Farkındamısınız, değersiz alacağı değerleştiren KDV düzenlemesi yürürlüğe girdi
Ülkemizde KDV’nin yürürlüğe girdiği 1985 yılından bu yana tartışılan bu konu nihayet vergi mükellefleri lehine sonuçlandı ve baştan bu yana olması gereken düzenleme 7104 sayılı Kanunla yapıldı, ama tam olarak 33 yıl geçtikten sonra.
Ne mi yapıldı?
KDV’ye tabi bir işlemden doğan alacağın tahsil edilememesi ve değersiz alacak haline geldiği durumda mükellefe belirli şartlar dahilinde düzeltme yapma hakkı verilmesi gerekiyordu! Değersiz alacağa ilişkin olarak daha önce beyan edildiği halde tahsil edilemeyen KDV’nin indirim konusu yapılmak suretiyle düzeltilmesine izin verildi.
Maliye’nin değişiklikten önceki görüşü ve uygulaması nasıldı?
KDV Kanununa göre, mükelleflerin mal teslimleri ve hizmet ifalarına ilişkin olarak hesapladıkları KDV’yi, söz konusu mal ve hizmet bedellerinin tahsil edilip edilmediğine bakılmaksızın beyan ederek ödemeleri gerekiyor.
Maliye, bir işlem vergisi olan KDV’nin doğması için işlemin yani mal teslimi ve hizmet ifasının gerçekleşmesinin yeterli olduğu ve bedel tahsil edilmese dahi bu işlemlere ilişkin KDV’nin beyan edilme zorunluluğundan hareketle, değersiz alacaklara ilişkin olarak satıcı tarafından beyan edildiği halde tahsil edilemeyen KDV’nin de, doğduğu işlemden kaynaklanan alacağın aslına tabi olarak zarar olarak yazılması gerektiği görüşündeydi ve uygulamayı da bu doğrultuda yönlendirdi. Maliye’nin bu görüşü mevcut KDV Kanunu’na da uygundu. Çünkü, KDV Kanununda alacağın içinde yer alan ve daha önce beyan edilerek ödenen KDV’nin düzeltilmesine veya iadesine yönelik bir düzenleme bulunmuyordu.
7104 Sayılı Kanunla değersiz alacakların KDV’sinde hangi düzenlemeler yapıldı?
Değersiz alacakların KDV’si ile ilgili olarak 7104 sayılı Kanunla KDV Kanununun 29 ve 30. Maddelerinde iki yeni düzenleme eklendi:
Birincisi, Kanunun 29. Maddesine eklenen ve tam metni aşağıda yer alan 4. Fıkra hükmü: “4. Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisi, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilir (Şu kadar ki Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan katma değer vergisinin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması şarttır.).”
İkincisi ise, Kanunun 30. Maddesine eklenen ve tam metni aşağıda yer alan (e) bent hükmü:“e) Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin alıcı tarafından ödenmeyen katma değer vergisi.”
7104 Sayılı kanunla yapılan bu düzenlemeler ne zaman yürürlüğe girdi?
Değersiz alacakların KDV’si ile ilgili olarak 7104 sayılı Kanunla KDV Kanununun 29 ve 30. maddelerine eklenen bu düzenlemeler, 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Yani, Vergi Usul Kanununun 322. maddesine göre 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren değersiz hale gelen alacaklar için geçerli.
Peki, KDV düzeltmesi yapılacak değersiz alacak kapsamına neler giriyor?
Değersiz alacaklar, "kaybedilmiş, tahsiline artık imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş alacak" olarak tanımlanıyor. Değersiz alacaklar vergi uygulamasında ferdi bir olay olarak değil, bir müessese olarak kabul edilerek 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322. maddesinde ayrı bir hüküm şeklinde düzenlenmiş. Söz konusu madde hükmü şu şekilde:
"Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacaklar değersiz alacaktır. Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler."
Bir alacağın Vergi Usul Kanununa göre değersiz alacak olarak kabul edilebilmesi için kazai bir hükme veya kanaat verici bir belgeye göre tahsiline imkân kalmadığının ispatı gerekiyor.
Kazai bir hükümden anlaşılması gereken husus ise,
- Alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması,
- İcra takibinin yapılmış bulunması,
- Bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hakim tarafından hükmedilmiş olmasıdır.
Kanaat verici vesika teriminden ise, ödemeyi imkansız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgelerin anlaşılması gerekiyor.
Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle ortaya konulması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem taşıyor. Aksi takdirde alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe bırakılmış olur. Böyle bir boşluk bırakmamak amacıyla kanun koyucu, değersiz hale geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsikini öngörmüş.
Kanunda yeterli açıklık bulunmamakla birlikte, vergi hukuku uygulamasında aşağıdaki belgeler kanaat verici vesikalara örnek olarak kabul ediliyor:
- Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanununa göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı,
- Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı,
- Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,
- Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,
- Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak,
- Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,
- Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.),
- Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.
1 Ocak 2019 tarihinden itibaren artık değersiz hale gelen alacakların KDV’sine mükellefler katlanmayacak!
Değersiz alacakların KDV’sinde baştan bu yana sorulması gereken asıl soru, tahsil edilmeyen alacağın KDV’sine kimin katlanacağıdır. Maliye, 7104 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeye kadar, değersiz hale gelen alacaklara ilişkin bu KDV’nin indirim konusu yapılmaması ancak GVK ve KVK yönünden zarar olarak dikkate alınması gerektiği görüşündedir. Ancak, KDV’nin indirim konusu yapılması ile zarar olarak dikkate alınması arasında çok fark var. Değersiz hale gelen alacağa ilişkin KDV’nin indirim konusu yapılması halinde, mükellefe yansıması % 100 iken, gelir veya kurumlar vergisi yönünden zarar olarak dikkate alınmasındaki etkisi % 22 ila 35 arasında. Yani her ikisi aynı şeyler değil.
Maliye, 15 Şubat 2019 tarihli ve 30687 sayılı Resmi Gazete’de yayınladığı 23 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile, 7104 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeler çerçevesinde bu konuya son noktayı koydu.
- KDV dahil alacağı değersiz hale gelen alacaklı, daha önce gider yazdığı KDV’yi GVK ve KVK açısından gelir yazmak şartıyla KDV beyannamesinde indirim konusu yapabilecek
KDV dahil alacakları Vergi Usul Kanununun 322. Maddesine göre 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren değersiz alacak haline gelen mükellefler, bu alacaklarına ilişkin olarak daha önce mal teslimi ve hizmet ifası sırasında hesaplayarak tahsil etmedikleri halde beyan ettikleri KDV’leri, alacağın değersiz hale geldiği ve zarar yazıldığı ay KDV beyannamesinde indirilecek KDV olarak göstererek indirim konusu yapabilecekler. Ancak, bu değersiz alacak KDV’lerinin indirim konusu yapılabilmesi bir şarta bağlı. Bu şart ise, daha önce şüpheli alacak kapsamında karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan bu KDV tutarının, değersiz hale gelen alacak tutarının zarar yazıldığı ay’da gelir veya kurumlar vergisi açısından gelir olarak kayıtlara alınarak düzeltilmesi. Bu öncelikli, yeterli ve gerekli bir şart. Yani, değersiz hale gelerek zarar yazılan alacağa ilişkin KDV’nin bu yeni düzenleme çerçevesinde indirilecek KDV olarak dikkate alınabilmesi için, daha önce karşılık ayrılarak gider yazılan KDV tutarının bu defa düzeltilerek gelir yazılması gerekiyor.
Söz konusu KDV tutarı, alacağın zarar yazıldığı tarihi kapsayan ay’a ilişkin 1 No.lu KDV Beyannamesinin “İndirimler” kulakçığında “İndirimler” tablosunda 111 kod numaralı “Değersiz Hale Gelen Alacaklara İlişkin İndirilecek KDV” satırı aracılığıyla indirim konusu yapılacak ve değersiz hale gelen alacağa ilişkin borçlu mükellef bilgilerini içeren beyanname eki form doldurulacak.
- Tabi düzeltme işlemi tek taraflı yapılmayacak, borcunu ödemeyip satıcının alacağını değersiz alacak haline getiren alıcı mükellefler de ödemediği KDV’yi düzeltecek
KDV Kanununun 30. Maddesine 7104 sayılı Kanunla eklenen (e) bendinde, Vergi Usul Kanununun 322. maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin alıcı tarafından ödenmeyen KDV’nin, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan
KDV’den indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde satıcı tarafından indirim konusu yapılabildiğinden, mükerrer vergi indirimine yol açmayacak şekilde değersiz hale gelen alacaklara ilişkin alıcı tarafından ödenmeyen ve daha önce indirim konusu yapılmış KDV’nin de, alacağın zarar yazıldığı ay’a ilişkin 1 No.lu KDV Beyannamesinin “Matrah” kulakçığında “Diğer İşlemler” tablosunda 505 kod numaralı “VUK 322 Kapsamına Giren Borçlara Ait KDV” satırı aracılığıyla beyan edilerek düzeltilmesi gerekiyor. Bu şekilde düzeltme yapmayan alıcı mükellefler, alacağı değersiz hale gelen alacaklı mükellefin düzeltme işlemleri sırasında doldurduğu değersiz hale gelen alacağa ilişkin borçlu mükellef bilgilerini içeren beyanname eki form’da tespit edilecek ve gerekli işlemler yapılacak.
