Eğitim politikalarını ve müfredatlarını tam tersi yönde uyguladılar. Öyle hokus pokus yapıp şapkadan tavşan çıkartmaya hiç benzemez bu işler. Toprağa ceviz ağacı dikmeden bahçeden ceviz toplayamazsın.
Şimdi ağlayıp sızlanıyorlar "Gençler deist oluyor" diye.
Bana göre bu iddia tamamen asılsız. Benim gördüğüm o ki: gençler deist olmak için dahi kıllarını kıpırdatmıyorlar. Çünkü cehaletin, tembelliğin, nihilizmin ve hedonizmin bataklıklarına saplanmışlar. Lakin tembelliklerini ve cehaletlerini gizlemek ve süslemek için "deistim" yalanına sığınıyor bazıları. Keşke okuyup araştırıp öyle deist olsalar gam yemeyeceğim.
Yöneticiler kendi yanlışlarını ve tembelliklerini örtmek için deizme "dış mihrakların oyunu" derken, din adamları ise kendi kusurlarını örtmek için suçu şeytana mı atacaklar? Sizler din adına gençlere hangi hakikatleri anlatıp onlara örnek oldunuz da gençlerden "dindar bir nesil" çıkmasını bekliyorsunuz. Bir sütün bile yoğurt olabilmesi için doğru mayalanması gerekir aksi halde süt kesilir ve yoğurt olmaz. Dindar nesil hayali kuranların elinde mayalamak için kullanılacak numune bile var mı acaba? Mayalamanın bile bir yöntemi ve süresi vardır. Fakat yıllardır yapılan hatalar yüzünden bugün gençlerimiz de adeta süt gibi kesilmeye başlamışlardır.
Bugün gençler arasında okuma ve okuduğunu anlama oranı o kadar düşük seviyelere inmiş ki, gençler dinleri hakkında doğru bir kanaate bile varamıyorlar. Daha en başından bir yalan şahitlikle girdikleri dinin arka kapısından çıkıp gidiyorlar. Kelime-i şehadeti efsunlu bir kelime gibi tekrar edip "Müslüman" olduklarını sanan insanlar, daha en başından yalancı şahitlik ile girdim sandıkları dinlerine bir de fesat karıştırmış olmuyorlar mı? Neye şahitlik ettiklerini bilmeden, kulaktan duyma bilgiler ve dededen-babadan görme pratikler ile şehadet edenler, ilk fırsatta dinin çatısı altından kaçıp gitmektedirler. İnsanlar keşke özgür iradeleri ve tahkikatları sonucu bu şehadeti yerine getirmiş olsalardı belki de bugün deizm böyle sorun olmayacaktı.
Evet dediğim gibi gençlerin deist filan oldukları da yok, gençlerin asıl sorunu cehalettir. Ancak bu sorunun kaynağı gençlerin kendileri de değildir. Yıllardır bu ülkede iktidarı ellerinde bulunduranlar da dahil olmak üzere daha çok önceleri, ataları cahil bırakılmış bu milletin ve tarikatların, cemaatlerin kucaklarına itilmiş ve doğadan, bilimden ve evrensel değerlerden yoksun bırakılmış bir eğitim sisteminin kurbanlarıdır gençlerimiz. İbrahim'in kesmeye kıyamadığı fakat yıllardır cehalete terk edilerek kurban edilen İsmaillerimizdir gençlerimiz.
Herkes kendi kabahatini örtüp suçu bir başkasında arıyor. Devletin ve diyanetin bu konuda söz söylemeye hakları bile yoktur.
Artık söz tükenmiştir.
Zaten "din" diye anlatılan ve yaşanılan şeylere bakan gençler, bu uydurma dinlerin nihilistliğini görüp dinden tamamen soğuyorlar. Bugün "dindarım" diyen bir ana ya da baba kızının başını açmasını kabullenemiyor ise kabahati kızında değil din diye inandıklarında ve kızına aktardıklarında arasın. Ya da çocuklarının namaz kılmamalarını dert edinen ana-babalar çocuklarının "inandım" deyip şehadet ettikleri Allah'ı bir dinlesinler çocuklarından. Görecekler ki aslında Allah diye kim bilir neye inanmaktadır çocuklar.
Allah'ın dini en çok da kendini anlamayanlardan değil, onu yanlış anlayanlardan çekmiştir. Anlamayan "anlamıyorum" der ve çekip gider fakat yanlış anlayanlar yüzünden milletler parçalanmıştır, bölük pörçük olmuşlardır. Hâlâ da bu en büyük sorunumuzdur: Allah'ı yanlış anlamak.
Bugün din diye İslam diye öyle şeyler anlatılıyor ve yaşanılıyor ki, tedavülde dolaşan sahte paralar gibi ne biriktirene faydası var ne de kullanana. Evet gençlerimiz cahil ama hiçbiri kör-cahil değil. Bu "dindar uyanıklığı" gençleri tavlamaya yetmiyor artık. Sadece "Müslüman oldum" demekle kurtulacağına inanan ve bu inancı dinin vitrinine koyan uyanık dindarlar ne Allah'ın ne de kulların emeklerine saygı duyuyorlar.
