TİC Holding Header
  • USD 32.377
  • EUR 34.98
  • Altın 2324.358
  • BIST 100 9129.19
  • Dünya

Orta Avrupa'da zamanın durduğu şehir: Prag

Dünya savaşları sırasında saldırılara maruz kalmayarak tarihi yapılarını korumayı başaran Çekya'nın başkenti Prag, adeta bir tabloyu andıran görüntüsüyle ziyaretçilerini zaman içinde bir yolculuğa çıkarıyor.
Orta Avrupa'da zamanın durduğu şehir: Prag
AA - Kuzeyinde Polonya, batısında Almanya, güneyinde Avusturya ve doğusunda Slovakya ile komşu olan Çekya, 20. yüzyıla kadar sırasıyla Büyük Moravya İmparatorluğu, Premyslid Hanedanlığı, Lüksemburg Hanedanlığı, Hussit dönemi, Jagellon Hanedanlığı ve Habsburg Hanedanlığı yönetimi altında kaldı.

Çekya, Avusturya-Macaristan'ın Birinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisiyle 1918'de Çekoslovakya adıyla kuruldu ve başkenti Prag oldu.

Çekoslovakya'nın 1 Ocak 1993'te barışçıl bir şekilde bölünmesiyle, bağımsız Çek ve Slovak Cumhuriyetleri kuruldu. Çekya, 2007'de Schengen Bölgesi'ne üye olurken, 2004’ten bu yana da Avrupa Birliği üyesi.

Çek Cumhuriyeti olarak bilinen bu ülkenin kısa adı, 2016’da resmen "Çekya" oldu. Bununla birlikte, "Çek Cumhuriyeti" ise devletin resmi adı olarak halen kullanılıyor.

Ekonomisini başlıca sanayi, toptan ve perakende ticaret, taşımacılık, konaklama ve gıda hizmetleri ile kamu yönetimi, savunma, eğitim, sağlık ve sosyal hizmet faaliyetlerinin oluşturduğu Çekya'nın başlıca ihracat ortaklarını ise komşu ülkeler Almanya, Slovakya, Polonya ile Fransa oluşturuyor.

Savaşa, Nazilere ve Sovyetler Birliği'ne dayanan şehir
İkinci Dünya Savaşı boyunca Nazi yönetimi ve savaştan sonra da Sovyetler Birliği'nin egemenliği altında zor zamanlar geçirmesine rağmen, başkent Prag, cazibesini sürdürmeyi başardı.

Şehrin tarihi, Bohemya Dükü I. Borivoj'un Vltava Nehri'nin üzerine bir Hristiyan şapeli inşa ettirdiği 9. yüzyıla kadar giderken, 10. yüzyılın sonunda, Vysehrad Kalesi inşa edildi ve Slav yerleşimi ortaya çıktı.

13. yüzyılın başında ise günümüzde "Eski Şehir" olarak adlandırılan Prag'ın en eski kısmı kuruldu ve bundan kısa bir süre sonra Vltava Nehri'nin kıyıları ilk köprü ile birbirine bağlandı.

Nehrin diğer tarafında, Bohemyalı II. Ottokar, daha sonra “Yeni Şehir” olarak adlandırılan ve günümüzde "Mala Strana" olarak adlandırılan ikinci Prag şehrini kurdu.

"100 Kuleli Şehir" Avrupa’nın en çok ziyaret edilen şehirler listesinde ilk 10'da
Geçmişte "100 Kuleli Şehir", "Avrupa'nın Çatısı", "Avrupa'nın Kalbi", "Altın Şehir" ve "Şehirlerin Anası" gibi birçok lakapla anılan Prag, ülkenin başkenti ve en büyük kenti olmasının yanı sıra aynı zamanda çok ilgi çeken bir turizm merkezi konumunda.

Prag, tarihi köprüleri, katedralleri, altın uçlu kuleleri ve kaleleriyle Avrupa’da en çok ziyaret edilen şehirler arasında ilk 10’da yer alıyor.

Zengin tarihe sahip olan ve Romanesk, Gotik, Rönesans ve Barok mimarisinden canlı örnekler taşıyan bu tarihi kent, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında zarar görmeyen nadir Avrupa şehirlerinden bir tanesi.

Bir nehir tarafından ikiye bölünmüş ve tepelerle çevrili bir vadide konumlanan şehir, yürüyerek gezmek için de oldukça ideal.

Ziyaretçilerini orta çağda hissettiriyor
UNESCO Dünya Mirası Alanları listesinde 1991'den beri yer alan şehrin en eski ve önemli meydanı "Eski Kent Meydanı" büyüleyici bir 14. yüzyıl görünümüne sahip.

