TİC Holding Header
  • USD 32.331
  • EUR 35.048
  • Altın 2280.745
  • BIST 100 8880.09
  • Sağlık

ÇOMÜ’de kireçlenme tedavisinde yeni bir yöntem

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde kireçlenme tedavisinde yeni bir yöntem uygulanıyor. Türkiye genelinde yalnızca birkaç hastanede uygulanan bu yöntemle, dizlerinde kireçlenme yaşayan hastalar protez yerine dizlerini kurtaran sistemden oldukça memnun.
ÇOMÜ’de kireçlenme tedavisinde yeni bir yöntem
ÇOMÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde, vidalı ve plaklı tedavi yöntemlerinin haricinde hem masraflı, hem ağrılı protez ameliyatını rafa kaldıran bir yöntem uygulanmaya başlandı. 45 yaş üzerindeki insanlarda meydana kireçlenme problemlerinin tedavi yöntemini anlatan ÇOMÜ Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü Doktorlarından Dr. Öğr. Üyesi Tolgahan Kuru, "Özellikle kadınlarda 45 yaş sonrası kireçlenme olur. Bu neredeyse herkesin problemidir. Bu kireçlenme de diz ekleminde olur ve dizimizin iç tarafından başlar. Eklemin bir aralığı var ve bu aralık iç taraftan daralmaya başlıyor. Daralma başladığında kireçlenme hızlı bir şekilde ilerliyor. Buna da ek tedavi öneriliyor. İç tarafta ilerlemeye başladığı vakit, bazı ilaçlar uygulanıyor. Etkileri hala soru işareti olan dizin içerisinde, enjeksiyonlar, steroidler gibi fizik tedavinin yaptığı bazı tedaviler var ama bunları devlet ödemiyor. Zaten bu tedaviler çok da işe yaramıyor, geçici olarak hastanın ağrısını kesiyor. Burada yapılacak işlem, protez ameliyatına gitmemesi için eklem aralığını müdahale edip genişletmektir. Kireçlenme olduğunda hastayı ağrı kesicilerle tedavi ediyoruz. Dış kompartımanda da kireçlenme başladığı vakit protez ameliyatı yapılıyor. Hastalar bu protez ameliyatından sonra pek memnun kalmıyor. Enfeksiyon kapabiliyor, gevşeyebiliyor. Hastanın çocuğu gibi dizlerine bakması gerekiyor. Otururken hareket fonksiyon kısıtlamaları oluyor. Büyük abdestini yaparken zorlanıyor. Bağdaş kurmak yasak. Anadolu’da tarlaya giden insanlar var. Burada da zeytincilikle ilgileniyorlar. Hastalardan imkanı olanlar çok güzel muhafaza edebiliyor ancak çoğunluğu iyi muhafaza edemiyor. Doktor ne kadar uyarsa da çömelme gibi durumlardan dolayı protezde gevşeme olabiliyor. Enfeksiyon olmadan bir gevşeme olursa da ikinci bir ameliyat gerekiyor. Revizyon ameliyatından sonra da dizde her zaman bir revizyon kısıtlılığı oluyor. Hastalar da bundan çok memnun olmuyor. Hastalar da genelde belli bir yaş üstünde olduğu için diyabeti, romatoid artriti (iltihaplı romatizma) oluyor. Hasta kendine bakmadığında, enfeksiyona meyilli olduğunda dışarıdan konulan her implantın da enfeksiyon kapma ihtimali var. Enfeksiyon kaptığı vakit de bu eklemden bir hayır beklemiyoruz. Protezi çıkartıyoruz, altı hafta bekletiyoruz ve tekrar protez yapıyoruz. Fonksiyon kabiliyeti bitiyor” dedi.
“Hasta ertesi gün normal hayatına devam ediyor”
Yeni uygulanan yöntemle hastaların ertesi gün hayatlarına rahat bir şekilde devam ettiklerini belirten Kuru, "Dolayısıyla bunu protezsiz tedavi etmemiz lazım. İlaçlar da çok işe yaramadığı için başka bir yöntem uygulamamız gerekiyordu. Yüksek tibial osteotomi, denilen bir ameliyatımız var. Bu iyi bir ameliyat ancak şu bahsettiğimiz medial eklem darlığını geniş bir kesiyle kesiyoruz. Burada bir osteotomi (kırık hattı) oluşturup eklem aralığını açıyoruz. Buraya plak ve vida koyuyoruz. Önleyici ameliyatlarından biri bu fakat bunun sıkıntısı da bu tedavi işe yaramazsa veya 6-7 yıl sonra protez gerekirse bu plak ve vidayı çıkarmamız gerekiyor. Ameliyat sırasında kırık oluşturulduğu için 6-8 hafta hastayı üstüne bastırmıyoruz. Bu durum, biz ortopedi cerrahlarını şuna itmeye başladı. Yakın bir zamanda bizim de yapmaya başladığımız Proksimal Fibular Osteotomi ameliyat çeşidi ortaya çıktı. Ameliyatın süresi çok kısa, iki dize birden uygulamamız yarım saatimizi alıyor. Kanama neredeyse hiç yok. İnsizyonumuz (kesi) diz eklemine hiç dokunmadan yaklaşık 3-4 cm’lik bir insizyondur. Ertesi gün tamamen normal hayatına dönebiliyor. Protez ameliyatından sonra veya yüksek tibial ameliyatından sonra bir bakıcı şart oluyor. Ancak bu ameliyattan sonra yürüyebilir, işine gidebilir, ev işlerini rahatlıkla yapabiliyor” diye konuştu.
