Bir değer daha gitti...
Merhaba Sevgili Ogün Gazetesi ve Ogün Haber Okurları yeni ama benim için oldukça üzüntülü bir haftada daha sizlerle beraberiz. Bu beraberlik bir gün son bulacak o gün benim hakka ulaştığım gün olacak. Hemen biliyorum Allah göstermesin diyeceksiniz ama hepimizin bir son anı mutlaka var, dilerim o son anda bizlerde cami avlusunu dolduran yüzlerce kişiden “Helal olsun hakkımız” cümlesini duyabiliriz.
Bendeniz çok sevdiğim dayımı Lütfü Mökükçü’yü kaybettim bu hafta bir seyahat için gittiğim yurt dışından döndüğüm günün sabahı yeğenlerimin “babamızı kaybettik” cümlesi ile uyandım güne, içim öyle acıyordu ki, yatağımdan uzun süre kalkamadım. Dayım ve onunla geçen yıllarım geçti gözümün önünden bir film şeridi gibi sanki dün gibiydi ama bugün bu sabah yoktu artık dayım iyilik timsali Lütfü Mökükçü, sonra kalkıp annemin yanına gittim ona uzunca bakıp “Kardeşinden selam var anacığım ellerinden öpüyor.” dedim. Annem hasta ve beni ne kadar anlıyor bilmiyorum ama o gün annem tüm günü çok huzursuz geçirdi, ona açıkça kardeşin öldü diyemememe rağmen.... Sonra rutin görevlerimizi yaparak sevgili dayımı toprağa verirken koca bir değeri daha toprağa teslim etmenin hüznü ile oturup düşünmeye başladım.
Doğmak ve ölmek ne kadar birbirine yakın aslında, inananlar için ne ibretler var. Bu vesile ile canım dayıma bir kez daha dua ile rahmet dilerken hepinizin kaybettiği yakınları içinde rahmet diliyorum.
Bundan tam iki yıl önce dayımın kanser olduğunu öğrendiğimde oturup onu PORTRE yapmış ve sizlere “Sevgi dolu insan Lütfü Mökükçü” diyerek onu kısaca anlatmaya çalışmıştım. Sonra hastaneye bir gazete alıp gittiğimde ”Dayı bu hafta seni yazdım köşemde” diyerek yazıyı okuttuğumda ise gözleri dolup teşekkür etmiş ve beni sıkıca sarılarak öptükten sonra yengeme dönerek “bak yeğen beni yazmış hanım“ demişti. Dayımla bizler arkadaş kardeş gibiydik, o gerçekten mükemmel bir dayı idi ve kanser illetini yenemeyerek aramızdan ayrıldı…
Söylenecek çok şey var ama şimdi daha fazlasını yazamıyorum ve ona rahmet dilerken 31 Ekim 2008 tarihinde yazdığım BİR PORTRE’mi tekrarlayarak bir kez daha onu anıyorum. ”Mekanın biliyorum cennettir güzel dayım yattığın yer nurla dolsun”
31 Ekim 2008 tarihli 'Bir Portre'miz…
Sevgi Dolu İnsan; Lütfü Mökükçü
Şimdilerde emekliliğin tadını çıkartan bu ülkenin değerlerinden biri gazetemizin mali işler sorumlusu ve ekonomi yazarımız Ali Sait Mökükçü'nün de babası Lütfü Mökükçü...
SEVGİ DOLU İNSAN..
Lütfü Mökükçü şu sıralarda 77 yaşında kocaman 77 yılı geride bırakmış bir emekli iş adamı. Kastamonu'da doğan Lütfü Bey, Kastamonu'nun tanınmış ailelerinden Mökükçü ailesinin tek oğlu, baba Mahir Bey'in mesleği marangozluk olunca bir de kız kardeşi olan Lütfü Bey'e baba mesleğine devam etmekten başka çare kalmamış.
Sevgili eşi Fahriye Hanım ile evlenen Lütfü Bey daha sonra birazda eniştesi Necdet Aygün Bey'in de ısrarları ile babası Mahir Bey ve annesi Emine Hanım ve eşi Fahriye Hanımla beraber Kastamonu'dan İstanbul'a göç etmişler. İstanbul'da babası ile beraber mesleklerine devam eden Lütfü Bey'in bu arada önce Ömer daha sonrada Ali isimli iki de oğlu olmuş.
ATÖLYEDEN SANAYİYE...
