• Genel

Ev ve iş yerlerinde şiddet gören kadınlara toplum tepkisiz kalıyor

- Klinik psikolog Ayşe Hümeyra Kutluoğlu Karayel: - "Toplum mağdura yeterince destek olmuyor. 'Ne yaptı da hak etti, o saatte orada ne işi vardı?' gibi söylemlerle şiddeti haklı çıkarmaya çalışan bir anlayış söz konusu. Kadınların medeni hali ya da giyim tarzı üzerinden yapılan yargılamalar, toplumun kadına destek olmak yerine köstek olduğunu gösteriyor" - "Toplumda destek görmeme korkusu, kadınların yaşadıkları şiddeti adli makamlara taşımalarını zorlaştırıyor. Toplum tarafından etiketlenme kaygısı da kadınların daha görünür bir şekilde haklarını savunmalarını engelliyor"
AA -

İSTANBUL (AA) - ÖMER FARUK MADANOĞLU - Evde ve sosyal hayatta şiddete maruz kalan kadınlar, toplumun etiketleme baskısı ve şiddetin kanıksanması gibi nedenlerle çoğu zaman mağduriyetlerini adli makamlara bildiremiyor.

Klinik psikolog Ayşe Hümeyra Kutluoğlu Karayel ve ANKA Danışma Grubu Kurucusu Dr. Ayhan Yasan, AA muhabirine, Türkiye'de kadına yönelik şiddetin toplumsal boyutlarını, bu şiddetin farklı kesimlerdeki yansımalarını ve ana akım medyanın konuya yaklaşımındaki eksiklikleri değerlendirdi.

Karayel, kadınların sosyal hayatta pek çok şiddet ve taciz vakasıyla karşılaştığını, özellikle eğlence merkezlerinde kadınların cinsel saldırı ve sözlü şiddete maruz kaldığını belirterek, şunları söyledi:

"Eğlence mekanlarında kadınlara yönelik rahatsız edici, taciz boyutuna varan sözlü ve fiziksel yakınlaşma çabaları görebiliyoruz. Bu mekanlardaki alkol tüketimi, kişinin bilinç bulanıklığı yaşamasına ve oto kontrolünü kaybetmesine neden olabiliyor. Bu durum, sınırların ihlal edilmesine zemin hazırlayabiliyor. Yapılan araştırmalar da kadına yönelik şiddetin arkasındaki önemli faktörlerden birinin alkol ve madde kullanımı olduğunu ortaya koyuyor."

Kadınların, sosyal hayatta karşılaştıkları şiddet olaylarının çözümüne dair umutsuz olduklarını kaydeden Karayel, birçok kadının aileleri ve çevrelerinden yeterli desteği göremeyeceğini düşündüğü için yaşadıkları sorunları paylaşmaktan çekindiğini ifade etti.

Karayel, kadınların özellikle iş yerlerinde maruz kaldığı şiddeti ifşa etmekte tereddüt ettiğine dikkati çekerek, "Kadınlar, şiddet olaylarını bildirdiklerinde bir yaptırım uygulanacağına inanmıyor. Öz güven eksikliği de bu sessizliğin nedenlerinden biri olabilir. Daha önce bir iş yerinde başka bir kadının şiddete maruz kalması ve bu durumun normalleştirilmesi ya da kanıksanması da şikayet etmeme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkıyor." dedi.

Toplumun kadına yönelik şiddete giderek daha duyarsız hale geldiğini belirten Karayel, şöyle konuştu:

"Toplum mağdura yeterince destek olmuyor. 'Ne yaptı da hak etti, o saatte orada ne işi vardı?' gibi söylemlerle şiddeti haklı çıkarmaya çalışan bir anlayış söz konusu. Kadınların medeni hali ya da giyim tarzı üzerinden yapılan yargılamalar, toplumun kadına destek olmak yerine köstek olduğunu gösteriyor. Ayrıca şiddeti uygulayan kişilere gerekli sosyal ve psikolojik yaptırımlar uygulanmadığında kadınlar haklarını ifade etmekte zorlanıyor."

Karayel, kadına şiddet uygulayanların çoğu zaman hak ettikleri cezayı almadığını ve bu durumun şiddeti artırdığını vurgulayarak, kanundaki boşlukların failler tarafından suistimal edildiğini söyledi.