Yapılan düzenleme yeterli mi?
KDV Kanununda değersiz alacağın içinde yer alan ve daha önce beyan edilerek ödenen KDV’nin düzeltilmesine veya iadesine yönelik bir düzenleme bulunmuyordu. Değersiz hale gelen alacakları nedeniyle daha önce hesaplayıp tahsil etmediği halde beyan ettiği KDV’nin yüküne satıcıların katlanmaması gerekir. KDV’ye tabi bir işlemden doğan alacağın tahsil edilememesi ve değersiz alacak haline geldiği durumda mükellefe belirli şartlar dahilinde düzeltme yapma hakkı verilmesi lazım. Bunun Dünya’da çok sayıda örnek uygulaması da var. Zaten, 7104 sayılı kanunla düzenleme yapılırken, dünya uygulamalarından da yararlanıldı ve değersiz alacağa ilişkin olarak daha önce beyan edildiği halde tahsil edilemeyen KDV’nin indirim konusu yapılmak suretiyle düzeltilmesine izin verildi.
Yapılan düzenlemeyi çok olumlu ve yerinde buluyoruz. Gerçekten 33 yıl sonra yapılan bu düzenleme, mükellefler açısından olağanüstü bir kazanım.
Kişisel görüşümüz, değersiz alacaklara ilişkin olarak düzenlenen bu KDV düzeltme ve indirim uygulamasının, şüpheli alacaklar için de getirilmesi gerektiği doğrultusundadır. Gerçekten de, şu anki ekonomik koşullar dikkate alındığında tahsil edilemeyen
KDV’nin beyan edilmesi mükellefler açısından oldukça ciddi bir külfet. Bu hususun da özellikle dikkate alınması gerekiyor.
Ne mi yapıldı?
KDV’ye tabi bir işlemden doğan alacağın tahsil edilememesi ve değersiz alacak haline geldiği durumda mükellefe belirli şartlar dahilinde düzeltme yapma hakkı verilmesi gerekiyordu! Değersiz alacağa ilişkin olarak daha önce beyan edildiği halde tahsil edilemeyen KDV’nin indirim konusu yapılmak suretiyle düzeltilmesine izin verildi.
Maliye’nin değişiklikten önceki görüşü ve uygulaması nasıldı?
KDV Kanununa göre, mükelleflerin mal teslimleri ve hizmet ifalarına ilişkin olarak hesapladıkları KDV’yi, söz konusu mal ve hizmet bedellerinin tahsil edilip edilmediğine bakılmaksızın beyan ederek ödemeleri gerekiyor.
Maliye, bir işlem vergisi olan KDV’nin doğması için işlemin yani mal teslimi ve hizmet ifasının gerçekleşmesinin yeterli olduğu ve bedel tahsil edilmese dahi bu işlemlere ilişkin KDV’nin beyan edilme zorunluluğundan hareketle, değersiz alacaklara ilişkin olarak satıcı tarafından beyan edildiği halde tahsil edilemeyen KDV’nin de, doğduğu işlemden kaynaklanan alacağın aslına tabi olarak zarar olarak yazılması gerektiği görüşündeydi ve uygulamayı da bu doğrultuda yönlendirdi. Maliye’nin bu görüşü mevcut KDV Kanunu’na da uygundu. Çünkü, KDV Kanununda alacağın içinde yer alan ve daha önce beyan edilerek ödenen KDV’nin düzeltilmesine veya iadesine yönelik bir düzenleme bulunmuyordu.
