Sultan Abdülhamid Han'ın kendi yazısından tarihe ışık tutan bir dilekçe

Değerli Dostlarım,
Geçen yazımda sizlere Sultan Abdülhamid Han'ın el yazısıyla Suriye'deki şeyhi Mahmut Ebu Şamat'a yazmış olduğu mektubu paylaşmıştım.

Bugün yine Sultan Abdülhamid Han'ın kendi el yazısı ile Meclise, Türk milletine ve askere hitaben yazmış olduğu bir dilekçeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sürgün kararının hemen sonrasında yazılmış olan bu dilekçede Sultan'ın ve hanedan ailesinin yaşadıkları gözler önüne serilmekte ve yaşananlara Sultan'ın kaleminden şahit olmaktayız. Hiçbir şekilde kişisel yorum katmadan bu dilekçeyi sizlerle paylaşıyorum.

Öncelikle orijinal transkripti, hemen altına da günümüz Türkçesine sadeleştirilmiş yazımını paylaşacağım.

"DEVLET VE MİLLET VE MEB'USAN VE ASKERE HİTABEN ARZ-I HALİMDİR

325 senesi nisanının on dördüncü salı günü akşamı ayan ve mebusan tarafından mürettep heyet-i mübelliğe hayatımın taht-ı teminatta ve her türlü taarruzdan azade bulunduğunu oğlum Abdürrahim Efendi ve bendegândan bir kısmı huzuruyla nezdimdeki ailemin işitecekleri bir surette beyân ve tebligatta bulundu.

Gecesi de ferik Hüsnü Paşa, refakatindeki ümera ve zabitanla gelerek heyet-i mezkurenin taahhüdat ve ifadatını bi't-tasdik hayatımın katiyyen bir guna tecavüzat ve taarruzata hedef olmayacağı ve ikinci ve üçüncü ordu muhafaza-yı hayatıma mütekeffil bulunduğu ve bütün millet o yolda temenniyyatta bulunduklarını Selanik'te tehyie edilen mahalde kemal-i ihtiramla ikamet edileceğini beyanla şayet bu babda tereddüt edilir ise birlikte arabaya binerek ve elime levorver vererek maazallah bir tecavüz vukuunda iptida kendini levorver ile itlaf etmekliğimi vallahi, billahi, tallahi infazıyla kasem ve Kur'an-ı şerifi dahi getirip ona da yemin edeceğini anlatmış ise de haşa Allah esirgesin ben katil olamam diyerek teminat ve yeminine kanaat edip tiren-i mahsusla Selanik'e gelindi.

Burada gördüğüm muamele-i nazikane ve zabitanın umur-u muhafazadaki gayret ve hamiyeti mucib-i takdirdir.

İyi ve kötü fakat hüsnüniyetle otuz dört sene vallahi ve billahi geceli gündüzlü devlet ve millete hizmet ettim. Şeyhü'l-islâm Efendi vasıtasıyla ettiğim yemine muhalif hal ve harekette bulunmadım. Meşrutiyet aleyhine amal-i nüfuz etmedim.

İstanbul'daki asker hadisesinde vallahi malumatım yoktur. İşte buralarını dahi kısmen temin ediyorum. Biraderim merhum Sultan Murat Hazretleri yirmi altı sene muammer olup maiyetlerinden müteaddit harem ağaları ve merhum Hayrettin Paşaya hizmet etmiş olan Server ağa ve lüzumu kadar bendegân ve saire bulunurlardı.

Hazine-i hassa ve mutfaktan her türlü meşrubat ve makulat ve levazımat-ı saire kendileri için tertip, esbab-ı istirahatleri her veçhile istihsal edildi .

Rus ser-askeri henüz Ayastefenos'ta bulunduğu bir hengamda Ali Suavi vakası zuhur etmesiyle müşarün-ileyh Hazretlerini hemen yanıma alıp ortalığın kesb-i sükûnetiyle ikametgahına iade ve vefatlarına kadar umur-u muhafaza ve sıyanetlerinde ne derece izhâr-ı dikkat ve gayret ve ailelerinin maaşatı ailemle müsavi bir surette istifa edildiği ve hasta ve alil'l-vücutlu oldukları halde bunca müddet her türlü arzusuna mazhariyet suretiyle yaşadıkları bedihili ve ahiren irtihalleri ne yolda vuku bulduğu dahi tabib-i hususileri Rıza Paşa'nın raporuyla nümayandır.

Vefatlarından sonra aileleri efradına kendi evladım gibi bakarak husul-ü refah ve huzurları hakkında vuku bulmadı hatta müşarün-ileyh hazretlerinin harem-i muhteremleri baş kadın efendi müdebbire ve dindar olup muma-ileyh Server Ağa vasıtasıyla ailemle beraber maaş aldıkça beyan-ı memnuniyeti havi yazdığı teşekkürnameler elan saraydaki evrakım miyanında mevcuttur.

