TİC Holding Header
  • USD 32.318
  • EUR 35.121
  • Altın 2292.771
  • BIST 100 8880.09
  • Genel

"Romatizmal hastalıklar çocuklarda da görülebiliyor"

Medicana Kadıköy Hastanesi Romatoloji Uzmanı Doç. Dr. Seval Pehlevan: - "Toplumda romatizmal hastalıkların daha çok yaşlı hastalığı olduğu düşüncesi hakim. Ancak, çocuklarda ve gençlerde de ortaya çıkabilmektedir" - "Özellikle 2000 yılından beri neredeyse her gün romatolojide yeni ilaçlar ortaya çıkıyor. O yüzden artık alternatiflerimiz çok fazla. Önemli olan önce tanıyı koymak sonra hastayı tanımak"

İSTANBUL - Medicana Kadıköy Hastanesi Romatoloji Uzmanı Doç. Dr. Seval Pehlevan, "Toplumda romatizmal hastalıkların daha çok yaşlı hastalığı olduğu düşüncesi hakim. Ancak, çocuklarda ve gençlerde de ortaya çıkabilmektedir." ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Pehlevan yaptığı açıklamada, temel olarak uzun süreli iltihaplı romatizmal hastalıklara bakan romatolojinin, tek bir rahatsızlığı değil, birbiriyle ilişkili birçok sorunu aynı zamanda takip ettiğini, son yıllarda elde edilen yeni ilaçlarla tedavide alternatiflerin çoğaldığını, erken tanı ve takibin önemli olduğunu kaydetti.

Romatizma hastalığının çocuklarda ve gençlerde de görülebileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Pehlevan, şunları kaydetti:

“Genel tabiriyle, iltihaplı romatizmal hastalıklar diyebiliriz. Özellikle eklem ve eklem dışında bağ dokusunu, cildi ve bazen de birtakım organları tutan sistemik, kronik seyirli, yani uzun vadeli iltihaplı romatizmal hastalıklar. Böyle olunca hastalık temel olarak eklem ve eklem etrafındaki bağ dokusunu ilgilendirse de vücuttaki diğer organları da tutabilen ciddi hastalıklar olabilir. Bunu tek bir hastalık gibi düşünmemek lazım. Birçok çeşidi var. Her yaşı ve her cinsiyeti tutabilir. Toplumda romatizmal hastalıkların daha çok yaşlı hastalığı olduğu düşüncesi hakim. Ancak, çocuklarda ve gençlerde de ortaya çıkabilmektedir."


- "Türkler’de, Araplar’da ve Ermeniler’de görülen bir hastalıktır"


Pehlevan, Türk toplumunda daha sık görülen bazı romatolojik hastalıkların bulunduğuna işaret ederek, "Bunların en önemlilerinden biri behçet sendromu. Ailesel Akdeniz ateşi dediğimiz yine ırksal tutulum gösteren özellikle Türkler’de, Araplar’da ve Ermeniler’de görülen bir hastalıktır. Proteinin fazla tüketilmesinin yol açabildiği gut da bunlardan biri. Ayrıca, herhangi bir enfeksiyonun ardından gözüken reaktif artritler dediğimiz çoğunlukla geçici rahatsızlıklar var. Bazı bağırsak hastalıklarında da onların bağırsak dışı bulguları olarak eklem tutulumu görebiliyoruz. Akciğer tutulumuyla giden romatizmal hastalıklar da söz konusu." ifadelerini kullandı.

Genetik yatkınlıkla birlikte ailede bu hastalık daha önce görülmemiş olsa da bu genin taşınabildiğini ifade eden Pehlevan, "Daha sonra bir kişide bu gen bir şekilde etkinleşebilir. Sigara, güneş, bir ilaç, geçirilmiş viral enfeksiyon, yoğun stres neden olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

Doç. Dr. Pehlevan, genetik yatkınlığın kişide hastalığın ortaya çıkması için yeterli olmadığını, bunu tetikleyen bir durum olması gerektiğini ifade ederek, "Dış etkenlere ihtiyaç var. Bunlardan en önemlisi sigara kullanımı. Sigara, mutlaka hastalıkları tetikliyor. Sigara içmeyenlerde bu hastalıklar oluşamaz mı? Oluşabilir, ama oranı daha düşüktür. Viral enfeksiyonlar bütün hastalıkların alt yapısında var. Bazı ilaçlar. Örneğin lupus hastalığında östrojenin kullanılmış olması hastalığı tetikleyebilir. Yine güneş ışığının da lupusu aktiflendirebildiğini biliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Hastalığın tanı ve güncel tedavisi Doç. Dr. Pehlevan, şunları anlattı:

"Tedavi hastalığa göre farklı şekilde yürütülüyor, ama bu hastalıklar kronik. Bu da hastayla birlikte yaşayacak hastalıklar demek. O yüzden tedavi de uzun soluklu. Şu da unutulmamalı. Hastalıktan çok hasta vardır. Hastanın yaşı, cinsiyeti, ek hastalıkları, vücudunun verdiği tepkiler tedavi şeklini de belirler. Buna göre tedaviler düzenlenir ve tedaviler ömür boyudur. Hastalar tedaviye başladıktan sonra tamamen iyileştiklerini düşünerek tedavilerini yarıda kesebiliyorlar. Bu yapılan en büyük hata. Özellikle 2000 yılından beri neredeyse her gün romatolojide yeni ilaçlar ortaya çıkıyor. O yüzden artık alternatiflerimiz çok fazla. Önemli olan önce tanıyı koymak sonra hastayı tanımak. Hastalığın, hasta üzerindeki seyrini görmek.”