirilmesine rağmen, basın bildirisinde bu durumu düzeltmemiş, Devlet denetimindeki Çin medyası da Erdoğan'ın sözlerini; "Sincanlılar refah içinde mutlu dedi" olarak okurlarıyla paylaştı. Pekin Büyükelçiliği'ndeki diplomatlarımız ise Çinli muhatapları ile görüşerek Erdoğan'ın sözlerinin yanlış tercüme edildiğini ve bu durumun düzeltmesini istemişti. Yine aynı gazetenin haberine göre, Çinli diplomatlar düzeltme yapmayı da reddetmişti.
Bununla da yetinmeyen Çin medyası, Erdoğan'ın "Sincan bölgesindeki halkların refah içinde mutlu yaşam sürdürdüğü bir gerçek. Türkiye, hiç kimsenin Çin ile ikili ilişkileri bozmasına izin vermez. Türkiye, radikalliğe karşıdır ve Çin ile karşılıklı siyasi güvenin artmasını arzulamaktadır." ifadelerini kullandığını da aktarmıştı. (Euronews haber sitesi “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Uygurlar mutlu' ifadesinin çeviri hatası olduğu iddiası” haberi / 26.7.2019)
Bununla iktifa etmeyen Çin, Devlet Konseyi Enformasyon Ofisince "Yeni Dönemde Ulusal Savunma" adıyla bir "Beyaz Kitap" yayınlamış ve kitapta Uygurlar ve Doğu Toğu Türkistanlılarla alakalı özetle;
a) "Uygurlar Türk değil",
b) "Doğu Türkistan diye bir yer tarihte hiç olmadı",
c) "Doğu Türkistanlıların tek dini İslam değil"den bahisle Uygurların İslam'ı zorla kabul ettiklerine dair tarihi ve sosyolojik açıdan tekzibe muhtaç birçok bilgiye imza atmışlardı.
Uygurların Türklüğü, Doğu Türkistan'ın tarihte var olup-olmadığı ve bölgede İslam'ın yayılma süreci ile alakalı binlerce çalışma (başta Çinlilerin olmak üzere, Batılı, Rus, Japon, Türk, Arap… vs) olmakla beraber, biz bu hususla ilgili Mehmet Emin Buğra ile Çinli tarihçi Prof. Li Dung-fang arasında Da Gung Ribao gazetesinin 14 Ekim 1944 sayısında başlayan ve daha sonra da Üç Efendiler tarafından kurulan Altay Neşriyat Müessesesi tarafından 1948 yılında Urumçi'de bir araya getirilerek "Kalem Küreşi" adıyla yayınlanan broşürü Çinli yetkililerin okumasını tavsiye ederek konuyu kapatalım.
Gerçekten üzerinden durup cevap vermeye değmeyecek kadar seviyesiz cümlelerle dolu bu beyanları ciddiye almak abesle iştigal olacaktır. (Bröşürün pdf formatlı kaydı hususi kütüphanemizde mevcut olup, arzu eden dostlarımıza gönderebiliriz)
Konuyla alakalı olarak üzerinde yorumda bulunmamızın sebebi ise "Çinli yetkililerin böyle bir kitap ile ne yapmayı arzuladıkları"na dair olacaktır.
Zannımızca bu durum, Türk-İslam dünyasının Doğu Türkistan konusunda bundan sonra alması muhtemel inisiyatiflerine bir "ön alma" çabası olabilir. Çinli yetkililere göre bu türden absürt ifadeleri ortaya atarak tartıştırmak; zaman kazanmak, dahası kafaları karıştırmak olabilir. Bu sayede Doğu Türkistan'da yaşanılanların konuşulması ikinci plana atılabilir, olmadı iddia edildiği şekilde Türk-İslam coğrafyasında bu türden düşünenler ortaya çıkabilir, bu da Çin'in bölgede uygulamakta olduğu insan hakları ihlallerine, istediği gibi devam etmesine katkı yapabilir.
Tabi ki bu ve benzeri bir amaca haiz paylaşımların, bizim göremediğimiz başkaca hedeflerinin olma ihtimali de vardır. Lakin Çinli yetkililerin bilmesi ve akıllarına nakşetmesi gereken gerçek, Doğu Türkistan'da gadre uğrayanlar her ne kadar Türk ve Müslüman olsalar da, bölgede yaşananlar birer insanlık suçudur ve Çin devleti, asırlardır bölgede kallavi "insan hakları ihlalleri suçu" işlemektedir.
