Ne değişmiş? Sadece kostüm değişmiş. Yine bıçkın, yine mahalle delikanlısı gibi ve yine atarlı!
Bre Kenan, kılıç kalkan dışında keşke biraz da konuşmana çalışsaydın.
Mırım mırım, içine içine, bir de dediğini anlayabilseydik.
Sen Padişahsın.
Ne Mahir ne de Ezel unutma!
Kanuni Sultan Süleyman’ı canlandıran Halit Ergenç’le mukayese bile etmek istemiyorum. İnandırıcılığı, diksiyonu, aurası, yürüyüşü, duruşu farklıydı.
Zaten Muhteşem Yüzyıl Kanuni’den sonra yapılan tarihi diziler onun kadar ses getirmedi.
Müziği kötü, o sisler, puslar artık seyirciyi sıkıyor.
Korku filminde değiliz. Bu mudur gizeminiz? Sis, pus vererek mi?
İlk bölümü 2 kere çekmişler. İlk çektiklerini beğenmemişler.
Bravo güzel düşünmüşsünüz.
Her yeni iş, ilk seferinde başarıyla sonuçlanmayabilir.
Ama tekrar, ikinci kez çektiğinizde, önceki çekimdeki hatalara düşmeyecek deneyimler kazanmış olmalıydınız.
Merak ettim; ilkinde neyi beğenmediniz de ikinci çekimde neyi düzelttiniz ve bu kadar sıkıcı yapmayı başardınız?
Bence bir işi ya da bir kişiyi üstün nitelik varmış gibi göstermek, insanların gözünde çıtayı yükseltir.
Mehmed Bir Cihan Fatihi dizisi nokta nokta milyon lira bütçeli.
Dekoruna, kostümlerine (kostümleri de kötüydü bence) bu kadar harcandı.
Kenan bölüm başı nokta nokta lira alıyor. İnsanlar vay be! Ne iş geliyor acaba? Demekten kendini alamıyor tabi.
Ve beklenen dizi yayınlanıyor puf.
Geçtiğimiz gün Rotary Kulübünün
Ekranda İz Bırakanlar ödül törenine katıldım.
Ödül alanlar: Ahmet Gülhan, Cem Özer, Uğur Uludağ, Güven Hokna, Bennu Yıldırımlar, Çiğdem Tunç, Aydan Şener, Atalay Uluışık, Selda Alkor ve Bülend Özveren
İsimlerini unuttuğum varsa şimdiden özür dilerim.
Ödül gecesinde içimizi acıtan bir durum yaşandı. Sevgili duayen spiker Bülend Özveren, konuşmasını yaparken gözyaşlarına engel olamadı.
Konuşmasında adeta tüm salonla dertleşti.
Ailesinden birisine kırılmış gibiydi.
Sanki kardeşine, ablasına, karısına alınmış gibi hislerle anlattı.
Bizimde yüreğimiz dağlandı.
Ama bir gerçek var.
Üzüntüye yol açan olaylar kimin başına gelirse, yalnızca o kişiyi sürekli üzer.
Başkalarının ne yazık ki bu durumlara üzülmesi gelip geçicidir.
50 senesini TRT’ye adamış olan Bülend Özveren’in gönlü kırılmıştı.
TRT özel gecesinde artık Bülend Özveren’i davet etmiyormuş. Güzel bir şekilde emekli olup, ayrılmış.
Zaten iyi ya da kötü bir şekilde ayrılsan bile, yani hangi olumsuz koşullar içinde olursa olsun, değerli bir duayenin, niteliği yok olmaz.
TRT’nin özel gecesini hazırlayanların bir an dalgınlığına gelmiştir diye düşünüyorum.
Çünkü sanmıyorum 50 senesini vermiş bir TRT çalışanını çağırmamak istemelerine.
Mümkün değil diyorum.
Umarım TRT’den bir kişi bu yazımı okur ve tez zamanda Bülend Özveren’in gönlünü alırlar ve saygıyla konuk edilir.
Çünkü TRT’yi çok seviyor.
Ağlarken gözlerinde gördüm.
Bu pazar sizlere bir belgesel film tavsiye edeceğim.
Derren Brown Manipülasyon
Uzmanlık alanı zihin kontrolü ve manipülasyon tekniği olan İngiliz Derren Brown, insanlar üzerinde etkili bir deney yapar.
İnsanların zihinlerini nasıl kontrol altına alınabileceğini, sıradan bir insanı gerçekten normalde vermeyeceği kararlara ve yapmayacağı eylemleri yaptırabileceğini gösteriyor.
Gerçek bir deney olan
Derren Brown Manipülasyon belgesel filmin imdb puanı 7.1
The Crossing Dizisi:
Criminal Minds, Scream, Scorpion, Matador ve Revenge gibi uzun soluklu, ses getiren dizilerin yapımında olan kişilerin ortaya çıkardığı bir diziymiş.
Benim de dikkatimi çekti. Sadece bir bölümünü izledim, ilgimi çekti.
Biraz görselliği Lost’u anımsattı.
Zamanda yolculuk sevenlerin ilgisini çekebilir.
O yüzden bir bakın derim.
Konusu ise; 250 yıl sonrasından gelen insanlar, bir Amerikan kasabasının sahiline, denizin içinde olan gizemli bir geçitten geçip, sığınma talebinde bulunurlar.
Başrol karakterleri; eski bir şerif, bir federal ajan, sığınma talebinde olan anne ve kızı var. Diğer yan karakterler de güçlü gibi duruyor.
İyi Seyirler, İyi Pazarlar.