Medyada operasyon haberi şu şekilde yer aldı ;
"Adana merkezli ve 30 ilde eşzamanlı başlattığı tarihi eser kaçakçılarına yönelik operasyonlarda hakkında gözaltı kararı verilen 92 şüpheliden 76'sı yakalandı.
"Anadolu" adı verilen operasyon kapsamında Türkiye, Bulgaristan, Hırvatistan ve Sırbistan'daki 4 ayrı yakalamada şu ana kadar 4 bin 122 tarihi eser ele geçirildi. "
Öncelikle bu operasyon için Emniyet güçlerine teşekkür ediyorum. Ancak bazı konularda fazlasıyla geç kalındığı düşüncesindeyim.
Ülkemizin kanayan yarasıdır bu. 1930'lar da 1940'lar da başlayan, tarihi değerlerimizin, kültürel zenginliğimizin, atalarımızın mirasının peyderpey, parça parça yurtdışına kaçırıldığı organize bir soygundur bu.
Yıllar boyu Anadolu'dan kaçırılan çok değerli eserlerimiz herkesin gözleri önünde müzayedelerde satılmış ve maalesef ki ne çalınan bu eserler için hak arayan olmuş ne de bir girişimde bulunulmuş.
Ben Almanya'da Berlin Müzesi ziyaretim sırasında orada bir mihrap gördüm. Komple bir bütün olarak müzede sergilenen bu mihrap, Konya'da Selçuklu dönemine ait 1200'lü yıllarla tarihlenen bir camiye ait.
Düşünebiliyor musunuz bir mihrap oraya nasıl götürülebilir, parça parça kaçırılan bu eser orda tekrar birleştirilip de öyle mi sunuluyor yoksa bütün olarak mı kaçırıldı?
Berlin müzesinde, Paris Louvre Müzesinde, İngiltere British Museum'da öyle değerli Osmanlı, Selçuklu eserleri var ki, hepsi başlı başına bir değer, bir zenginlik.
Müzelerin yanında daha ayrıca müzayedelerde haraç mezat satılan o canım değerli eserler var. Müzayedelerde satılan padişah kılıçları, padişahların el yapımı eserleri ve daha neler neler.
Daha geçen haftalarda ABD'de bir müzayedede Sultan 2.Mahmud'a ait el işlemeli bir tüfek satıldı.
Bundan 18 sene önce yine bir müzayedede Sultan Abdülhamid Han'a ait bir mühür satıldı ancak Allah razı olsun bunu bir Türk iş adamı alıp ülkeye getirmişti.
2006'da Sayın Murat Bardakçı Osmanlı Devletinin sultan Vahdettin'e ait son devlet mührünün mezata çıkarıldığını yazmış bu konuda yetkilileri mührü korumaya davet etmişti.
Bu çağrıları üzerine devlet harekete geçmiş, Padişah Vahdettin'in som altından mührünün Topkapı Sarayı'na teslim edilmesine karar verilmişti.
Ancak kurtarılan değerlerimiz, kaçırılanların yanında devede kulak kalır. Bugün ABD müzelerinde bile yüzlerce değerli eserimiz sergilenmektedir.
Tabi ki "Atalarımızın mirası olan bu eserler buralara nasıl gelmiş, neden o dönemde devlet bunların peşine düşmemiş, neden bunlara izin verilmiş? "Sorularının cevabını politik ve siyasi altyapıda bulabiliriz. Bu konuya girmeyeceğim.
Ancak bu konuda devletimizin daha hassas ve titiz davranmasını istirham ediyorum. Kanunlar daha caydırıcı olmalı, denetlemeler daha sıkı yapılmalı, bu işin içinde ciddi şekilde yer alan rüşvetçi memurlar tesbit edilmeli ve bu konuda eğitimli ve disiplin içinde çalışabilecek ekipler oluşturulmalı.
Bu ülkenin değerleri bu ülkede kalmalı, bize ait olanı, atalarımızın mirasını korumak hepimizin görevidir. Bu nedenle çevremizde bu işlerle uğraşan, kazı adı altında tarihi eser kaçakçılığına girişen kişiler varsa devlete bildirmek vatandaşlık görevimizdir.
Allah'a emanet olunuz!