Mahdumları Selahattin Efendi'nin aleyhimde bulunacağına inanmam. Mücerret isnattan ibarettir. Bulunduğum hal-i felaket-i iştimal şu suretle telhis olunur. Kesir-ül-ıyal ve kesir-ül-evlad olduğumdan İstanbul'da bulunan evladımdan Nureddin Efendi kendi vâlidesiyle diğer ihtiyar kadınlardan müteşekkil bir aile efradı elyevm nan-ı pareye muhtaç bir haldedirler.

Maaşım şimdilik burada idareye kifayet etmekte ise de İstanbul'dakilere muavenet ve infak edecek bir derecede değildir. Mamafih esbab-ı zaruretin indifaını devlet ve millet nazar-ı dikkate alacağına eminim. Çünkü bilumum servet ve eşyam müsadere edildi. Perişan ve şayan-ı merhamet bir halde kaldım tafsilat-ı mebutadan maksad-ı yegane şunlardır:

Evvelâ kendimin ve ehl ü ıyâl ve evlâdımın hayatı her türlü taarruz ve tecavüzattan masun ve mahfuz ettiği hakkında mevaid ve taahüdat halife-i ayan ve mebusan ve devlet ve asker tarafından taht-ı temin ve karara alınsın. Bu karar da açık ibare ile suret-i resmiyede tahriren tarafıma tebliğ edilsin.

Saniyen: İkâmet etmekte olduğum Alâtini köşkü namıma mübaya ile madam-el-hayat ikamet etmek üzere tahsis olunsun.

Salisen: Hizmetimde bulunanların hürriyet-i şahsiyeleri esbab-ı istihsal kılınsın. İşte temenniyatım şu üç şeyden ibarettir. Zira hayattan adem-i emniyet insan için her an bir ölümdür. Hayat ise mukaddestir. Hayattan emin olmamak gibi felaket olamaz.

Binaenaleyh şerait-i selase-i mezkure infaz ve icra olunduğu halde her ne suretle arzu olunur ve kimin huzurunda icap ederse bankadaki matlubumun teslimine dair olan varakanın takrir ve imzasına hazırım.

Servetimin asker için muhafaza edildiğini mahz-ı hakikat olmak üzere beyan edebilirim.

Mevcudumun keşke daha kesretli bir raddede bulunsaydı kaffesinin cihet-i askeriyeye terkine muvaffakiyet şerefine nailiyet temennisinden kendimi alamamaktayım.

Cenab-ı Hakka kasem ederim ki bu fani dünyada yegane maksadım yalnız devlet ve millete dua-han olarak emniyetle enfas-ı madudemin bulunacağım mevkide ikmalidir. Katiyen başka fikrim yoktur.

Arzu olunacak surette de teminat itasına amadeyim. Binaberin işbu arzuhalimin meclis-i mebusânda kıraatla bu millet-i muazzama ve devlet-i meşrutenin der-kar olan haşmet ve atıfetine nisbeten ehemmiyetten ari olan müsted'a-yi mezkurenin kabulünü rica ederim."

***

"DEVLET VE MİLLET, MİLLET VEKİLLERİ VE ASKERE HİTABEN DİLEKÇEMDİR

325 senesi nisanının on dördüncü salı günü (27 Nisan 1909) akşamı senato ve milletvekilleri tarafından düzenlenmiş tebliğ kurulu, yaşamımın güvence altında olduğunu ve her türlü saldırıdan güvende bulunduğunu oğlum Abdürrahim Efendi ve çalışanlarımdan bir kısmı huzurunda yanımdaki ailemin işitecekleri bir surette açıklama ve bildirimde bulundu.

Gecesi de Kolordu Komutanı Hüsnü Paşa, eşliğindeki yöneticiler ve subaylarla gelerek bahsedilen heyetin üzerine aldığı, taahhüt verdiği ve anlattığı onaylayarak, hayatımın kesinlikle hiçbir biçimde sataşma, haddini aşma ve saldırıya hedef olmayacağı ve ikinci ve üçüncü ordu hayatımı korumaya kefil olduğunu ve bütün millet o yolda dilekte bulunduklarını Selanik'te hazır edilen mahalde kusursuz hürmetle ikâmet edileceğini söyleyerek eğer bu konuda bir kuşku yaşanırsa birlikte arabaya binerek ve elime bir tabanca vererek Allah korusun bir bir saldırı olayı olursa önce kendimi bu tabanca ile öldüreceğimi vallahi, billahi, tallahi yeminle sözümü yerine getireceğimi ve Kur'an-ı şerifi dahi getirip ona da yemin edeceğini anlatmış ise de haşa Allah esirgesin ben katil olamam diyerek güvence ve yemime inanarak özel bir trenle Selânik'e gelindi.

Burada gördüğüm ince, saygın davranışlar ve subayların koruma görevindeki çaba ve çalışmalarını taktirle karşıladım.

İyi niyetle otuz dört sene vallahi ve billahi geceli gündüzlü devlet ve millete hizmet ettim. Şeyhü'l-islam Efendi vasıtasıyla ettiğim yemine ters düşecek hal ve harekette bulunmadım. Meşrutiyet yönetimine karşı nüfuzumu kullanmadım.

