Avrupa ve ABD’de yapılan seçimlerde dahi katılım oranları yer yer %50 nin altında düşerken, hatta bu durum batı sinemalarında hiciv konusu olabiliyorken ülkemizdeki Yüksek katılım oranı ve sükunet içerisinde geçen seçim, seçmen kalitesinin ne kadar yukarılara çıktığının delilidir.
Evvela, bu seçimde MHP’nin ne kadar mühim bir vazife yerine getirdiğini gördük. Sayın Bahçeli devletimizin yanında yer almakla, milletin gönlündeki yerini bir kez daha almıştır. Şahsım adına Bahçeli bu seçimin gizli kahramanlarındandır. Ve tabi ki elbette O’nun arkasında, devlete omuz veren ülkücü kardeşlerimizi de tebrik ediyoruz.
Saniyen, Büyük Birlik Partisi olarak Muhsin Başkanın emaneti olan Alperenler de seçimin isimsiz kahramanları olarak ayrı bir teşekkürü hak ediyorlar .
CHP muhalefet olarak geç de olsa bir dil revizyonuna gitti. Artık türbana “
ortaçağ kıyafeti, yada, eyvah gençler namaz kılıyor, laiklik elden gidiyor” demenin kimseye bir faydası olmadığını, hatta kendilerine kaybettirdiğini gördü. Dileriz bundan gereken ders çıkarılır.
Sayın İnce ise partinin üzerinde bir oy oranı ve seçim sonrasındaki tavrı ile ile muhalefette yeni arayışların kapısını araladı. Bugüne kadar ana muhalefetin göstermediği bir olgunlukla kazananı tebrik ederek sonuçları değerlendirmesi de bunun göstergesidir.
Seçimin diğer bir gündemi ise HDP’nin barajı geçmesiydi. Bu süreç içerisinde hala dağ dilini kullanmaya devam ederse bir “
Türkiye Partisi” olma fırsatını sonuna kadar elinden kaybedecektir. Bu noktada sınırlı gündeminin dışına çıkıp vizyonunu genişletmesi gerekir.
AK Parti bir kez daha bayrağı omuzlayan parti olarak tabanın sesine daha çok kulak vermeli, yeniden yapılanmaya gitmeli, politikasını üzerine oturttuğu siyasi dinamiklerini yenilemelidir. ”
Dünün güneşi dünü aydınlatır” bunu unutmamalıdır. Siyaseti kavga ve eleştiri dilinden kurtararak gerçek benliğine kavuşturmak şu andan itibaren kendilerine vazife verilen her siyasinin görevidir. Yoksa kişisel kavga ve tartışmalar siyasetin önüne geçtiği sürece ilerlememiz mümkün değildir.
Kişisel görüşlerin yanısıra çok daha büyük hedeflerimiz olmalı ki bu bakış, siyaseti çok daha güvenli ve güvenilir kılabilsin. Aşırı tepkilerden kaçınmasını öğrenmeliyiz.
Fedakarlık olmadan zafer olmaz. Kimlik hırsızı hayalleri ve hayatları algılarla kontrol almaya çalışan, gençlerin beynini yıkayan emperyal şeytanlardan neslimizin korunması elzemdir.
Tüm partiler asgari müştereklerde birleşmeli. Seçimden önce de söylediğimiz gibi 24 Haziran bir milat olmalıdır. İktidarıyla, muhalefetiyle kişisel sorunları bir kenara bırakıp çözüm bekleyen işsizlik, dağılan aileler, yolsuzluk, hayatı öğretemeyen ezberci eğitim sistemi..vb sorunları üzerine birlikte gidilmeli çözümler üretilmelidir.
Buna odaklanırsak olumlu gelişmeler olacağı inancındayız.
Ellerimizi yumruk gibi sıkmak yerine tokalaşmak için uzatalım birbirimize. Dünyayı korku, keder ve acı ile kontrol etmeye çalışanlardan kurtarmak için herkese çok iş düşüyor.
İdeolojiler insanları yüklenen fikirlerin taşıyıcıları haline getirir. Taşıyıcılar fikir üretemez.
Siyasi partilere düşen başkalarını suçlamak yerine kendilerine güçlü sorular sormalarıdır. Bu seçim bunu öğretti bize.
Allaha emanet olunuz.