Eski kent meydanında, Astronomik Orta Çağ Saat Kulesi, Tyn Kilisesi, Eski Belediye Binası, Jan Hus Heykeli, şamdanlarla bezeli kubbeli tavanıyla 12. yüzyılda inşa edilen St. Nicholas Kilisesi ve Meryem Ana Sütunu ile daha birçok tarihi yapı yer alıyor.

Çeşitli desen ve tasarıma sahip Arnavut kaldırımlarıyla döşeli Prag sokakları, kilise çatılarının tepesindeki uzun kulelerden binaları süsleyen süslü kapılara kadar, karmaşık detaylar ve muhteşem tasarımlarla dolu.

Kentin cazibesini ortaya çıkaran yapılar: Karl Köprüsü ve Aziz Vitus Katedrali
Vltava Nehri üzerine kurulmuş Prag’ın eski ve yeni şehirlerini birbirine bağlayan 14. yüzyıl taş köprüsü "Karl Köprüsü", şehrin diğer köprülerine doğru seyrine doyumsuz bir manzara sunuyor.

Sokak sanatçılarının performans sergilediği bu tarihi köprü, hafta içi ve hafta sonu fark etmeksizin çok sayıda ziyaretçi ağırlıyor.

Vltava Nehri'nde yapılan tekne turlarıyla şehri nehirden görme imkanı da bulan ziyaretçiler, kano ve deniz bisikleti kiralayarak nehirde turlayarak stres atıyor.

Yerli ve yabancı ziyaretçiler, nehir boyunca kesintisiz yürüyüş yaparak manzaranın keyfini çıkarırken, tarihi eserleri, anıtları ve Orta Çağ ve Barok mimaride simetrik olarak sıralanan evlerin seyrine dalıyor.

Karl Köprüsü'nün diğer tarafında ise ziyaretçileri, yapımına 1344 yılında başlanıp tamamlanması 600 yıl süren Gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olan Aziz Vitus Katedrali karşılıyor.

Prag Kalesi içinde yer alan ve şehrin en büyüğü olan bu devasa katedralde, birçok Bohemya kralının ve Kutsal Roma İmparatoru'nun mezarı da yer alıyor.

Tüm şehre eşsiz bir bakış sunan Prag'ın Vitkov tepesinde, 1928-1938'de Çekoslovak lejyonerlerinin onuruna inşa edilen "Vitkov Tepesi Ulusal Anıtı" bulunuyor.

Aynı yerde bulunan Ulusal Müzenin yeni binası da Çek devletine adanan bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Ayrıca ziyaretçiler, binanın tepesindeki terastan Prag'ı panoramik izleme fırsatı da buluyor.

Franz Kafka'nın memleketi
Bugünlerde 1 milyon 318 bin nüfusa sahip Prag, kültürel açıdan da önem arz ediyor.

"Dava" ve "Dönüşüm" gibi eserleriyle 20. yüzyıl edebiyatının en ünlü isimlerinden biri olan ve bu şehirde doğan Franz Kafka, Prag'la neredeyse eş anlam taşıyor.

Şehrin Yahudi Mahallesi'nde Kafka'nın bir heykeli bulunurken, Franz Kafka Müzesi'nde ise yazarın hayatı ve çalışmaları sergileniyor.

Prag'da yer alan Ulusal Müze, Yahudi Müzesi, Komünizm Müzesi ve Mucha Müzesi başta olmak üzere çok sayıda müze ve sanat galerileri de yerli ve yabancı turistler tarafından ilgi görüyor.

Öte yandan, şehirdeki birçok tarihi kilise ve katedrallerde ibadetin yanı sıra çeşitli konserler de düzenleniyor.

Tarihten süregelen gelenekler: Kuklacılık ve Bohemya kristalleri
Öte yandan Çek tarihinde önemli bir yeri olan kuklacılık ve kukla yapımı da, Prag'da tarihi Orta Çağ'a kadar uzanan bir gelenek.

Kalabalıkları eğlendirmek ve hikayeler anlatmak için 18. yüzyılın ortalarından beri Çek geleneğinin bir parçası olan geleneksel kuklacılık, ülkenin değerli bir sanat biçimi olarak kabul görüyor.

Kuklacılığın yanı sıra dünya çapında büyük bir üne sahip olan Çek camı ya da diğer adıyla Bohem camı geleneği de Orta Çağ'a kadar uzanıyor.

Bohemya kristali olarak da adlandırılan ve 1200'lü yıllara dayanan kristal işçiliği, şu anda Çekya'nın bir parçası olan Bohemya ve Silezya bölgelerinde üretiliyor. Çek camı, yüksek kalitesi, işçiliği, güzelliği ve genellikle yenilikçi tasarımlarıyla yabancı turistler tarafından da en çok tercih edilen hediyelikler arasında.

Renkli, sade ve kabartmalı her türlü kristal ürününün üretilip satıldığı Prag'da, neredeyse her mağazada Çek camını bulmak mümkün.
Yorum Yazın