Her yeni gün yeni bir durumla karşılaşıyoruz.
Kim dost kim düşman belli değil.
Bugünün müttefikleri yarın hasım haline dönüşebiliyor.
Global ölçekte durum böyleyken bölgesel boyut daha karmaşık.
Dengeler her gün değişiyor.
Hergün yeni bir dünya  tasavvuru ortaya çıkıyor.

Hal böyleyken Türkiye’nin AB ve ABD’ye rağmen oluşturduğu üçlü inisiyatifi (Rusya-Türkiye-İran) oldukça önemsiyorum.

Çok zaman eleştiriler de getirmiş olsam bu ittifakın genel konseptini yerinde ve isabetli düşünüyorum.

Çünkü bu ittifak ve inisiyatif birilerine rağmen doğunun batıya karşı "bu bölge bizim ve sorun varsa da biz çözeriz veya çatışırız" öznelliği ve sahipliğini gösteriyor.

Şuanda Türkiye çoklu denklem oluşturma ve farklı çözümlemeler bulma durumunda ve zorundadır.
Bu nedenle de ABD ile ayrı,  Rusya  ve İran’la ayrı, bölgesel ülkelerle ayrı ilişki  ve iletişimde bulunmak zorunluluğu ortadadır.

Hal böyleyken içe kapanmacılık, içerde sorun artışı ve siyasi kavga ülkesel boyutta el zayıflatıcılıktan öteye geçmez.

Ama ne yazık ki tam da böylesi kritik bir dönemde iktidar içindeki taht kavgaları, kliklerin mücadelesi ve sen-ben önceleme adımları akla "Truva Atı" sendromunu getiriyor.

Hasımlar ve bölgesel kargaşadan beslenmek isteyenler binbir  oyun ve senaryolarla üzerimize ve bölgemize yüklenirken içerdeki ihtilaflar ciddi sorun olmaya başladı.

Farkında değiliz belki ama şuanda Suriye’de Batı’nın Doğu’yu dize getirme saldırısını  yaşıyoruz.
Bu durum sıradan bir Ortadoğu ülkesinin kargaşa ve karmaşa yaşamasından çok ötedir.
Suriye, Irak sınırımız ateş çemberine dönüşmüşken,
Yedi düvel topyekün ve mikro ittifaklar Ortadoğu’ya saldırırken,
Görünmez bir bölgesel dünya savaşı yaşanırken,
Arap Baharı Arap Kaos’una dönüşmüşken,
Libya, Mısır, Tunus, Somali, Sudan, Irak patlamaya hazır bir bomba haline getirilmişken, herşeye rağmen oluşturulan Rusya-Türkiye-İran ittifakı  çok değerlidir.

Küresel ölçekte kargaşa  ve belirsizlik gün be gün artarken iktidar içindeki Truva At’ları ciddi tehlike arzetmeye başladı.

Muhalif partilere bile getirilmeyen eleştiri ve kötülemeler aldı başını gidiyor.
Son yıllarımızın en büyük tehlike ve terörü FETÖ üzerinden zemmetme, kötüleme ve suçlamalar gırla gidiyor.
Olaya yukardan bakıp, gözlem yaparsak parti-iktidar içinde ciddi bir Truva Atı olgusunu görüyoruz.
Eminim bunu Erdoğan da görüyordur ve iktidarının ne kadar ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunun farkındadır.

Bu görünen negatif tablo, her kafadan ayrı  ses çıkışları ve kliklerin bir diğerine ölümcül ve meşruiyet tanımaz saldırıları devam ederse; sadece iktidar zayıflamaz aynı zamanda içinden geçtiğimiz kritik süreçte ülkesel menfaatlerimiz de telafisi mümkün olmayan zararlara düçar kalacaktır.

İnsanın aklı hafsalası almıyor.
İktidara yakın medyanın, yazarların bir diğerine ettiği laflar hakareti aşan ve kişisel hırs ve intikamları öne çıkartan türden.

Parti içinde kapalı kapılar ardındaki öne çıkma atakları artık aşikarelik arzeder halde.

Parti içinde nefret, kin ve garezle hareket  öyle bir halde ki; birbirlerine kafire vurur gibi saldırıyorlar.

Bence artık Erdoğan'ın eline satırı alıp başları koparması, ayrılıkçıları hizaya sokması ve hadsizlere haddini bildirme vakti gelmiş/geçiyor bile.

Daha ertelenmeye tahammül kalmamıştır.
Çünkü yaşanan dahili ihtilaflar, kavgalar ve iktidar içindeki Truva Atı ülkeselliğe ve milli menfaatlere halel getirir düzeyde seyretmeye başlamıştır.

Bıçak kemiğe dayanmıştır.

Eğer neşter vurulmazsa Batı'nın Doğu'ya oynadığı oyunu içeren Truva savaşı benzeri durum yaşanacak ve tahta at heykeliyle Truva’nın güçlü surlarını aşan Yunanlılar gibi; AK Parti ve iktidara suret-i haktan görünerek en etkili yerlere gelen ve kaleyi içerden yıkmak isteyen günümüz Truva Atı leşkerleri ulusal ve uluslararası arenada ülkemizi çok zor duruma düşüreceklerdir.

Erdoğan millilik ve yerlilik hassasiyeti nedeniyle İktidar surlarını aşamayanların başvurduğu bu hile hem  iktidarı bitirir hem de ülkemizi çok zor durumlara sokabilir.

Ama Erdoğan’ın buna meydan vermeyeceği; Partisi, etrafı ve iktidarında Truva Atı zihniyetindekileri temizleyeceğine inanıyorum.

Bakalım hayırlısı..

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.