İstanbul'daki asker hadisesinde (31 Mart vakası) vallahi bilgim yoktur. İşte buralarını dahi kısmen temin ediyorum. Biraderim merhum Sultan Murat Hazretleri yirmi altı ömür sürmüş olup emrinde birçok saray çalışanı ve merhum Hayrettin Paşaya hizmet etmiş olan Server ağa ve lüzumu kadar hizmetli ve saire bulunurlardı.

Padişahın şahsi hazinesi ve mutfaktan her türlü meşrubat içecek ve takımlar ve diğer gerekli malzemeler kendileri için hazırdı. Dinlenmesiiçin koşullar her şekilde sağlandı.

Rus ordusu henüz Ayastefenos'ta bulunduğu bir zamanda Ali Suavi olayının başlamasıyla kendisini (Sultan Murad) hemen yanıma alıp ortalığın sakinliğe ermesiyle ikametgahına iade ettim ve vefatlarına korunması ve emniyette olması ne derece dikkat ettim ve ve ailelerinin maaşlarını ailemle eşit bir surette verimesini sağladım ve hasta ve bedenleri sağlıksız oldukları halde bunca müddet her türlü arzusuna ulaşmaları suretiyle yaşadıkları apaçık ortadadır ve sonradan ne şekilde öldükleri de özel doktoru Rıza Paşa'nın raporuyla sabittir.

Vefatlarından sonra aile fertlerine kendi evladım gibi bakarak refaha erişme ve huzurları hakkında elimden geleni yaptım. Hatta kendilerinin (5.Murad) muhterem eşleri serbest bırakılmış ve adı geçen Server Ağa vasıtasıyla ailemle beraber maaş aldıkça duyduğu memnuniyeti içeren yazdığı teşekkürnâmeler bugün saraydaki evrakım arasında mevcuttur.

Oğulları Selahattin Efendi'nin aleyhimde konuşacağına inanmam. Bunlar doğru olmayan suçlamadan ibarettir. Bulunduğum çevrelemiş felaket durumu şu suretle özetlenir. Kalabalık aile sahibi ve çok sayıda çocuğum olduğundan İstanbul'da bulunan evladımdan Nureddin Efendi kendi validesiyle diğer ihtiyar kadınlardan oluşan bir aile efradı şimdi bir lokma ekmeğe muhtaç bir haldedirler.

Maaşım şimdilik burada idareye yetmekte ise de İstanbul'dakilere yardım ve geçimlerini temin edecek bir derecede değildir. Durum böyleyken zorunlu nedenler sebebiyle bu durumda olduğumu devlet ve milletimin nazar-ı dikkate alacağına eminim. Çünkü bilumum servet ve eşyama el konuldu. Perişan ve çok zor durumda ve yardıma gereksinimi olacak durumda bir halde kaldım tek amacım şunlardır:

Birinci olarak: Kendimin, aile bireylerimin ve evladımın hayatı her türlü saldırı ve zorlamalardan korunması hakkında verilen sözlerin senato, milletvekilleri, devlet ve asker tarafından güvence altına alınsın. Bu karar da açık bildirim ile resmi olarak yazılıp tarafıma tebliğ edilsin.

İkinci olarak: İkamet etmekte olduğum Alatini köşkü adıma satın almak ile yaşadığım sürece oturmak üzere tahsis olunsun.

Üçüncü olarak: Hizmetimde bulunanların kişisel özgürlükleri sağlansın. İşte isteklerim şu üç şeyden ibarettir. Zira, yaşamın güvende olmaması insan için her an bir ölümdür. Hayat ise mukaddestir. Hayattan emin olmamak gibi felaket olamaz.

Bundan dolayı bahsettiğim 3 şart yerine getirildiğinde ve yapıldığında her ne suretle istenirse istensin ve kimin huzurunda icap ederse bankadaki alacaklarımın teslimine dair senetlerin onay ve imzasına hazırım.

Servetimin asker için saklandığını içtenlikle beyan edebilirim.

Varlığım keşke daha fazla olsaydı da tümünü orduya bırakma şerefine, onuruna erişme dileğim gerçekleşseydi.

Allaha yemin ederim ki bu fani dünyada tek maksadım ömrümü bulunacağım mevkide güven içinde yalnız devlet ve millete duacı olarak tamamlamaktır. Asla başka bir düşüncem yoktur.

İsterseniz teminat itasına amadeyim, güvence vermeye de hazırım. İşbu talep ettiklerimi içeren dilekçemin mecliste okunarak, devletimizin yüceliğinin ve büyüklüğünün yanında bu belirttiğim küçük isteklerimin kabul görmesini rica ederim."

***

Evet dostlarım tarih belgelerden öğrenilir. Çok önemli bir belgeyi bugün sizlerle yorumsuz paylaştım. Sizler yorum ve düşüncelerinizi fikirlerinizi bana ogunhaber.com ve sosyal medya hesaplarım üzerinden iletebilirsiniz.

Allah'a emanet olunuz!

OGÜNhaber