TİC Holding Header
  • USD 32.343
  • EUR 35.103
  • Altın 2307.974
  • BIST 100 8880.09
  • Genel

(Özel) Doç. Dr. Özmen, “6,8 büyüklüğündeki bir depremin artçıları da 6 büyüklüğüne yaklaşabilir”

Doç. Dr. Bülent Özmen, Elazığ’da yaşanan 6,8 büyüklüğündeki depremin artçılarının da tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini, “6,8 büyüklüğündeki bir depremin artçıları da 6 büyüklüğüne yaklaşabilir” ifadeleriyle aktardı.
(Özel) Doç. Dr. Özmen, “6,8 büyüklüğündeki bir depremin artçıları da 6 büyüklüğüne yaklaşabilir”
Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde görev yapan Doç. Dr. Bülent Özmen, Elazığ ili Sivrice İlçesinde dün akşam saat 20.55’te meydana gelen 6,8’lik deprem konusunda İHA’ya açıklamalarda bulundu. Doğu Anadolu fay hattı üzerinde çok uzun zamandır büyük bir deprem yaşanmadığına ve meydana gelen depremin beklendiğine dikkat çeken Özmen, artçıların da tehlikeli olabileceğini açıkladı. Türkiye kara sınırının yanı sıra; Akdeniz, Ege, Karadeniz ve Marmara Denizi üzerindeki faylarla birlikte 800’e yakın diri fayın olduğunu aktaran Özmen, vatandaşlara da uyarılarda bulundu.

"Doğu Anadolu fayı üzerinde gerilimin sürekli biriktiğini ve ilerleyen yıllarda büyük bir depremle döneceğini gösteriyordu"
Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde görev yapan Doç. Dr. Bülent Özmen, Doğu Anadolu fayının uzun zamandır suskun olduğuna değinerek, 1971 yılında Bingöl’de yaşanan depremi hatırlattı. Söz konusu 6,7’lik Bingöl depremi sonrasında 600 kilometre uzunluğundaki fay hattı üzerinde yıkıcı bir deprem olmadığına dikkat çeken Özmen, Elazığ depreminin öngörüldüğünü de söyledi. Özmen, “Deprem konusunda çalışan, yer bilimi konusunda çalışan bütün bilim insanları Doğu Anadolu Fayının deprem tehlikesinin oldukça yükseldiğini ve bu bölgede büyük bir depremin olma ihtimalinin yüksek olduğunu uzun yıllardır dile getiriyorlar. Bunu Doğu Anadolu fayının duruma bağlı olarak söylüyorlar. MTA tarafından haritalanmış ve ortaya çıkarılmış deprem üretme potansiyeli olan faylar. Levha hareketlerine bağlı olarak bölgedeki kayma hızları belli, dolayısıyla ailesel ve tarihsel dönemde oluşan hasar yapıcı depremleri de biliyoruz. Son 120 yıldır Doğu Anadolu fayı üzerinde gerçekleşen depremlere baktığımızda çok uzun zamandır bu bölgede büyük bir depremin olmadığını görüyoruz. Sadece 1971 yılında Bingöl’de 6,7 büyüklüğünde bir deprem olmuş. Onun haricinde 600 kilometre uzunluğundaki fay hattında herhangi büyük bir deprem olmamış. Bu bize kayma hızına bağlı olarak Doğu Anadolu fayı üzerinde gerilimin sürekli biriktiğini ve ilerleyen yıllarda büyük bir depremle döneceğini gösteriyordu. Bu konuda öngörülerimiz de mevcuttu. Nitekim dün gece meydana gelen deprem bizim bu öngörülerimizi doğrular nitelikteydi” ifadelerini kullandı.
Elazığ’da yaşanan 6,8 büyüklüğündeki yıkıcı depremin artçılarının da tehlikeli sonuçlar doğuracağını belirten Özmen, bölgede dikkatli olunması gerektiğini aktardı. Özmen, “Artçılar konusunda da mutlaka korku olabilir. 6,8 büyüklüğündeki bir depremin artçıları da 6 büyüklüğüne yaklaşabilir. Türkiye’de 5’ten daha büyük bir deprem geçmiş kayıtlara da baktığımızda hasar yapma ihtimali olan depremler. Dolayısıyla 5 ve 6 büyüklüğünde olabilecek herhangi bir artçı deprem, dayanım gücü etkilenmiş, zafiyete uğramış bölgelerde 6’ya varacak büyüklükteki bir artçı şokta yeniden o bölgedeki hasarlara neden olabilir. Dolayısıyla AFAD Başkanlığı tarafından yararlanan bu deprem parametreleriyle ilgili kayıtları da vatandaşlarımızın yakın bir şekilde takip etmesi gerekir” şeklinde konuştu.