Bu iki husus özellikle Çin'in algı oluşturmada ve her hususu kendi penceresinden sunarak "sinekten nasıl yağ çıkarılır" ucuzluğuna düştüğünü göstermesi bakımından kayda değerdir.
Muhtemelen bunlarla iktifa etmeyen veya etmeyecek olan Çinli yetkililer, bundan sonraki süreçte algı operasyonlarını arttırarak sürdüreceklerdir. Bunun en son örneğini ise ısmarlama olduğu ve içerisinde tekzibe muhtaç birçok bilgi yanlışının bulunduğu Odatv sitesinin 25071901 numaralı içeriği (26.07.2019) ve Ulusal Kanal Youtube kanalının yayınladığı “Aydınlık, 'öldürüldü' denilen Uygur ozan Abdurrehim Heyit ile görüştü” video (25 Temmuz 2019) oldu.
Doğu Türkistan'da gerçekte nelerin yaşandığına dair kafasında hâlâ soru işaretleri olanları,‘shahit’ internet adresinde (biz uzantılı) en son 5.040 kişinin verdiği beyanlara veya Kazakistan merkezli faaliyet gösteren "Atajurt Kazakh Human Right" derneğinin sosyal medya hesaplarına göz atmaya davet edelim.
Hacı Abdurrehim Heyit'in istenildiği şekilde beyanat vermemesinin imkansızlığını üzülerek ifade ederken, Çin Devletine, Odatv'deki yazı ile Youtube'deki video ile alakalı samimi bir teklifle yazımızı sonlandıralım.
Şayet Doğu Türkistan'da yaşananların Çin'in birlik-beraberliğini istemeyenler tarafından manipüle edildiğini düşünüyorsanız hodri meydan; Hacı Abdurrehim Heyit'i ailesi ile birlikte Çin'den çıkaralım ve hiçbir baskı altında olmadan basına konuşmasını sağlayalım. Dahası Ozan Heyit'in verdiği beyanlar hepimizi bağlasın.
Çinli yetkililere göre Sayın Erdoğan; "Sincanlılar refah içinde mutlu" ifadesini kullanmıştı. Aslında Cumhurbaşkanı'nın ifadesi ise "Türkiye, Sincan'daki (Doğu Türkistan) halkların barış ve refah içinde mutlu bir şekilde yaşamasını ümit ediyor" demişti. Ancak South China Morning Post gazetesinin haberine göre, Türk tarafı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini tercüme ederken hata yapmış ve bunu da daha sonra Çinli muhataplarına iletmişti. Lakin Çinli yetkiler hatanın kendilerine bildirilmesine rağmen, basın bildirisinde bu durumu düzeltmemiş, Devlet denetimindeki Çin medyası da Erdoğan'ın sözlerini; "Sincanlılar refah içinde mutlu dedi" olarak okurlarıyla paylaştı. Pekin Büyükelçiliği'ndeki diplomatlarımız ise Çinli muhatapları ile görüşerek Erdoğan'ın sözlerinin yanlış tercüme edildiğini ve bu durumun düzeltmesini istemişti. Yine aynı gazetenin haberine göre, Çinli diplomatlar düzeltme yapmayı da reddetmişti.
Bununla da yetinmeyen Çin medyası, Erdoğan'ın "Sincan bölgesindeki halkların refah içinde mutlu yaşam sürdürdüğü bir gerçek. Türkiye, hiç kimsenin Çin ile ikili ilişkileri bozmasına izin vermez. Türkiye, radikalliğe karşıdır ve Çin ile karşılıklı siyasi güvenin artmasını arzulamaktadır." ifadelerini kullandığını da aktarmıştı. (Euronews haber sitesi “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Uygurlar mutlu' ifadesinin çeviri hatası olduğu iddiası” haberi / 26.7.2019)
Bununla iktifa etmeyen Çin, Devlet Konseyi Enformasyon Ofisince "Yeni Dönemde Ulusal Savunma" adıyla bir "Beyaz Kitap" yayınlamış ve kitapta Uygurlar ve Doğu Toğu Türkistanlılarla alakalı özetle;
a) "Uygurlar Türk değil",
b) "Doğu Türkistan diye bir yer tarihte hiç olmadı",
c) "Doğu Türkistanlıların tek dini İslam değil"den bahisle Uygurların İslam'ı zorla kabul ettiklerine dair tarihi ve sosyolojik açıdan tekzibe muhtaç birçok bilgiye imza atmışlardı.