Bakanlıkların ve adli makamların kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda yaptığı çalışmaların önemli ve takdire şayan olduğunu dile getiren Karayel, şu değerlendirmede bulundu:

"Toplumda destek görmeme korkusu, kadınların yaşadıkları şiddeti adli makamlara taşımalarını zorlaştırıyor. Toplum tarafından etiketlenme kaygısı da kadınların daha görünür bir şekilde haklarını savunmalarını engelliyor. Toplumsal bir uyanış için çocukluktan itibaren şiddetin yasal, ahlaki, insani ve dini boyutlarını öğretmek gerekiyor. Toplumun bu konuda hafızasında bir değişiklik yapılmadıkça bu sorunun çözülmesi mümkün değil."

- "Kadına ev içi şiddet verisi yok"

Karayel, kadına yönelik ev içi şiddetle ilgili kesin istatistiklerin bulunmadığını belirterek, "Ev içi şiddetin daha az ya da sosyal hayatta daha fazla olduğu gibi bir veri elimizde yok. Bu nedenle böyle bir iddiayla hareket edemiyoruz ancak şunu biliyoruz ki, aile içindeki istismar vakaları maalesef adli makamlara ulaşamıyor." dedi.

Kadınların yetkililere başvurmasının önünde pek çok engel olduğunu vurgulayan Karayel, "Bazı şiddet vakaları 'Laf, söz olur.' şeklinde geçiştiriliyor ve üstü kapanıyor." diye konuştu.

Karayel, "Kadına yönelik şiddetle ilgili veriler, kaygı ve korku gibi faktörler nedeniyle tam anlamıyla doğru olmayabilir. Hem sosyal hayatta hem de aile içinde, kadının cinsiyetinden dolayı maruz kaldığı şiddet gerçeği hala devam ediyor." görüşünü paylaştı.

- "Dışarıda yapılan saldırılar görülmüyor"

Toplumsal olaylarla ilgili saha araştırmaları ve sosyal çalışmalar yapan ANKA Danışma Grubu Kurucusu Yasan da kadınların sosyal hayatta birçok şiddet türüne maruz kaldığını ancak ana akım medyanın en çok aile içi şiddete odaklandığını belirtti.

Yasan, Türkiye'de kadınların sosyal hayatta ve iş yerlerinde aile içinden daha fazla şiddetle karşılaştığını kaydederek, "Aile içi şiddet var ancak dışarıda yapılan saldırılar çoğunlukla göz ardı ediliyor. Bu durumda şunu söylemek gerekiyor, burada niyet, gerçekten kadına yönelik şiddeti engellemek değil." görüşünü paylaştı.

İş hayatında kadınlara yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda ekonomik şiddet de uygulandığını aktaran Yasan, kadınların daha düşük maaşlarla daha fazla çalıştırıldığını söyledi.

Yasan, kadınların eğlence sektöründe "nesne" olarak görüldüğünü, bunun kadınlara yönelik psikolojik bir şiddet biçimi olduğunu dile getirdi.

- "Eğlence sektöründe çalışanların yüzde 20'si şiddet görüyor"

Ana akım medyanın, dışarıda çalışan kadınların maruz kaldığı şiddet haberlerine yeterince yer verilmediğini ifade eden Yasan, şu değerlendirmede bulundu:

"Türkiye'de her yıl yaklaşık 120 bin kadın uğradıkları saldırılar sonucu yaralanıyor ancak bu şiddet genellikle aile içinde değil, eğlence sektöründe ve burada çalışan kadınlara yönelik olarak karşımıza çıkıyor. Eğlence mekanlarında kadınları zorla çalıştırıyor, aileleri ve çocuklarıyla tehdit ediyorlar. Özellikle yabancı uyruklu ve çalışmak zorunda kalan kadınların pasaportlarına el koyuyorlar. Peki bu kadınlar da bizim kadınlarımız değil mi?"

Yasan, birçok kadın derneğinin aile içi şiddete karşı önemli çalışmalar yürüttüğüne ancak genelde tek bir alana odaklandıklarına dikkati çekerek, toplumun, her 100 kadından 20'sinin zarar gördüğü eğlence sektörü gibi alanlara duyarsız kaldığını vurguladı.

Kadına yönelik şiddetin çözümü için farkındalık oluşturulması gerektiğinin altını çizen Yasan, "Yönteminiz yanlış olursa kavramlarınız da yanlış olur. Eğer 'Bu işi aile içinden çözmeye başlayalım.' derseniz, sorunu çözemezsiniz. Öncelikle eğlence mekanlarındaki sorunların ele alınması gerekiyor. Biz bu 120 bin kadının pek çok mahkeme kaydını inceledik ve bu veriler bize sorunun büyüklüğünü gösteriyor." ifadelerini kullandı.

Cem Sultan
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı Evden eve nakliyat