7104 Sayılı Kanunla değersiz alacakların KDV’sinde hangi düzenlemeler yapıldı?
Değersiz alacakların KDV’si ile ilgili olarak 7104 sayılı Kanunla KDV Kanununun 29 ve 30. Maddelerinde iki yeni düzenleme eklendi:
Birincisi, Kanunun 29. Maddesine eklenen ve tam metni aşağıda yer alan 4. Fıkra hükmü: “4. Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisi, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilir (Şu kadar ki Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan katma değer vergisinin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması şarttır.).”
İkincisi ise, Kanunun 30. Maddesine eklenen ve tam metni aşağıda yer alan (e) bent hükmü:“e) Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin alıcı tarafından ödenmeyen katma değer vergisi.”
7104 Sayılı kanunla yapılan bu düzenlemeler ne zaman yürürlüğe girdi?
Değersiz alacakların KDV’si ile ilgili olarak 7104 sayılı Kanunla KDV Kanununun 29 ve 30. maddelerine eklenen bu düzenlemeler, 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Yani, Vergi Usul Kanununun 322. maddesine göre 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren değersiz hale gelen alacaklar için geçerli.
Peki, KDV düzeltmesi yapılacak değersiz alacak kapsamına neler giriyor?
Değersiz alacaklar, "kaybedilmiş, tahsiline artık imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş alacak" olarak tanımlanıyor. Değersiz alacaklar vergi uygulamasında ferdi bir olay olarak değil, bir müessese olarak kabul edilerek 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322. maddesinde ayrı bir hüküm şeklinde düzenlenmiş. Söz konusu madde hükmü şu şekilde:
"Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacaklar değersiz alacaktır. Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler."
Bir alacağın Vergi Usul Kanununa göre değersiz alacak olarak kabul edilebilmesi için kazai bir hükme veya kanaat verici bir belgeye göre tahsiline imkân kalmadığının ispatı gerekiyor.
Kazai bir hükümden anlaşılması gereken husus ise,
- Alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması,
- İcra takibinin yapılmış bulunması,
- Bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hakim tarafından hükmedilmiş olmasıdır.
Kanaat verici vesika teriminden ise, ödemeyi imkansız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgelerin anlaşılması gerekiyor.
Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle ortaya konulması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem taşıyor. Aksi takdirde alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe bırakılmış olur. Böyle bir boşluk bırakmamak amacıyla kanun koyucu, değersiz hale geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsikini öngörmüş.
Kanunda yeterli açıklık bulunmamakla birlikte, vergi hukuku uygulamasında aşağıdaki belgeler kanaat verici vesikalara örnek olarak kabul ediliyor:
- Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanununa göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı,
- Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı,
- Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,
- Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,
- Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak,
- Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,
- Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.),
- Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.
1 Ocak 2019 tarihinden itibaren artık değersiz hale gelen alacakların KDV’sine mükellefler katlanmayacak!
Değersiz alacakların KDV’sinde baştan bu yana sorulması gereken asıl soru, tahsil edilmeyen alacağın KDV’sine kimin katlanacağıdır. Maliye, 7104 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeye kadar, değersiz hale gelen alacaklara ilişkin bu KDV’nin indirim konusu yapılmaması ancak GVK ve KVK yönünden zarar olarak dikkate alınması gerektiği görüşündedir. Ancak, KDV’nin indirim konusu yapılması ile zarar olarak dikkate alınması arasında çok fark var. Değersiz hale gelen alacağa ilişkin KDV’nin indirim konusu yapılması halinde, mükellefe yansıması % 100 iken, gelir veya kurumlar vergisi yönünden zarar olarak dikkate alınmasındaki etkisi % 22 ila 35 arasında. Yani her ikisi aynı şeyler değil.
Maliye, 15 Şubat 2019 tarihli ve 30687 sayılı Resmi Gazete’de yayınladığı 23 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile, 7104 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeler çerçevesinde bu konuya son noktayı koydu.