Artık babasının yorulduğunu düşünen Lütfü Bey daha sonra ki yıllarda tek başına devam ettiği mesleğinde yılmadan ilerlemiş ve Çağlayan'da ufak bir atölyede başlayan marangozluk daha sonra oldukça büyüyerek 70'li yıllarda bir sanayi haline dönüşmüş.
O yıllarda birçok sektörün yan sanayisi Lütfü Bey'in elinden çıkmaya başlamış. Çocuklarının sıra ile evlenmesi ile (Ömer'in Zehra Hanımla, Ogün okurlarının iyi tanıdığı Ali Sait Bey'in Nurgül Hanımla) mutluluğu artan Lütfü Bey sıra ile Ömer Bey'in iki çocuğu Özge ve Gökçe ile Ali Bey'in 2 çocuğu Mert ve Merve ile de dede olmanın heyecan ve mutluluğuna erişmiş. Çocuklarının başarılı tahsil hayatları sonunda iyi yerlerde olduğunu gördükten sonra işlerini bırakarak artık emekli olma zamanı geldi diyen Lütfü Bey, emekli olduktan sonra eşi Fahriye hanımla beraber mütevazi ama gururlu hayatını yaşamaya devam etmiş.
Annesi Emine Hanım'ı 1981 yılında babası Mahir Bey'i de 1982 yılında birer yıl ara ile kaybeden Lütfü Bey bu yıllarda oldukça üzüntü yaşamış ancak 1976 yılında kaybettiği eniştesi Necdet Aygün'ün vefatı kadar onu hiçbir şey etkilememiş.
HERKES TARAFINDAN SEVİLEN İNSAN
Ablası Hayriye ve özellikle yeğenleri Cengiz, Celalettin, eşi Sibel ve çocukları Ecem; Emre ile gazetemiz ortaklarından Ali'nin biricik dayıları olan ve aile bağları asla en ufak bir sekteye uğramamış tam bir ataerki Anadolu ailesine sahip olan Lütfü Bey torunlarının da tonton dedeleri olmayı başarmış. Sevgi hoşgörü ve dostluk üzerine kurulmuş bir hayat yaşayan Lütfü Bey'in aile yapısında da inançlarına, dinine son derece bağlı ama bir o kadar da Atatürkçülük ve laiklik var.
Hala Çağlayan ve şimdilerde yaşadığı Aksaray semtinin en çok sevilen büyüklerinden biri olmaya devam ediyor. Yaşamı boyunca helal para kazanmanın, yardıma koşmanın dışında bir felsefesi olmamış, temiz bir Anadolu insanı olan benim içinde oldukça değerli bu büyüğüm, ticaret hayatı boyunca Atalarından gördüğü gibi dürüst ve namuslu bir esnaf olmayı kendine ilke edinmiş.
Onların ticari hayatında ne çek varmış nede senet sadece sözler geçerli imiş o yıllarda. Söylesenize sevgili okurlar böyle tertemiz insanlar kaldı mı şimdilerde? Aç olan komşusu ile ekmeğini paylaşan, cebindeki parayı gerektiğinde dostları için düşünmeden verebilecek, yalan dolan bilmeyen tertemiz insanlar.
MİRASI, SEVGİ, SAYGI VE HOŞGÖRÜ
Bu nesilleri kaybettiğimizde asıl onların değer ve kıymetlerini çok daha iyi anlayacağız, onun içinde Lütfü Mökükçü gibi nice değerli büyüklerimizin kıymetini iyi bilelim.1978 yılında Fabrikamızda yangın çıkmıştı, bir dönem çok zorluk çektik. O yıllarda Lütfü Bey bizim fabrikanın da marangozluk işlerini yapıyordu, bana gelip'' yeğen bana rahatlayıp toparlayana kadar para ödemesi yapma rahat ol'' demişti.
Şu sıralarda bunu baba oğluna demiyor bazen eskiler mi çok verici idi yoksa şimdi bizler mi çok gaddar olduk diye düşünüp duruyorum.
Onlar 3 krş kazandı mı Allah'a şükür deyip o helal paranın huzuru ile yaşarlarken, bizler şimdilerde sadece hırs ve ardı arkası gelmeyen isteklerimizin esiri olmaya devam ediyoruz. Lütfü Mökükçü ve onun gibi niceleri bize sevgi, saygı, hoşgörüyü miras bırakırken, bizler acaba bizden sonra ki nesillere neyi miras bırakabileceğiz? Bu yüzden Lütfü beyi ben çok seviyorum tabi ki onun gibi olan diğer büyüklerimi de.
