Yurdumuzda jeotermal enerjinin kullanımı

Ama buna rağmen Türkiye jeotermal  enerji kaynaklarının sadece çok az bir bölümünü değerlendiriyor. Türkiye’de 40 derecenin üstünde 173 adet jeotermal enerji sahası bulunduğu kayıtlara geçmiş. İlk çağlardan beri şifa olarak kullanılan doğal sıcak su kaynakları 1890 yılında ilk defa Kuzey Amerika’daki Idaho’da jeotermal amaçlı olarak değerlendirilmiştir. Daha sonra 1905 yılında İtalya’nın Larderello Bölgesinde jeotermal buhardan elektrik üretimine başlanmıştır.

Jeotermal saha aslında coğrafik bir “kavramdır.” Bu sahada meteorolojik yağmurun oluşturduğu beslenme alanı içine giren soğuk suların ısınarak yeryüzüne  çıkış yaptıkları alanlar“jeotermal sistem” olarak adlandırılır. Isınan suların yer içinde barındıkları geçirimli kayaç ise “jeotermal rezervuar” olarak tanımlanır. Sıcaklık alt sınırı 40 yerine  20 derece santigrat kabul edildiğinde ülkemiz  600 jeotermal  kaynak ile Avrupa’da birinci sırada yer alır. İki bin MW olarak hesaplanan toplam jeotermal potansiyelimiz elektrik üretimi, şehir ısıtma, soğutma, sera veya yüzme havuzu ısıtma, termal tesis, çeşitli yiyeceklerin kurutulması, kaplıca kullanımı, kimyevi maddeler üretimi ve  sanayide kullanım gibi uygulamalarla  tam olarak değerlendirilirse, yurt içi  katma değeri 15 milyar Amerikan doları bulabilir. Türkiye’de 2018 yılında Jeotermal Enerji ile ısıtılan konut sayısının yaklaşık 120bine  yükselmesi, diğer taraftan  Avrupa Birliğinde ise yakın gelecekte4 milyon evin jeotermal enerji ile ısıtılması planlanmaktadır.

Türkiye halen jeotermal enerji kaynakları daha çok konut ısıtmakta  ve kaplıca amaçlı kullanılmaktadır. Depo  edilmiş “yerküre ısısı” olarak da  tarif edebileceğimiz jeotermal enerji için Türkiye uygun ve yeterli potansiyel ile  insan gücüne sahiptir. Jeotermal enerji bazı gelişmekte olan ülkelerde enerji ihtiyacının ortalama  % 10’unu karşılanmaktadır. Başta İzlanda ve Yeni Zelanda olmak üzere, dünyada bir çok ülkede jeotermal enerji ile şehir, evvela sera ısıtması gerçekleşmektedir.

Jeotermal enerjinin en önemli avantajları sıcak suyun kaynağına geri beslenebilmesi, santralin inşa süresinin kısa olması, çok ileri teknoloji gerektirmemesi ve jeotermalin bir çok kaynağa nazaran ekosisteme “az zararlı” temiz bir enerji dalı olmasıdır. Diğer bir deyişle,“yeşil” bir enerji kaynağı kabul edilen  jeotermal enerjinin üretim maliyetinin düşük oluşu nedeni ile de  tüm dünyada kullanımı hızla artmaktadır.

Jeotermal enerjinin öncelikle özel idareler ve belediyelerce, örneğin, şu anda ülkemizde Kırşehir, Gönen, Balçova, Kızılcahamam, Gediz, Havza, Bolvadin, Haymana, Salihli, Gazlıgöl ve  Simav gibi yerleşim merkezlerinde değerlendirilerek halkın hizmetine kazandırmasının önemli nedenleri şöyle sıralanabilir.

Jeotermal enerjiden elde edilen birim gücün maliyeti, hidroelektrik dışında termik ve diğer santrallere oranla çok daha düşüktür.

Termik santrallere oranla ekolojiye daha az zarar vermekte. Suyun geri basımı uygulaması ile jeotermal uygulamalarının olumsuz yönleri en az seviyeye indirilmektedir. Aksi takdirde tarlalara ulaşan kullanılan jeotermal su içindeki ağır metaller bölgesel tarıma ciddi zararlar vermektedir.

Geliştirilen "Binary Cycle" ve "Multi Flashing System" gibi yeni teknolojileri sayesinde daha düşük sıcaklıktaki akışkanlardan da elektrik enerjisi elde etmek mümkün olmakta ve santral çevrim verimi artırılarak birim maliyeti daha da aşağıya çekilebilmektedir.

Doğrudan kullanıldığında veya elektrik üretimi ile entegre olarak geliştirilen sistemlerle jeotermal akışkandan daha fazla termal güç elde etmek mümkün olmaktadır. Santralde belli bir sıcaklıkta atılan su, düşük sıcaklık gerektiren alanlarda da kullanılabilmektedir. Örneğin "yüzme havuzları" gibi. İzlanda da çok örnekleri var.

Ülkelerin kendi enerji kaynaklarını kullanarak enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya yönelmeleri de jeotermal kaynakların kullanımını öne çıkarmaktadır.

"Yenilenebilir" özelliği ve yerinde kullanımını mümkün kılan karaktere sahip olması jeotermal kaynaklara olan ilgiyi her yıl daha da artırmaktadır.

OGÜNhaber