Size karşı dürüst olacağım.
Bu filmi izlerken, ilk yarım saati falan hiç hoşuma gitmiyor gibiydi.
Böyle hani sıkıcı, türevleri olan (basit bir cinayet/ev istilası tehdidi vs.) bir film gibi sanmıştım ve inanın yarıda kapatmaya çok yakındım.
Ancak, ilk 30 dakikadan sonra, bu fikrimi tamamen değiştiren bir şeyler oldu.
Ne tip dolapların döndüğünü anladığını sanıyorsun, filmin önüne geçmeye çalıştığını düşündüğünde ise hikaye, senin karşına pat diye yeni bir gelişme çıkarıyor ve bunu filmin son anlarına kadar yapıyor.
Yazarın, bütün ipuçlarını gözünüzün önüne sermesine rağmen, yine de size, ne olduğunu tahmin edebilmenizin mümkün olamayacağını düşündüren türde bir gizemi var bu filmin.
Peki ne hakkında?
10 yaşındaki Justin Whitter ormanda kaybolur.
Dedektif Greg Harper (Jon Tenney) ve ortağı Spitzky (Gregory Alan Williams) araştırma için görevlendirilir.
Polisler, çocuğun kaçırılmasında, 15 senedir hapiste olan kötü şöhretli bir çocuk katilinin parmağı var mı yoksa onu taklit eden başka bir kopyacı katile ait olup olmadığını araştırırlar.
Bu görevi esnasında Dedektif Greg, karısı Jackie (Helen Hunt) ile olan ilişkilerini de onarmaya çalışır.
Çiftin oğulları Connor'da (Judah Lewis), babasının tarafını tutmaktadır.
Bu sırada, evlerinde garip şeyler olur.
Sıradan nesneler ortaya çıkmaya ya da yok olmaya başlar.
Kısacası, bu filmde hiçbir şey göründüğü gibi değil.
Helen Hunt, başrolde olmasına rağmen, çok da baskın değildi.
Yine de onu yıllar sonra izlemek güzeldi.
Böylesi bir korku filmi izlemek çok heyecanlıydı.
Kesinlikle izlemelisiniz... Digiturk'de yayınlanıyor.