Tarihimizde 'FETÖ' benzeri bir şahsiyet, 'Cemaleddin Afgani'

Geride bıraktığımız seçimin ardından ülkemiz 2023 hedefleri doğrultusunda kararlı ve daha istikrarlı bir şekilde yoluna devam etmektedir.

Bildiğiniz üzere geçtiğimiz yıllarda devlet ve millet olarak çok önemli bir badire atlatmış ülkemizde yıllarca yapılanan fetö terör örgütünün karanlık saldırılarına hedef olmuş, devletimizin iradesi milletimizin azmiyle o karanlık günleri de geride bırakmıştık.

Değerli dostlarım tarihin tozlu sayfalarında bir yolculuğa çıkacak olursak, geçmişte de karşımıza “fetö” benzeri kurumların,şahısların çıktığını görürüz.

Bugün sizlere vakt-i zamanında Osmanlı’nın başını ağrıtmış böyle karanlık bir şahsiyett hakkında yazmak istiyorum, Cemaleddin Afgani.

Kimdir bu Cemaleddin Afgani?

O kendisini İstanbul ve diğer islam ülkelerinde Afganlı olarak tanıtmıştı. Afganistan’da ise İstanbullu bie Seyyid olarak biliniyordu, oysa İran’lı idi.

Sünni bir müslüman olarak görünüyordu oysa şiiydi. Panislamist bir alim olarak ifade olunuyordu, oysa Masondu. Hatta masonluğun Allah’ı inkar eden şubesindendi.

Afgani,İngilizlerin İslam Birliği’ni paramparça ettiği 19. Asrın ikinci yarısında kullandıkları en etkili isimdi.

Günümüze kadar özellikle “modern islam”,”yeni islami anlayış”,”islama yeni yorum”,”islamda reform”diyenlerin baştacı bu adam islam’ın neresinde duruyordu?

İngilizlerin emriyle ortaya çıkan, vahhabi fitnesindeki baş aktör Muhammed Abdulvehhabin yerini alan bu şahıs sapık fikirlerini gizleyip kendini yıllarca  ehli sünnet olarak götermişti. Amacı islam akidesini parçalamak bu sayede sünni müslümanları padişah ve halifelerine duydukları muhabbetten uzaklaştırmaktı.

Darülfunun’da yapmış olduğu bir konuşmasında “Her âzânın bie sanatı vardır,ruhun sanatı da peygamberliktir” diyerek peygamberliğin çalışarak elde edilecek bir sanat olduğunu belirtmesi Ehl-i Sünnet ulema arsında büyük tepkiye yol açmıştır ve İstanbul dışına çıkarılarak zamanın şeyhül islamı tarafından tekfir edilmiştir.

Kahire’de,Şam’da ve bazı anvrupa ülkelerinde kendine taraftarlar toplamış zamanın eğitim kurumlarında,ilim meclislerinde konferanslar vererek sapık fikirlerine taraftar toplamayı başarmıştır.

Afgani 1970 te Mısır’daki Mason localarıyla irtibat kurmaya başladı.İtalyan localarının oturumlarına katıldı.Kahire’de 1871’de İngiliz Büyük Locası’nın himayesinde kurulan Şarkın Yıldızı Locası’na üye olmak istemiş ve bu isteği Mısırdaki İngiliz 2. Konsolosu Ralph tarafından yerine getirilmiştir.Afgani’nin İngiliz Mason Locasına kabülü için yazdığı bir de mektup vardır.Dileyenler bu mektubu tarih kaynaklarında aslıyla bulabilirler.

Bu arz ve kabulun ardından Afgani artık İngilizlerin avucundaydı. Mısırlı talebelerini de locaya bağlamıştı. Kendisine bağlanan şahısları bilhassa gazete çıkarmaya teşvik ediyordu. Bunların başında Suriye’li hristiyanlardan Edip İshak ve Selim El Anhujri ile yahudi talebesi Yakup Sanu geliyordu. En güzide talebelerinden Muhammed Abduh da yazılarıyla onlara destek oluyordu.

Afgani de bütün bunlar olurken Masonların tesiriyle “Mısır Mısırlılarındır!” sloganını kullanarak ülkede çıkacak iç karışıklıkların önünü açmaktaydı. Nitekim Mısırda siyasi hareketin içine atılır atılmaz ilk iş olarak Hıdiv İsmail
Paşa’nın çekilmesi yönünde faaliyetlerde bulunmuş başaramayınca talebesi Abduhla birlikte Paşa’ya suikast teşebbüsünde bulunmuştur. Sonrasında İngilizlerin devreye girmesiyle İsmail Paşa hıdivlikten ayrılırken yerine
Afgani’nin mensup olduğu Mason Locasına bağlı Tevfik Paşa getirilmiştir.

Afgani bundan sonra birdenbire yabancı düşmanlığına başlamış ve hıdivi de bu sert politikalara yöneltmeye çalışmıştırAncak bu tavrın İngilizlerin müdahalesine yol açacağını anlayn hıdiv Tevfik Paşa Afgani’yi Mısır’dan sürgün etmek zorunda kalmıştır.

Oysa Afgani fitne tohumlarını ekmiş, arkasında kendisine bağlı Urâbi Paşa’nın ekibi çıkardıkları karışıklıklarla Mısır ve Sudan’ın İngilizler tarafından işgal edilmesinin yolunu açmışlardır.

Sultan Abdülhamid Han Urabi’yi asiilan edip Filistin ve Suriye’de onun lehinde yapılacak gösterilerin engellenmesi için emirler vermiştir.

Afgani ise bu sırada Londra ve Amerika arasında gidip geliyor İngiliz istihbaratçı Yahudi yazar ve misyoner Wilfrid Blunt’un evinde kalarak projelerini onunla birlikte geliştiriyordu.

Afagani’nin bu olaylardan sonraki söylemlerindeki değişim dikkat çekicidir. Ehl-i Sünnet düşmanı bu sinsi adam sank müslümanları birleştirmek için çırpınan bir hüviyete bürünmüş.pan-islamizm savunucusu olmuştur. Fakat ne hikmetse bütün çalışmaları İngilizlere yaramaktadır.

Talebesi Abduhla birlikte çıkardıkları gazetelerine İngilizler el altından kaynak sağlıyor, bu gazetede Afgani sözde İngilkizleri karalıyor ve karşılığında da İngilizler kendi gazetelerinde Afgani aleyhinde sözde yazılar yazarak Arap dünyasında onu reklamını yapıyor tanınmasını sağlıyorlardı.

Afgani’nin Arap dünyasını karıştırmak ve sonrasında ayaklandırmak ve Sultan Abdülhamid Han’a karşı kışkırtmak faaliyetleri Abdülhamid Han hz.leri devreye girene kadar devam etmiştir.

Bir sonraki yazımızda Abdülhamid Han’ın tedbirlerini ve bu çalışmalara karşı aldığı önlemleri de yazmaya devam edicez inşallah.

Allah’a emanet olunuz.
OGÜNhaber