Bu ay hüzünlendirir beni. Boşu boşuna solan yüzleri, kor düşmüş yürekleri, darağaca gönderilen gencecik fidanları hatırlarım. İşte onun içindir ki, her 12 Eylül'de daralırım ve bu acıları yaşatanlara kahrederim...
Türkiye kuruluşundan buyana henüz daha bir asıra dahi erişemeden bir çok Askeri darbe, muhtıra ve benzeri olaylarla sekteye uğratılmış ve maalesef bu günlere topallaya, topallaya gelmiştir. Ülkemiz ne zaman bir atılıma geşse veya ekonomik rahatlığa kavuşsa, işte o an birşeyler oluyor ve sanki bir el devreye giriyor. Darbeler ve benzeri oyun ve enrikalarla yolu kesiliyor...
Tarihimiz bu ve benzeri sayısızca hadiseye şahitlik etmektedir. İşte 12 Eylül'de bu hadislerden yalnızca bir tanesidir...
Sözde Devlet otoritesi'nin kalmayışını bahane ederek, Siyasi otoriteyi hiçe sayan bir anlayış güden Darbe zihniyeti. Uygulamaları, Zalimane katı tutumu, İnsan hak ve hürriyetlerini hiçe sayan mantalitesi ile hafızalarda yerini almaktadır...
Düşünebiliyormusunuz insanlar türlü işkencelere maruz kalıyor, haksız yere yıllarca mapus hayatı yaşıyorlar. Gencecik yaşta darağacına gönderilen fidanlara ne demeli. İşte en acısıda bu. Erdal Eren'i herkes hatırlayacaktır. 12 Eylül'ün sembol ismi, hani idam edilmesi için alel acele yaşı büyütülüp darağacında sallandırılan çocuk. Hani Kenan Evren'in "Bir soldan astık.. Eşitlik olsun diye birde sağdan asalım" diyerek astırdığı masum çocuk.....
Aslında Erdal Eren olayı dahi 12 Eylül'ün vahşetini özetlemektedir. Başka bir şey söylemek kifayetsiz kalır. Onun için 12 Eylül zalim bir anlayışın ürünüdür. On yıllarca zaman geçmesine rağmen, halen acılar bu günmüş gibi yaşanıyor ve yürekten hissediliyorsa. İnsanların zihinlerindeki tahribatı gözler önüne sermek istiyorum...
Her 12 Eylül'de Darbecilere kahrettiğim ve lanetlediğim doğrudur ve aynı hissiyatlarım var olduğum müddetçe de devam edecek. Zalimlerin kendi zulümlerinde boğuldukları günler dileğiyle 12 Eylül'ü bir kez daha lanetle yâd ediyorum...
Son bir söz "Zalimler için yaşasın cehennem"...
Selam ve dua ile..