Ve diyorum ki bu yaşayan değerlerimize yüce Rabbim sağlık huzur ve uzun ömürler versin de onlar var oldukça bazı değerlerimiz olduğunu unutmayalım.
Haftaya yeni ''Bir Portre''de buluşmak üzere sağlıcakla kalın..
Bendeniz çok sevdiğim dayımı Lütfü Mökükçü’yü kaybettim bu hafta bir seyahat için gittiğim yurt dışından döndüğüm günün sabahı yeğenlerimin “babamızı kaybettik” cümlesi ile uyandım güne, içim öyle acıyordu ki, yatağımdan uzun süre kalkamadım. Dayım ve onunla geçen yıllarım geçti gözümün önünden bir film şeridi gibi sanki dün gibiydi ama bugün bu sabah yoktu artık dayım iyilik timsali Lütfü Mökükçü, sonra kalkıp annemin yanına gittim ona uzunca bakıp “Kardeşinden selam var anacığım ellerinden öpüyor.” dedim. Annem hasta ve beni ne kadar anlıyor bilmiyorum ama o gün annem tüm günü çok huzursuz geçirdi, ona açıkça kardeşin öldü diyemememe rağmen.... Sonra rutin görevlerimizi yaparak sevgili dayımı toprağa verirken koca bir değeri daha toprağa teslim etmenin hüznü ile oturup düşünmeye başladım.
Doğmak ve ölmek ne kadar birbirine yakın aslında, inananlar için ne ibretler var. Bu vesile ile canım dayıma bir kez daha dua ile rahmet dilerken hepinizin kaybettiği yakınları içinde rahmet diliyorum.
Bundan tam iki yıl önce dayımın kanser olduğunu öğrendiğimde oturup onu PORTRE yapmış ve sizlere “Sevgi dolu insan Lütfü Mökükçü” diyerek onu kısaca anlatmaya çalışmıştım. Sonra hastaneye bir gazete alıp gittiğimde ”Dayı bu hafta seni yazdım köşemde” diyerek yazıyı okuttuğumda ise gözleri dolup teşekkür etmiş ve beni sıkıca sarılarak öptükten sonra yengeme dönerek “bak yeğen beni yazmış hanım“ demişti. Dayımla bizler arkadaş kardeş gibiydik, o gerçekten mükemmel bir dayı idi ve kanser illetini yenemeyerek aramızdan ayrıldı…
Söylenecek çok şey var ama şimdi daha fazlasını yazamıyorum ve ona rahmet dilerken 31 Ekim 2008 tarihinde yazdığım BİR PORTRE’mi tekrarlayarak bir kez daha onu anıyorum. ”Mekanın biliyorum cennettir güzel dayım yattığın yer nurla dolsun”
31 Ekim 2008 tarihli 'Bir Portre'miz…
Sevgi Dolu İnsan; Lütfü Mökükçü
Şimdilerde emekliliğin tadını çıkartan bu ülkenin değerlerinden biri gazetemizin mali işler sorumlusu ve ekonomi yazarımız Ali Sait Mökükçü'nün de babası Lütfü Mökükçü...
SEVGİ DOLU İNSAN..
Lütfü Mökükçü şu sıralarda 77 yaşında kocaman 77 yılı geride bırakmış bir emekli iş adamı. Kastamonu'da doğan Lütfü Bey, Kastamonu'nun tanınmış ailelerinden Mökükçü ailesinin tek oğlu, baba Mahir Bey'in mesleği marangozluk olunca bir de kız kardeşi olan Lütfü Bey'e baba mesleğine devam etmekten başka çare kalmamış.
Sevgili eşi Fahriye Hanım ile evlenen Lütfü Bey daha sonra birazda eniştesi Necdet Aygün Bey'in de ısrarları ile babası Mahir Bey ve annesi Emine Hanım ve eşi Fahriye Hanımla beraber Kastamonu'dan İstanbul'a göç etmişler. İstanbul'da babası ile beraber mesleklerine devam eden Lütfü Bey'in bu arada önce Ömer daha sonrada Ali isimli iki de oğlu olmuş.
ATÖLYEDEN SANAYİYE...
Artık babasının yorulduğunu düşünen Lütfü Bey daha sonra ki yıllarda tek başına devam ettiği mesleğinde yılmadan ilerlemiş ve Çağlayan'da ufak bir atölyede başlayan marangozluk daha sonra oldukça büyüyerek 70'li yıllarda bir sanayi haline dönüşmüş.