“Ameliyat sonrası hastalarda ağrı neredeyse hiç olmuyor”
Yapılan ameliyatların ardından kontrole gelen hastalardan olumlu geri dönüşler aldıklarını ifade eden Dr. Kuru, “Ameliyattan sonra diğerlerinden farlı olarak tam tersine yürümesini istiyoruz. Eklem aralığı dardı. Bizim yaptığımız ameliyatta; fibula denilen bizim yedek parça olarak tabir ettiğimiz kemiği 1 cm’lik blok halinde kesip çıkarıyoruz. Burada boşluk olduğu zaman bir arabanın amortisör ayarları gibi düşünürsek, yük vermeye başladığı vakit burası aşağı inecek ve medial eklem aralığı artacak. Kireçlenme olduğunda iç tarafta darlık vardı ancak yürümeye başladığında, eklem aralığı daha da açılıyor. Doğal olarak diğer ameliyatlarda ağrısı bu kadar çok ve radikal bir şekilde düşmüyor. Bu ameliyatın ardından hastalara sorduğumuzda, 10 üzerinden 0 veya 0’a yakın olduğunu söylüyor. Çanakkale Tıp Fakültesi Ortopedi Bölümü olarak bunun bir de hastanın eklemini düzelttik. Var olan kireçlenmeyi azaltıcı ve ağrıyı daha da azaltıcı bir uygulama yapmamız gerekiyor. Ali Hocamızın ameliyattan sonra kendisine ait bir tedavi protokolü var. Hastanın durumuna göre ameliyat öncesi yaptığımız değerlendirme sonucu ameliyatın ardından hastayı çağırıyor ve birkaç seans eklem içerisinde ozon gibi bazı özel yöntemlerle ağrı uygulamasını yapıyor. Zaten hastanın ağrısı, 10 üzerinden 2’ye veya 1’e inmişti. Var olan ağrıyı da Ali Hocanın müdahalesi ile yok ediyoruz” şeklinde konuştu.
“Ozonla 6 seans tedavi ediyorum”
ÇOMÜ Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü doktorlarından Dr. Öğr. Üyesi Ali Bilge ise ozon tedavisinin yeni uygulamaya oldukça katkı sağladığını belirterek, “Bir sene önce İstanbul’dan gelen, Geyikli’de yazlığı olan bir hastamız ameliyat oldu. Ameliyattan oldukça memnun... Yanında başka bir hasta daha getirdi. Ona da aynı işlemi uyguladık. Yaptığımız işlemin en büyük avantajı, herhangi bir komplikasyon olabilecek veya problem oluşturacak bir durumu yok. Kireçlenme tedavisi için de ozonla altı seans tedavi ediyorum. Ozonun oksidan özelliği ile antioksidan özelliği ile birleştirip enjeksiyon yöntemi uyguluyoruz. Dizdeki kıkırdağın kendisini yenilemesini sağlıyoruz. Ayrıca ağrı kesici özelliği de var. Hastanın aktif olmasını, daha çok yürümesini istiyoruz. Bu şekilde tedavi kombine olunca bize daha iyi sonuç vermeye başladı. İnsanların en büyük problemi aslında budur. Önemli olan diş çekilmeden, implant yapılmadan önce dişi kurtarmaktır. Bizim de amacımız dizi kurtarmaktır. Tedavinin bir diğer adı da Dizi Kurtarıcı Cerrahi olarak biliniyor. Protez son aşamadaki tedavidir. Sevmeme nedenimiz de budur. Yaptığımız şey rezeksiyon, amputasyondur. Kemiğin tamamını çıkartıp yerine konulan başka bir şeyin aynı işlevi görmesini istiyoruz. Etrafınızda duymuşsunuzdur; sonuçlar kötü olunca da kimse memnun olmuyor. Ozon, oksidan bir maddedir. Antioksidan özelliğini çalıştırarak tedavi etme yöntemini uyguluyoruz. Yaklaşık 2 yıldır ozon tedavisi, Sağlık Bakanlığı’nın yetki alanına da girdi. Yeni bir uygulamadır. Daha öncesinde estetikte kullanılmaktaydı. Almanya’da eğitimini aldım. Bütün kronik hastalıklarda uygulanan bir yöntemdir." diyerek uyguladığı tedavi hakkında bilgi verdi” diye konuştu.