Çiftlikte yaşayan Ümmiye Anne de bu programda yer alıyor.
Yarışmanın sunuculuğunu ise Ezgi Sertel üstleniyor.
Programın içeriğinden bahsedersek;
Anneler ve gelinleri, 55 dönümlük arazisi olan çiftlik evinde bir hafta konaklıyor.
Yarışmanın ilk günü sunucu Ezgi Sertel, 20’şer altını annelere veriyor.
Yarışan gelinlerin performanslarına göre kaynanalar, bu altınları dağıtıyor.
En fazla altınları toplamak için mücadele veren gelinler, yemek yapmanın yanı sıra; beceri, güç ve hızlılık olarak da mücadele veriyorlar.
Çiftlikte; 15 inek, 35 koyun, iki eşek bir at ve 110’un üzerinde tavuk varmış.
Ayrıca her gün Ümmiye Anne, dört gelin ve kaynanaya çiftlikte yapılması gereken işlerden görev verip yarıştırıyor ve Ümmiye Anne de altın dağıtıyor.
Dört gelin ve kaynana sadece bir hafta boyunca yarışıyor.
Üçüncü haftasına giren bu yarışmayı arada takip ediyorum.
“Yemekteyiz” ve “Zuhal Topal’la Sofrada” programlarıyla aynı kuşakta yayınlanan bu program, rakiplerini henüz yakalayamadı.
İlk zamanlar “Zuhal Topal’la Sofrada” da geriden gelmişti.
Fakat şimdi “Yemekteyiz” i geçmeye başladı.
Aynı şey “Anneler ve Gelinler” için de geçerli olur mu?
Şöyle bir programa bakarsak; doğal ortamda olması çok güzel.
Ezgi Sertel’i diğer yemek program sunucularından ayıran en önemli özelliği ise; yemekler hakkında oldukça deneyim sahibi olması olmuş.
Enerjik sunumu programa dinamik bir hava katıyor.
Ayrıca doğru zamanda sorduğu sorularla, yorumlarıyla ve zamanı iyi ayarlamasıyla programı gayet güzel götürüyor.
Fakat bunun dışında altın günü havasında geçen çekimi sıkıcı buldum.
Karşılıklı koltuklarda oturup, gerekli, gereksiz her şeye muhalefet etmek, olumsuz yorumlar ve eleştiriler yapmak artık inandırıcılığını yitirdi.
Mutfak dışında olan çiftlik yarışı etapları daha neşeli ve komik kurguyla çekilebilirdi.
Dolayısıyla Ezgi Sertel dışında programa pek ısınamadım.
Belki ilerleyen haftalarda gelişir.
Haftanın Filmi: The Favourite/Sarayın Gözdesi
Sarayın Gözdesi; 18. Yüzyılın başlarında, Kraliçe Anne'in sağ kolu olan Lady Sarah ile saraya yeni gelen hizmetçi Abigail arasında yaşanan rekabeti anlatıyor.
Kraliçe Anne-Lady Sarah ikilisinin arasındaki güven ve tutkulu sevgi, Abigail’in gelmesiyle değişmeye başlar.
Bu iki kadın, Kraliçe Anne üzerinde farklı taktikler dener.
Lady Sarah’nın kraliçeye davranışı, ona, kendisini çirkin ve beceriksiz hissettirerek aşağılamak üzerine olurken; Abigail ise, onu, çekici bulduğu imalarıyla ve yersiz övgüleriyle şaşırtarak aklını karıştırır.
Kadınlar arasındaki sonsuz entrikayı, başarma çabalarını, hırslarını ve kıskançlıklarını aktaran bu hikaye, adeta sizi ekrana kilitliyor.
Kraliçenin gerçek hayatını araştırdığımda gördüm ki, hizmetçi Abigail’in var olup, olmadığı tam olarak kesinlik göstermiyor.
Ama Lady Sarah’nın, Kraliçe Anne’in ona karşı olan bağlılığını kullanarak, sarayı ve ülkeyi gizliden yönetmeye çalışması bazı arşivlerde yer alıyor.
Aralarındaki yakınlığın ise sadece arkadaşlıktan ibaret olduğu Time’da yayınlanmış.
Film, daha çok kurgu olmasına rağmen, rokoko dönemi kıyafetleriyle, müziğiyle ve danslarıyla gerçeğe çok yakın yansıtılmış.
Bu tarihi filmin, komedi dilinde tiyatral bir mizah olsa da, draması daha güçlü bir yapım olmuş.
“Sarayın Gözdesi” nin başrol oyuncularından biri olan ve bu filmle, 2019 yılının En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kazanan Olivia Colman, (Broadchurch dizisinden tanıdığımız İngiliz oyuncu), karakteri için tam 16 kilo almış.
Filmin diğer oyuncu kadrosunda; Rachel Weisz (Lady Sarah) ve Emma Stone (Abigail) yer alıyor.
Filmin yönetmeni Yórgos Lánthimos, filmi doğal ışık kullanarak çekmiş.
Mum, güneş ışığı ve şömine gibi.
Zaman zaman yapılan balık gözü çekimli kamera döndürmeleri de gözünüzü hiç rahatsız etmiyor.
Oyunculuklarıyla, görüntü ve sanat yönetmenlikleriyle öne çıkan bu filmi kesinlikle tavsiye ederim.
Haftanın Dizisi: Black Summer
Black Summer, 11 Nisan'da Netflix'te gösterime girdi.
Karl Schaefer ve John Hyams ikilisinin hem yapımcı, hem senarist, hem de yönetmen oldukları “Black Summer”, Syfy'da yayınlanan “Z Nation”ın devam dizisi olarak çekilmiş.
8 bölümden oluşan dizinin oyuncu kadrosunda Jaime King, Justin Chu, Sal Velez Jr. ve Gwynyth Walsh yer alıyor.
Dizinin genel konusu kısaca şöyle:
Açlığın ve kuraklığın hüküm sürdüğü ve ölümcül zombi salgınının yaşandığı bir atmosferde geçen dizi; çaresiz bir annenin, küçük kızını kurtarmak için çıktığı tehlikeli yolculuğu ve bu sırada küçük bir mülteci grubuna dahil olup zorlu seçimler yapmak zorunda kalmasını işliyor.
Dizi ilk bölümünde, karakterleri ayrı ayrı kısımlarda tanıtıyor.
Daha sonrasında, bu karakterlerin birbirleriyle yollarının kesişmesini ve beraber verdikleri mücadeleyi izliyoruz.
Açıkçası ben zombi dizilerini pek sevmem. Sadece merakımdan izledim.
Walking Dead gibi büyük prodüksiyonlu bir dizi değil.
Beklentinizi düşük tutun.
Bunu baştan söyleyeyim.
Tamamı kedi fare gibi kovalamacadan ibaret olan, hayatta kalmak ve zombi olmamak için verilen, klasik mücadele hikayesi.
Yeter ki zombi olsun, ama varsın çamurdan olsun diyorsanız, bu diziyi tavsiye ederim.
Herkese iyi haftalar, iyi seyirler.