Görünenlerden görünmeyenleri görmeye odaklanıyorum.
Ve hepsini birleştirip önümüzdeki  günlere dair projeksiyon yapınca önümüzdeki bir ay içinde özellikle FETÖ odaklı ilginç ve sürpriz gelişmeler olacağını gözlemliyorum.

Bahçeli’nin Türkgün gazetesi röportajı, Süleyman Soylu’nun söylemleri ve siyasette yeni yapılanmalara dair gelişmeler bende bu kanaati oluşturdu.

Nelerdi bunlar..?
Bahçeli röportajın bir yerinde Bülent Arınç’a dair sert tavır sergiliyor ve; "FETÖ'nün siyasi ayağı ihmal edilmemelidir" diyor.
Ki, Bahçeli’nin bu röportajı tesadüfi ve bir siyasinin herhangi bir rutini gibi gelmedi bana.

Özellikle ve özel yapılmışlık hissi ve düşüncesi verdi.
Keza eş zamanlı Soylu’nun Adil Öksüz’e dair tespiti ve 25 bin Bylock’cu açıklamasının gelmesi oldukça manidardır.

Bu iki önemli kişinin "zamanlaması manidar" açıklamaları nasıl geldi..?
Nisan’da kurultaya giden CHP ile ilgili malum, Külliye’ye kim gitti/gitmedi tartışması sonrası,
Ekrem İmamoğlu söylem ve eylemleriyle bir belediye başkanı ve CHP’yi aşan farklı ve kendine has bir gündem oluştururken,(Özellikle Kanal İstanbul’la ilgili açıklamalar bana da ilginç ve sanki başka birilerinin sözcülüğü gibi geldi)

Keza yine kongreye giden Ak Parti’ye ve kabineye dair değişim beklentisi sürerken,
Davutoğlu partileşme yolundayken,
Ve nihayetinde Ali Babacan’ın çıktığı TV programı ve söyledikleri şu veya bu şekilde ciddi şekilde gündemde yer alırken…

Anayasa Mahkemesi memuriyete girişte güvenlik soruşturmasına dair düzenlemeyi iptal etmişken,
Ve bugün Meclis’te büyük kavgalar sonrası termik santrallere filtre takılmasını erteleyen yasa Cumhurbaşkanınca veto edilmişken…

Plan Bütçe komisyonunda ciddi tartışmalarla görüşülen yeni yıl bütçesi TBMM’ye gelmek üzereyken,
Üstüne üstlük ekonomik veriler ve parametreler iyileşme gösteriyor olmasına rağmen, beklentinin pozitife dönüşmemesi ve hayat pahalılığının, halkın ve ekonomik gündemin ana konusu olması da cabası…

Artık gerekçesi nedir bilemem.
Ama kimisi gündem değiştirmek diyebilir, kimisi gerçekten reel bir tehlike  sinyali diyebilir, kimisi parti içi ihtilafların rafa kaldırılması amaçlı diyebilir, kimisi muhalefeti sindirmek diyebilir, kimisi FETÖ’nün yeniden palazlanması diyebilir…

Kim ne derse desin önümüzdeki günlerde uluslararasılık da arzedecek boyutta; iç siyasi dinamiklerde ciddi ses getirecek

FETÖ merkezli ve içinde siyasileri de barındıran olağandışı ve beklenmedik gelişmeler olacağı düşüncesindeyim.

Sonuç ne olur bilinmez ama ben son bir hafta içinde dillendirilen söylemlerin, lafın gelişi ve spontane olmadığı kanaatindeyim.

Aktif siyasetin içinde hiç olmadım.
Ama sürekli siyasetle iç içe oldum.
Siyasetçi refleksini iyi bildiğimi düşünüyorum.
İki önceki yazımda "Siyasi Dizayn"a dair düşüncelerimi paylaşmıştım.
Siyaset ve güncel okumalarım ve olanların arkasında asıl olacakları öngörme deneyimlerim çerçevesinde bugün de aldığım koku; Aralık ayının oldukça sıcak ve çok sıcak geçeceğine dairdir.

Yukarıda sıraladığım gelişmelerin, rutinden bir kesit olabileceğini düşünmüyorum.
Özellikle Bahçeli ve Soylu’nun açıklamalarının bir işaret fişeği olduğu fikrindeyim.
Bekleyip görelim; zaten Aralık ayındayız ve ay sonuna ne kaldı ki….

Not: Türkiye ile Libya arasında, Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalanması tarihi bir başarıdır.

Türkiye'nin Akdeniz'de bir kıyıdaş devletle imzaladığı ilk münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşması oldu. Anlaşmayla Türkiye, Mavi Vatan topraklarının yaklaşık 4'te 1'i büyüklüğünde bir alanda meşrû hakimiyetini resmen ilan etmiş oldu. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere emeği geçenleri  yürekten kutluyorum.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.