O yıllarda birçok sektörün yan sanayisi Lütfü Bey'in elinden çıkmaya başlamış. Çocuklarının sıra ile evlenmesi ile (Ömer'in Zehra Hanımla, Ogün okurlarının iyi tanıdığı Ali Sait Bey'in Nurgül Hanımla) mutluluğu artan Lütfü Bey sıra ile Ömer Bey'in iki çocuğu Özge ve Gökçe ile Ali Bey'in 2 çocuğu Mert ve Merve ile de dede olmanın heyecan ve mutluluğuna erişmiş. Çocuklarının başarılı tahsil hayatları sonunda iyi yerlerde olduğunu gördükten sonra işlerini bırakarak artık emekli olma zamanı geldi diyen Lütfü Bey, emekli olduktan sonra eşi Fahriye hanımla beraber mütevazi ama gururlu hayatını yaşamaya devam etmiş.
Annesi Emine Hanım'ı 1981 yılında babası Mahir Bey'i de 1982 yılında birer yıl ara ile kaybeden Lütfü Bey bu yıllarda oldukça üzüntü yaşamış ancak 1976 yılında kaybettiği eniştesi Necdet Aygün'ün vefatı kadar onu hiçbir şey etkilememiş.
HERKES TARAFINDAN SEVİLEN İNSAN
Ablası Hayriye ve özellikle yeğenleri Cengiz, Celalettin, eşi Sibel ve çocukları Ecem; Emre ile gazetemiz ortaklarından Ali'nin biricik dayıları olan ve aile bağları asla en ufak bir sekteye uğramamış tam bir ataerki Anadolu ailesine sahip olan Lütfü Bey torunlarının da tonton dedeleri olmayı başarmış. Sevgi hoşgörü ve dostluk üzerine kurulmuş bir hayat yaşayan Lütfü Bey'in aile yapısında da inançlarına, dinine son derece bağlı ama bir o kadar da Atatürkçülük ve laiklik var.
Hala Çağlayan ve şimdilerde yaşadığı Aksaray semtinin en çok sevilen büyüklerinden biri olmaya devam ediyor. Yaşamı boyunca helal para kazanmanın, yardıma koşmanın dışında bir felsefesi olmamış, temiz bir Anadolu insanı olan benim içinde oldukça değerli bu büyüğüm, ticaret hayatı boyunca Atalarından gördüğü gibi dürüst ve namuslu bir esnaf olmayı kendine ilke edinmiş.
Onların ticari hayatında ne çek varmış nede senet sadece sözler geçerli imiş o yıllarda. Söylesenize sevgili okurlar böyle tertemiz insanlar kaldı mı şimdilerde? Aç olan komşusu ile ekmeğini paylaşan, cebindeki parayı gerektiğinde dostları için düşünmeden verebilecek, yalan dolan bilmeyen tertemiz insanlar.
MİRASI, SEVGİ, SAYGI VE HOŞGÖRÜ
Bu nesilleri kaybettiğimizde asıl onların değer ve kıymetlerini çok daha iyi anlayacağız, onun içinde Lütfü Mökükçü gibi nice değerli büyüklerimizin kıymetini iyi bilelim.1978 yılında Fabrikamızda yangın çıkmıştı, bir dönem çok zorluk çektik. O yıllarda Lütfü Bey bizim fabrikanın da marangozluk işlerini yapıyordu, bana gelip'' yeğen bana rahatlayıp toparlayana kadar para ödemesi yapma rahat ol'' demişti.
Şu sıralarda bunu baba oğluna demiyor bazen eskiler mi çok verici idi yoksa şimdi bizler mi çok gaddar olduk diye düşünüp duruyorum.
Onlar 3 krş kazandı mı Allah'a şükür deyip o helal paranın huzuru ile yaşarlarken, bizler şimdilerde sadece hırs ve ardı arkası gelmeyen isteklerimizin esiri olmaya devam ediyoruz. Lütfü Mökükçü ve onun gibi niceleri bize sevgi, saygı, hoşgörüyü miras bırakırken, bizler acaba bizden sonra ki nesillere neyi miras bırakabileceğiz? Bu yüzden Lütfü beyi ben çok seviyorum tabi ki onun gibi olan diğer büyüklerimi de.
Ve diyorum ki bu yaşayan değerlerimize yüce Rabbim sağlık huzur ve uzun ömürler versin de onlar var oldukça bazı değerlerimiz olduğunu unutmayalım.
Haftaya yeni ''Bir Portre''de buluşmak üzere sağlıcakla kalın..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.