Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan vatandaşı, gazeteci. 1958 Medine-i Münevvere’de dünyaya geldi.
1985 yılında ABD İndiana State Universty’den mezun olan Kaşıkçı sonrasında ülkesine dönerek gazetecilik yapmaya başladı.
1991-1999 arasında Al Madina gazetesinin yayın yönetmeni vekilliği yapan Kaşıkçı bu süreçte Afganistan gibi ülkelerden haberler geçti.
1987 ile 1995 yılları arası eski El Kaide lideri Usame bin Ladin ile Afganistan ve Sudan’da söyleşiler yaptı.
Daha sonra ingilizce yayın yapan Arap News’in başında dört yıl çalışan Kaşıkçı buradan geçtiği Al Watan’ın yazı işleri müdürlüğünde 52 gün görev yapabildi. Gazetede ülkesindeki dini yapıyı eleştiren yazıların çıkması üzerine görevden alındı.
2006 yılında Kaşıkçı ABD büyükelçisi olan Prens Türki Al Faysal’ın danışmanlığına getirildi. 2008 yılında tekrar Al Watan Gazetesi’ne geri döndü ve eleştirel yazıları yüzünden 2010 yılında tekrar bu görevden alındı.
Suudi gazeteci hep radikal vahhabi düşüncesinin önüne geçebilmek için yazmış ve eğitimin gözden geçirilmesi gerektiğini sıklıkla yazılarında belirtmişti.
DİKKAT ÇEKEN BİR YAZI
2011’de Arap Baharı (Arap İsyanları da denebilir) sırasında Kaşıkçı bir yazı yazarak dikkatleri üzerine çekmişti.
Yazı başlığı “seçilmiş bir başkana ve gerçek bir parlamentoya ihtiyaç var”idi. Yazısında ek olarak baştakiler yüz milyon dolar harcasalar bile halkı memnun edemezler diyordu.
Kaşıkçı bu çıkışıyla bütün atanmış/seçilmemiş Arap diktatörlerin dikkatini çekmişti.
Yazılarında Mursi’yi desteklemiş ve bir darbeyle aşağı indirilmesini eleştirmiş sonrasında 2015 seçimlerini yeni kazanmış ABD başkanı Donald Trump’ı eleştiren açıklamarda bulunmuştu.
Çarpıcı tesbitleri vardı Kaşıkçı’nın yazılarında. Trump’ın Beşar Esed’i desteklemesine ilişkin, İran’a karşı olup Esed’i desteklemesinin çelişki olduğunu yazdı.
2017 yılından itibaren ABD’de yaşamaya ve Washington Post Gazatesi’nde köşe yazmaya başladı.
Yazılarında ağırlıklı olarak Suudi vahhabi mezhebine ve krala eleştiriler yer alıyordu.
En son yazdıklarında ise Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın adaleti kendi istediği gibi uyguladığından bahsediyordu. Tabi ki yazılarının tamamında sadece eleştiri yoktu, zaman zaman övgüler de yer alıyordu.
Türk vatandaşı nişanlısı Hatice Cengiz ile evlenmek için gerekli yasal işlemleri halletmek üzere 2 Ekim 2018’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Baş Konsolosluğu’na giden Cemal Kaşıkçı’dan bir daha haber alınamadı.
Kaşıkçı konsolosluğa giderken başına bir şeyler geleceğini hissediyordu, biliyordu. Bunun üzerine AK Parti genel başkan danışmanı Yasin Aktay ve Arap Basın Derneğine haber vermesi gerektiğini düşündü.
Kaşıkçı sanki konsolosluğa hiç girmemiş gibi, hiç oraya gitmemiş gibi ne bir ses var ne haber. Sadece konsolosluğa girdiğini gösteren kamera kayıtları var ama çıktığına dair her hangi bir görüntü yok.
Aynı gün Suud’dan özel bir jet ile 15 kişilik bir ekibin de günü birlik İstanbul’a geldiği ve Suudi konsolosluğuna girdiği görülüyor. Bu ekip belli ki yüksek yerden emir almış. Kaşıkçı’yı susturmak, O’nu katletmek için emir almışlar.
Basında yazılan, çizilen Kaşıkçı’nın cesedi parçalanmış, bavullara konmuş haberlerine Türk halkı inanmak istemedi. Böyle hunharca bir cinayet nasıl olabilirdi?
Bir süre olayı inkar eden Suudi yetkililer sonunda Kaşıkçının konsoloslukta bir arbede sırasında öldüğünü söylediler. Peki Kaşıkçı’nın cesedi nerde? Buna dair bir açıklamaları yok. Demek ki yazılanlar doğru.
Evet değerli dostlarım Bu olay Prens Muhammed Selman’ın emridir, insan kasabı prens bu işten nasıl sıyrılacak merak konusu. Şu an için suçu ekibine atarak hiç birşey olmamış gibi davranmaya devam etmektedir.
Bu cani prensi dünya yıllar sonra bile insan kasabı olarak hatırlayacak.
Son yüzyılda gerek siyasilere gerek gazetecilere pek çok suikast haberleri okuduk, duyduk ama bu şekilde planlı canice bir suikastı daha önce görmemiştik. Suudi Arabistan kendi ülkesinde bu tarz infazlara çok sık başvurur kendine muhalif olanları canice öldürür ama bir başka ülkede bu şekilde bir cinayet tasarlaması durumun vehametini gözler önüne seriyor.
Peki Kaşıkçı neler biliyordu ne konuşacaktı da korkup onu infaz ettiler?
Bu cinayeti azmettiren Prens Salman ve arkasında çok profesyonel bir ekip var. Türk makamları da bunu çok iyi biliyor ki işini iyi bilen bir ekip var karşılarında. Benim tahminime göre bu ekibin içinde yabancılar var CIA var. Bu sadece kişisel görüşüm.
Ben bu yazıyı kaleme alırken çok düşündüm, geçen hafta yazacaktım fakat çekindim yazmadım. Çekinmem korktuğumdan değil, ülkeye giriş iznime yasak konursa bir daha umre-hac için kutsal topraklara gidemem diye idi.
Fakat sonra yazmaya başladım doğru olanın hak olanın yanında olmak adına bir iki satır yazmaya karar verdim.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”. Burda hunharca işlenmiş bir cinayet ve haksızlık var ve bu cinayette şayet ABD’nin parmağı varsa bunu ilerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz.
ABD önümüzdeki günlerde Suud Prensi’ne ciddi yaptırımlarda bulunmaz olayın üzeri örtüp unutturmaya çalışırsa CIA yani ABD bu işin içinde demektir.
Bizler doğru olanı Allah’ın izniyle korkmadan yazdık.
Biz Allah yolunda olduğumuz için deriz ki; “La tahzen inaallahe meana (üzülme, ye’se düşme Allah bizimledir.)”
Son olarak Kaşıkçı’nın ailesine başsağlığı diliyorum. Allah gani gani rahmet etsin.
Allah’a emanet olunuz!