- KDV dahil alacağı değersiz hale gelen alacaklı, daha önce gider yazdığı KDV’yi GVK ve KVK açısından gelir yazmak şartıyla KDV beyannamesinde indirim konusu yapabilecek
KDV dahil alacakları Vergi Usul Kanununun 322. Maddesine göre 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren değersiz alacak haline gelen mükellefler, bu alacaklarına ilişkin olarak daha önce mal teslimi ve hizmet ifası sırasında hesaplayarak tahsil etmedikleri halde beyan ettikleri KDV’leri, alacağın değersiz hale geldiği ve zarar yazıldığı ay KDV beyannamesinde indirilecek KDV olarak göstererek indirim konusu yapabilecekler. Ancak, bu değersiz alacak KDV’lerinin indirim konusu yapılabilmesi bir şarta bağlı. Bu şart ise, daha önce şüpheli alacak kapsamında karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan bu KDV tutarının, değersiz hale gelen alacak tutarının zarar yazıldığı ay’da gelir veya kurumlar vergisi açısından gelir olarak kayıtlara alınarak düzeltilmesi. Bu öncelikli, yeterli ve gerekli bir şart. Yani, değersiz hale gelerek zarar yazılan alacağa ilişkin KDV’nin bu yeni düzenleme çerçevesinde indirilecek KDV olarak dikkate alınabilmesi için, daha önce karşılık ayrılarak gider yazılan KDV tutarının bu defa düzeltilerek gelir yazılması gerekiyor.
Söz konusu KDV tutarı, alacağın zarar yazıldığı tarihi kapsayan ay’a ilişkin 1 No.lu KDV Beyannamesinin “İndirimler” kulakçığında “İndirimler” tablosunda 111 kod numaralı “Değersiz Hale Gelen Alacaklara İlişkin İndirilecek KDV” satırı aracılığıyla indirim konusu yapılacak ve değersiz hale gelen alacağa ilişkin borçlu mükellef bilgilerini içeren beyanname eki form doldurulacak.
- Tabi düzeltme işlemi tek taraflı yapılmayacak, borcunu ödemeyip satıcının alacağını değersiz alacak haline getiren alıcı mükellefler de ödemediği KDV’yi düzeltecek
KDV Kanununun 30. Maddesine 7104 sayılı Kanunla eklenen (e) bendinde, Vergi Usul Kanununun 322. maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin alıcı tarafından ödenmeyen KDV’nin, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan
KDV’den indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde satıcı tarafından indirim konusu yapılabildiğinden, mükerrer vergi indirimine yol açmayacak şekilde değersiz hale gelen alacaklara ilişkin alıcı tarafından ödenmeyen ve daha önce indirim konusu yapılmış KDV’nin de, alacağın zarar yazıldığı ay’a ilişkin 1 No.lu KDV Beyannamesinin “Matrah” kulakçığında “Diğer İşlemler” tablosunda 505 kod numaralı “VUK 322 Kapsamına Giren Borçlara Ait KDV” satırı aracılığıyla beyan edilerek düzeltilmesi gerekiyor. Bu şekilde düzeltme yapmayan alıcı mükellefler, alacağı değersiz hale gelen alacaklı mükellefin düzeltme işlemleri sırasında doldurduğu değersiz hale gelen alacağa ilişkin borçlu mükellef bilgilerini içeren beyanname eki form’da tespit edilecek ve gerekli işlemler yapılacak.
Yapılan düzenleme yeterli mi?
KDV Kanununda değersiz alacağın içinde yer alan ve daha önce beyan edilerek ödenen KDV’nin düzeltilmesine veya iadesine yönelik bir düzenleme bulunmuyordu. Değersiz hale gelen alacakları nedeniyle daha önce hesaplayıp tahsil etmediği halde beyan ettiği KDV’nin yüküne satıcıların katlanmaması gerekir. KDV’ye tabi bir işlemden doğan alacağın tahsil edilememesi ve değersiz alacak haline geldiği durumda mükellefe belirli şartlar dahilinde düzeltme yapma hakkı verilmesi lazım. Bunun Dünya’da çok sayıda örnek uygulaması da var. Zaten, 7104 sayılı kanunla düzenleme yapılırken, dünya uygulamalarından da yararlanıldı ve değersiz alacağa ilişkin olarak daha önce beyan edildiği halde tahsil edilemeyen KDV’nin indirim konusu yapılmak suretiyle düzeltilmesine izin verildi.
Yapılan düzenlemeyi çok olumlu ve yerinde buluyoruz. Gerçekten 33 yıl sonra yapılan bu düzenleme, mükellefler açısından olağanüstü bir kazanım.
Kişisel görüşümüz, değersiz alacaklara ilişkin olarak düzenlenen bu KDV düzeltme ve indirim uygulamasının, şüpheli alacaklar için de getirilmesi gerektiği doğrultusundadır. Gerçekten de, şu anki ekonomik koşullar dikkate alındığında tahsil edilemeyen
KDV’nin beyan edilmesi mükellefler açısından oldukça ciddi bir külfet. Bu hususun da özellikle dikkate alınması gerekiyor.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.