TİC Holding Header
  • USD 32.346
  • EUR 35.132
  • Altın 2306.967
  • BIST 100 8880.09
  • Genel

Giyilebilir teknolojiler sağlık alanında etkisini artırıyor

- İstanbul Medipol Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Yöneticisi Dr. Öğretim Üyesi İlker Köse: - “Bugün kimilerinin aksesuar gibi gördüğü bu teknolojiler, yakın zamanda çoğumuzun kullanmayı çok doğal karşıladığımız araçlar haline gelecek" - "Şimdilik bilgisayarın işlem hızı konusunda bir avantajı olsa da insanın öğrenebildiği konuların çeşitliliği ve öğrenilen şeyler arasında kurabildiği bağlar açısından bilgisayardan hala büyük üstünlükleri mevcut"
AA -

İSTANBUL (AA) – ABDULKADİR GÜNYOL – İstanbul Medipol Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Yöneticisi Dr. Öğretim Üyesi İlker Köse, “Bugün kimilerinin aksesuar gibi gördüğü bu teknolojiler, yakın zamanda çoğumuzun kullanmayı çok doğal karşıladığımız araçlar haline gelecek.” dedi.

Teknolojik gelişmeler insan hayatını eğitimden eğlenceye kadar geniş bir yelpazede etkilemeye devam ediyor. Ortaya çıkan yeni cihazlarla birlikte insanoğlunun para kazanma ve iş yapış biçimleri de büyük bir dönüşüme uğruyor.

Bu dönüşümlerin en büyüklerinden biri de giyilebilir cihazların kullanımının artması ile sağlık sektöründe etkisini göstermeye başladı. İlk yıllarında daha çok aksesuar olarak kullanılan akıllı saatler ve akıllı yüzükler sağlık alanındaki etkilerini her geçen gün artıyor.

Uzun şarj süreleri ile 7/24 uyku kalitesi, kalp ritmi, stres ölçer ve spor aktivitelerine kadar pek çok sağlık aktivitesini kayıt altına alan bu cihazlar, kişi sağlığı ile ilgili önemli ve hassas verilere sahip.

AA muhabirine giyilebilir cihazların sağlık sektörüne etkileri üzerine açıklamalarda bulunan İstanbul Medipol Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Yöneticisi Dr. Öğretim Üyesi İlker Köse, hekim ile hasta arasındaki ilişkinin teşhis, tedavi ve takip aşamalarından oluştuğunu söyledi.

- “Öngörülemeyen hastalıkların teşhisi amacıyla kullanılması da mümkün görünüyor”

Her aşamanın sağlıklı ilerlemesi için gerekli unsurların başında, hastaya ait verilerin elde edilmesinin geldiğinin altını çizen Köse, şunları söyledi:

“Hekim ile hastayı bir arada tutma zorunluluğumuz, büyük ölçüde bu verileri elde etmek için kullandığımız yöntemlerden ve kullanılan tıbbi aletlerin, laboratuvar ile görüntüleme cihazlarının hastanede bulunuyor olmasından kaynaklanıyor. Şayet hastaya ait verileri uzaktan elde edebilmemize imkan sağlayan yöntem ve teknolojiler kullanabilirsek, teşhis, tedavi ve takip için hekim ile hastanın aynı mekanda bulunma ihtiyacını da azaltabiliyoruz.

Giyilebilir teknolojiler, hastaya ait verilerin sürekli bir şekilde kaydedilmesini ve istendiğinde hekimle paylaşılabilmesini sağladıkları için, uzaktan sağlık hizmeti sunmanın önemli bileşenlerinden biri haline geldi. Şimdilik daha çok tedavi ve takip ile öngörülen bazı hastalıkların erken teşhisi için kullanılsalar da, ürettikleri verinin hastanın sağlığı ile ilgili sunduğu bilgilerin, kişide öngörülmeyen hastalıkların teşhisi amacıyla kullanılması da mümkün görünüyor.”

- “Yüz yüze iletişimin yeterince analiz etmediğimiz pek çok doğal faydaları var”

Köse, hasta-hekim arasındaki ilişkiyi sadece verileri elde etmekten ibaret saymanın eksik bir yaklaşım olacağını vurgulayarak, “Yüz yüze iletişimin yeterince analiz etmediğimiz pek çok doğal faydaları var ve uzaktan sağlık hizmeti sunarken bunları kaybetme riskimiz de söz konusu. Örneğin, hasta-hekim arasındaki güven duygusu, hastanın ancak diyalog ile elde edilebileceği türden bilgilere olan ihtiyaç ve hasta-hekim mahremiyeti gibi konular, sağlık hizmetini uzaktan vermek istediğimizde çözmemiz gereken konulardan sadece birkaçı.” şeklinde konuştu.