Öyle bir Allah'a inanıyorlar ki adeta bir büyücü gibi parmağını şıklatarak dünyayı ve her şeyi yaratmış. Keyfi ne isterse yapan ve "ol deyince olduran" bir Allah. Gücünü hep kendinden yana olanlar için kullanan ve iman edenleri de ne halt ederlerse etsinler kurtarıp cennetine koyacak bir Allah.
Kayırmacı, rüşvetçi, kandırılmaya müsait saf bir Allah. Gözleri iyi görmeyen, kulakları iyi duymayan, gizliyi-saklıyı bilmeyen, fırsatçı, adaletinin terazisi şaşmış bir Allah. Daha en baştan bu yanlış Allah inançları bile insanı tembelliğe sevk etmez mi? Kendilerinin "inandık" diyerek kurtulabileceğini düşünenlerin çocukları, bugün tembellik ve cehaletin batağına saplanmışlarsa bunun en büyük sebebi bu uyduruk din ve Tanrı anlayışlarıdır.
Düşünmeyi değil inanmayı, çalışmayı değil yan gelip yatıp kurtarıcıyı beklemeyi öğütleyen bu dindir gençleri "deistim" deme yoluna iten. Neyi ne için yaptığını bilmeden adeta bir "sürü" gibi davranan bu gençlerimiz bence bu sarmaldan kendilerini kurtarıp gerçekten deist olmuşlarsa onları yermek yerine sadece tebrik etmek düşer bize. Fakat maalesef din konusunda nasıl cahilce bir aidiyet gösterisi yapılıyorsa deizim konusunda da aynı cehaletin izlerini görebiliriz.
Bence gerçek deistler halkın din diye tutunduğu saçmalıkları, Tanrı diye sarıldıkları putları görüp, bunlar üzerine kafa yorarak araştırıp soruşturan ancak hâlâ hakikat ile karşılaşmadıkları için halkın inançlarından yüz çeviren "hanif" insanlardır. Yoksa cahillerden ne hanif olur ne deist ne de ateist.
Saçmalıklara inananlar "aptal", sorgulayıp inkar edenler ise "akıllıdırlar". Allah kullarından aklını kullananları sever. Körü körüne duyup-gördüklerinin peşleri ardı sıra gidenlerin sürülerden ne farkları olabilir. Bir de dindar kibrine kapılıp insanlara yüksekten bakmaları yok mu bunların. Güya kendileri "kurtulmuş" insanlar diğerleri ise kayıp nesil! Onlar bu şekilde inanmaya ve yaşamaya devam ettikçe bu ülkede daha çok deist olduğunu söyleyen görürsünüz.
Kendilerinin yapamadıklarını çocuklarının yapmasını, kendilerinin beceremediklerini çocuklarının becermesini isteyip bekleyen ama bunun için doğru hiçbir adım atmayan insanların kuruntuları bunlar. Herkes önce kendisine bir baksın, her ne kadar dindarlık gösterisi yapsalar da gerçekte kendileridir deist gibi yaşayan. Allah'a ve Peygamberine rağmen yaşayan. Biraz kendilerine baksalar aslında gerçek deistlerin kendileri olduklarını, fakat bunu itiraf edemediklerini göreceklerdir.
Çıkın dışarıya bir bakın kim gerçek bir Müslüman gibi yaşıyor görün görebilirseniz. Dini sadece şekilciliğe mahkum eden ve imajlarıyla Allah'ı aldatabileceklerine inananlardan bahsetmiyorum. Saç, sakal, başörtüsü, çarşaf, peçe, namaz, oruç, hac, umre ve sadaka İslam'ın şartları olmaktan çıkıp dünyalık peşinde koşmanın ve insanları aldatmanın şartları olmuşsa, orada artık kimsenin "gençler deist oluyor" diye şikayet etmeye hakları yoktur.
Herkes önce bir aynaya baksın ve kusurlarıyla yüzleşsin. Dinde zorlama yoktur. Dileyen dilediğine inanır. Ancak özellikle kendilerini İslam'ın temsilcisi ve davetçisi olarak görenlerin bunu daha sık ve daha doğru yapmaları zorunluluktur. Bunlar siyasi parti, cemaat, tarikat, ebeveyn ya da yalnızca bir fert olabilirler hiç fark etmez. Masabaşı kararlarla insanları dindar yapmaya çalışmak daha en baştan sorunlu bir iştir ve asla doğru bir sonuca varmaz. Bu ne Allah'ın istediğidir ne de insan fıtratına uygun bir iştir. Zaten sonuçları da ortadadır.
Sonraki yazımızda buluşmak dileğiyle hoşçakalın, sağlıklı kalın.