Uygurların Türklüğü, Doğu Türkistan'ın tarihte var olup-olmadığı ve bölgede İslam'ın yayılma süreci ile alakalı binlerce çalışma (başta Çinlilerin olmak üzere, Batılı, Rus, Japon, Türk, Arap… vs) olmakla beraber, biz bu hususla ilgili Mehmet Emin Buğra ile Çinli tarihçi Prof. Li Dung-fang arasında Da Gung Ribao gazetesinin 14 Ekim 1944 sayısında başlayan ve daha sonra da Üç Efendiler tarafından kurulan Altay Neşriyat Müessesesi tarafından 1948 yılında Urumçi'de bir araya getirilerek "Kalem Küreşi" adıyla yayınlanan broşürü Çinli yetkililerin okumasını tavsiye ederek konuyu kapatalım.
Gerçekten üzerinden durup cevap vermeye değmeyecek kadar seviyesiz cümlelerle dolu bu beyanları ciddiye almak abesle iştigal olacaktır. (Bröşürün pdf formatlı kaydı hususi kütüphanemizde mevcut olup, arzu eden dostlarımıza gönderebiliriz)
Konuyla alakalı olarak üzerinde yorumda bulunmamızın sebebi ise "Çinli yetkililerin böyle bir kitap ile ne yapmayı arzuladıkları"na dair olacaktır.
Zannımızca bu durum, Türk-İslam dünyasının Doğu Türkistan konusunda bundan sonra alması muhtemel inisiyatiflerine bir "ön alma" çabası olabilir. Çinli yetkililere göre bu türden absürt ifadeleri ortaya atarak tartıştırmak; zaman kazanmak, dahası kafaları karıştırmak olabilir. Bu sayede Doğu Türkistan'da yaşanılanların konuşulması ikinci plana atılabilir, olmadı iddia edildiği şekilde Türk-İslam coğrafyasında bu türden düşünenler ortaya çıkabilir, bu da Çin'in bölgede uygulamakta olduğu insan hakları ihlallerine, istediği gibi devam etmesine katkı yapabilir.
Tabi ki bu ve benzeri bir amaca haiz paylaşımların, bizim göremediğimiz başkaca hedeflerinin olma ihtimali de vardır. Lakin Çinli yetkililerin bilmesi ve akıllarına nakşetmesi gereken gerçek, Doğu Türkistan'da gadre uğrayanlar her ne kadar Türk ve Müslüman olsalar da, bölgede yaşananlar birer insanlık suçudur ve Çin devleti, asırlardır bölgede kallavi "insan hakları ihlalleri suçu" işlemektedir.
Bu iki husus özellikle Çin'in algı oluşturmada ve her hususu kendi penceresinden sunarak "sinekten nasıl yağ çıkarılır" ucuzluğuna düştüğünü göstermesi bakımından kayda değerdir.
Muhtemelen bunlarla iktifa etmeyen veya etmeyecek olan Çinli yetkililer, bundan sonraki süreçte algı operasyonlarını arttırarak sürdüreceklerdir. Bunun en son örneğini ise ısmarlama olduğu ve içerisinde tekzibe muhtaç birçok bilgi yanlışının bulunduğu Odatv sitesinin 25071901 numaralı içeriği (26.07.2019) ve Ulusal Kanal Youtube kanalının yayınladığı “Aydınlık, 'öldürüldü' denilen Uygur ozan Abdurrehim Heyit ile görüştü” video (25 Temmuz 2019) oldu.
Doğu Türkistan'da gerçekte nelerin yaşandığına dair kafasında hâlâ soru işaretleri olanları,‘shahit’ internet adresinde (biz uzantılı) en son 5.040 kişinin verdiği beyanlara veya Kazakistan merkezli faaliyet gösteren "Atajurt Kazakh Human Right" derneğinin sosyal medya hesaplarına göz atmaya davet edelim.
Hacı Abdurrehim Heyit'in istenildiği şekilde beyanat vermemesinin imkansızlığını üzülerek ifade ederken, Çin Devletine, Odatv'deki yazı ile Youtube'deki video ile alakalı samimi bir teklifle yazımızı sonlandıralım.
Şayet Doğu Türkistan'da yaşananların Çin'in birlik-beraberliğini istemeyenler tarafından manipüle edildiğini düşünüyorsanız hodri meydan; Hacı Abdurrehim Heyit'i ailesi ile birlikte Çin'den çıkaralım ve hiçbir baskı altında olmadan basına konuşmasını sağlayalım. Dahası Ozan Heyit'in verdiği beyanlar hepimizi bağlasın.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.