Dinimiz bize okumayı emrediyor ama biz okumuyoruz, batılılar ve gelişmiş ülkeler okuyor, öncelikle dini bir emir olarak bizim okumamız gerekmiyor mu? İlim, irfan ve Hikmet Medeniyeti kurmuş bir ecdadın torunları olarak görevimizi en iyi şekilde yapmak mecburiyetindeyiz.
Okumak için yeni bir anlayışa, kitabı sevmeye ve kitapla barışmaya ihtiyacımız var. Kütüphanelerimiz en işlek alışveriş merkezleri gibi dolmalı. En büyük kütüphaneler neden, Vatikan, Paris, Londra, New York, Helsinki, Madrid, Berlin, Moskova, Seul, Hong Kong ve Tokyo’da? Nerede medeniyetlere başkentlik yapmış İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa. İstanbul dünyada en fakir kütüphane ve kitap şehirlerinden, diğer illerimizde de durum farklı değil.
Millet olarak çok okumalıyız, araştırmalıyız, sorgulamalıyız ve bilgi üretmeliyiz. Dizilerden tarih öğrenerek yol alamayız, bu nedenle okuma ve araştırma alışkanlığı kazanmak zorundayız. Dünyada en fazla Japonlar, Almanlar, Fransızlar, Amerikalılar, İngilizler, Ruslar, Çinliler okuyor ve araştırıyor, gelişmişlik durumları ortada ve dünyada en fazla söz sahibi durumdalar, bizde bu sorunu çözmek zorundayız.
Kütüphanelerimiz ve araştırma merkezlerimizin doluluk oranı kahvehaneleri geçmek zorunda, bu şekilde devam edersek küresel güçlerin sadece pazarı oluruz. İlköğretimden itibaren okuma alışkanlığı kazandırılmalı ve sürekli bir hale getirilmeli, öğrenme ömür boyu olacak şekilde yeniden dizayn edilmelidir.
Kitap okuma bir zorunluluk ve yaşam tarzına dönüştürülmeli, kitaba olan talebimiz ihtiyaç listemizde ilk onda olmalı, devlet ve millet olarak okuma seferberliği başlatmalıyız. İstatistiklere baktım tablo bizim açımızdan hiç iç acıcı değil, Avrupa da ve Dünyada en sonlardayız bu bizim için yeterli bir istatistik. Bu tabloyu değiştirmek zorundayız. Okuma sadece kitap olarak algılanmamalı, bilimsel makale, dergi, gazete olarak bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
Yeniden güçlü bir ülke olmak istiyorsak ve hala bir medeniyet iddiamız varsa yediden yetmişe okuma seferberliği yapmak zorundayız. Millet olarak çok okumalıyız, araştırmalıyız, sorgulamalıyız ve bilgi üretmeliyiz. Dizilerden tarih öğrenerek yol alamayız, bu nedenle okuma ve araştırma alışkanlığı kazanmak zorundayız.
Kütüphanelerimiz ve araştırma merkezlerimizin doluluk oranı kahvehaneleri geçmek zorunda, bu şekilde küresel güçlerin pazarı oluruz. İlkokuldan itibaren okuma alışkanlığı kazandırılmalı ve sürekli bir hale getirilmeli, öğrenme ömür boyu olacak şekilde yeniden dizayn edilmelidir. Kitap okuma bir zorunluluk ve yaşam tarzına dönüştürülmeli, kitaba olan talebimiz ihtiyaç listemizde ilk onda olmalı, devlet ve millet olarak okuma seferberliği başlatmalıyız.
Millet olarak bu zor günleri kolaylıkla atlatmak devlet, millet ve medeniyet mefkûresi için daha çok okumak, daha çok araştırmak, daha çok anlamaya ve daha çok sevgiye ve hoşgörüye ihtiyacımız var. Dinimiz okumayı emrediyor. Medeniyetimiz okumayı emrediyor ama maalesef batı okuyor, bizde onları izliyoruz. Oku ile başlayan bir dinin mensubuyuz ama okumuyoruz, sadece kitabı değil, kendimizi ve kainatı da okumuyoruz.
Kitaba ve okumaya değer vermeyen bir millet kalıcı olamaz ve medeniyet oluşturamaz. Kitabı sevdirmek eğitimcilerin ve ailelerin en büyük görevidir. Sadece sınav için değil, hayat içinde kitaba ihtiyaç var. Kitap okuma alışkanlığını yeni nesillere kazandırmak mecburiyetindeyiz. Küresel güçlerin pazarı ve oyun tahtası olmaktan öteye geçemez.
Devir uyanmak vakti. Devir dirilme vakti. Devir şahlanmak vakti. Peki neyi nasıl okuyacağız? Buda ayrıca ciddi bir sorun, doğru kaynakları nasıl temin edeceğiz ve hangi yöntemle okutacağız. Kategorik olarak ilköğretimden itibaren tavsiyelerimiz olacak sonraki yazılarımızda. Önce kendimizi okuyalım. İnsan ne için okur? Okumak için mi? Anlamak için mi? Gelin anlayarak okuyalım, yaşayarak anlatalım.
Okuyup anlayalım, yaşayarak anlatalım, düşünelim, uygulayalım ve sonuçlandıralım..!