- “Hukuki altyapısı henüz oluşmadı”

Giyilebilir cihazların hukuki altyapısına dikkati çeken Köse, “Giyilebilir teknolojilerin ve evde kullanılabilen test kitlerinin giderek daha yaygınlaşacağı ortada. Ancak teknik olarak yapılabilir durumda olan pek çok şeyin hukuki altyapısı henüz oluşmadı. İnsanlar, giyilebilir teknolojileri, şimdilik kendi inisiyatifleri ile kullanıyorlar ve ölçülen verileri gerektiğinde hekimleri ile de paylaşarak sağlıklarını korumaya çalışıyorlar. Kullanıcı deneyimleri ve bu teknolojilerin sağlığı korumaya dair katkıları, giyilebilir teknolojileri yakın zamanda sağlık sisteminin doğal bir parçası haline getirecek.

Bu sırada elde edilen kullanıcı deneyimleri ve değişen/artan ihtiyaçlar ise, daha kullanışlı ve daha fazla ölçüm yapan giyilebilir teknolojilerin geliştirilmesi için bir fırsat olacak. Kanaatimce bugün kimilerinin aksesuar gibi gördüğü bu teknolojiler, yakın zamanda çoğumuzun kullanmayı çok doğal karşıladığımız araçlar haline gelecek.” diye konuştu.

- “İnsanın bilgisayardan hala büyük üstünlükleri mevcut”

Köse, teknoloji şirketlerinin sağlık alanında büyük yatırımlar yapmasının şaşırtıcı olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yapılan yatırımlar iki ana grupta toplanıyor. Bunlardan biri sağlık verisinin elde edilmesini sağlayan sensör, cihaz ve test kitleri; diğeri ise elde edilen bu verilerin veya görüntülerin yorumlanması için kullanılan sistemler. Yapay zeka çözümleri de, bu ikinci kısma giriyor. Bu sistemlerin “zeki” olarak isimlendirilmeleri insanın öğrenme sürecine benzer bir yolla öğrenmelerinden ve ardından otomatik karar üretebilmelerinden kaynaklanıyor. İnsanın tıp fakültesinde okuması en az 6 yıl sürüyor, ama ardından bir hasta ile ilgili tanıya dakikalar içinde ulaşabiliyor. Yapay zeka sistemlerini de spesifik bir konuda eğitmemiz aylar-yıllar alabiliyor, ama ardından saniyeler içinde karar verebiliyor.

Şimdilik bilgisayarın işlem hızı konusunda bir avantajı olsa da, insanın öğrenebildiği konuların çeşitliliği ve öğrenilen şeyler arasında kurabildiği bağlar açısından bilgisayardan hala büyük üstünlükleri mevcut. Zira yapay zeka sistemlerinin hemen hepsi, sadece belirli bir konuda karar verebilme yeteneğine sahiptir. Çok sayıda ve farklı türde konularda karar verebilen sistemler oldukça az sayıda ve ancak büyük yatırımlarla gerçekleştirilebilmektedir.”

-“Yapay zeka hasta hakkında hatalı karar verirse sorumlu kim olacak?”

Yapay zekanın doktorların yerini alacağı iddiasını iki açıdan görmek gerektiğinin altını çizen Köse, “Birincisi, doktorların hali hazırda yaptığı kurala dayalı veya oldukça spesifik konularda yapay zeka çözümlerinin kullanılmasıdır. Örneğin bir tomografi görüntüsünü yorumlarken yapay zeka sisteminin ön değerlendirmesini dikkate alabilir, ancak nihai kararı kendisi verir ve doğal olarak kararın hukuksal sorumluluğunu da kendisi alır. Bu sayede doktorun bilgisi, deneyimi ve zamanı daha nitelikli işlere harcanması sağlanabilir." bilgisini verdi.

Köse, diğer olası senaryonun ise yapay zekanın doktorun nihai karar verici rolünü üstlenmesi olduğunu belirterek, "Bu senaryoyu da teknik ve hukuki açılardan ele alabiliriz. Teknik açıdan spesifik bazı konularda yapay zeka sistemlerinin doktorlar kadar veya daha doğru kararlar alabildiğini biliyoruz. Ancak bugün itibarıyla bir doktorun tüm görevlerini tamamen yapay zekaya devretmemiz teknik olarak mümkün değil. Yine de bu durumun yapay zeka lehine giderek geliştiğini söyleyebiliriz. Teknik açıdan durum böyle iken, tartışma daha çok hukuk ve etik alandadır. Mesela, bir yapay zeka sisteminin hasta ile ilgili verdiği olası hatalı bir karardan dolayı oluşan zararın hukuki sorumluluğu kimde olacaktır? Bu ve benzerleri, önümüzdeki yıllarda giderek sık duyacağımız ve cevap arayacağımız sorular olacaktır." şeklinde konuştu.