"Türkiye’de 800’e yakın deprem üretme potansiyeline sahip fay mevcut"
Türk coğrafyasının fay hatları üzerinde olduğunu hatırlatan Özmen, Türkiye’deki 81 ilin de tehlike altında olduğuna değindi. MTA’nın 2012 yılında yayınladığı diri fay haritasından yola çıkan Özmen, Türkiye’de 800’e yakın deprem üretme potansiyeli olduğunu da aktardı. Elazığ depreminin benzerlerinin ilerleyen yıllarda yaşanacağını aktaran Özmen, “Bu işlerde zaman vermek mümkün değil. 1900 yılından günümüze kadar geldiğimiz 120 yıl içinde hasar yapıcı depremlere baktığımızda; 285 tane hasar yapıcı deprem meydana gelmiş. Bunların 24 tanesi de 7’nin üzerinde şiddete sahip olan depremler. İstatiksel olarak oranlarsak 5 yılda bir Türkiye’de 7’nin üzerinde deprem gerçekleşiyor. Bunu 6-7 arasına yaklaştırdığımızda da 1 buçuk yılda oluyor. Türkiye’nin aslında başta Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu fayı olmak üzere her tarafı deprem tehlikesi altında. MTA tarafından 2012 yılında diri fay haritası yayınlandı. Bu diri fay haritasına baktığımızda da Türkiye’nin kara sınırları içerisinde 550 tane deprem üretme potansiyeli olan diri fay tespit edildi. Bunlar örümcek ağı misali Türkiye’nin her tarafına yayılmış durumda. Dolayısıyla Türkiye’nin neredeyse 81 ili deprem tehlikesi altında. Biz bu faylara; Karadeniz, Ege Denizi, Akdeniz ve Marmara Denizi’ndeki fayları da kattığımızda 800’e yakın deprem üretme potansiyeline sahip fay var. Dün yaşadığımız depreme benzer depremleri de ilerleyen yıllarda mutlaka yaşayacağız” dedi.

"Aynı eğilimi deprem olmadan önce de görmek istiyoruz"
Deprem sonrası yaşanan sıkıntılara dikkat çeken Özmen, günümüzde artık deprem öncesi önlemlerin alınması gerektiğini vurguladı. Özmen, yerel yönetimlerin de konu hakkında çalışmalar yapması gerektiğini söyleyerek, “Artık deprem tehlikesini ortaya koyarken bir yandan da biz deprem risklerinin azaltılması konusuna odaklanmamız lazım. Şu anda medyadan takip ediyoruz; bütün devlet erkanı orada, bütün kamu kurum ve kuruluşları teyakkuza geçmiş durumda. Aynı eğilimi deprem olmadan önce de görmek istiyoruz. Öncelikle, kentsel dönüşüm çalışmalarının süratli bir şekilde yaparak depreme dayanıksız konutların dayanıklı hale getirilmesi lazım. Depremle mücadele planlamayla başlar. Biz ülke ölçeğinde mekânsal plan, il düzeyinde çevre düzeni ve imar planı yapıyoruz ama bu planları incelediğimizde maalesef bu planların afet tehlikelerini tam göz önüne alarak hazırlanmadığını görüyoruz. Halbuki bu planlarda depremin nerede olacağı ya da diğer afetlerin gerçekleşeceği yerleri bu planlara işleyebilirsek yerleşimlerimizi en azından daha uzak bölgelere yaparak, tehlike gerçekleştiği anda da daha dayanıklı oluruz. Depremle ya da diğer afetlerle mücadele yerelden başlar. Mutlaka yerel yönetimlerin de konu hakkında çalışmalar yürütmesi lazım” diye konuştu.

"Bilinç düzeyinin artması lazım"
Özmen, son olarak vatandaşlara da tavsiyelerde bulundu. Konu hakkında eğitimler alarak bilinç seviyesinin yükseltilmesi gerektiğini aktaran Özmen, “Vatandaş olarak, hem deprem konusunda hem de diğer afetler konusunda bilgi düzeyimizi arttırmamız, deprem öncesi, sırası ve sonrasında neler yapmamız gerektiği konusunda da var olan bilinç düzeyimizi arttırmamız, olası depremde de en doğru davranışı göstermemizi sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.