2007 genel seçimlerinde yüksek bir oy ile yeniden tek başına iktidara gelen AKP ikinci döneminde, ilk döneminde yakaladığı başarıyı ikinci döneminde sağlayamadığı bir gerçektir.
2007 den bu yana ekonomide yaşanan kriz ve bu krizin getirdiği ekonomik sıkıntı, işsizlik günden güne artarak halkın en önemli sorunu haline gelmiştir. Her ne kadar Başbakan kriz bizde teğet geçti demesine rağmen bu krizin teğet değil delip geçtiğini hepimiz bugün yaşamaktayız.
Toplumları birinci derecede ilgilendiren konu ekonomide yaşadığı darlık ile bunun doğal sonucu olan işsizliktir. Bu iki önemli konu 2007 den bu yana her geçen gün artarak bu günlere gelinmiştir. AKP iktidarı maalesef gerekli radikal önlemleri almak yerine palyatif bir takım önlemlerle bu konuyu çözmeye çalışmış,ya da gündem değiştirerek halkın hafızasını bir takım demokratik açılımlara doğru yönlendirmeye çalışmıştır.
Kürt açılımı adı altında ortaya attığı bu açılım halktan tepki alınca adını birlik, beraberlik açılımı adı olarak değiştirmelerine rağmen bu açılımın bir parçası olan Kandilden bir grubun Türkiyeye gelmesi ve Türkiyeye girerken zafer işaretleri ve zılgıtlarla karşılanmaları, PKK kıyafetleri ile girmeleri, sınırda mobil mahkemelerin acilen kurularak sorgulamadan Türkiye'ye alınmaları, halkın nefretinin uyanmasına neden olmuş, işte bu noktadan itibaren AKP nin oylarında hızlı bir düşme yaşanmaya başlamıştır.
Hükümet bu açılımı yapmaya çalışırken her gün şehit cenazelerinin gelmesi, terör olaylarının şiddetini arttırarak devam etmesi, Ermeni'ler ile sınır kapısının açılmasına ilişkin sözleşmenin ABD nin dayatması ile imzalanması AKP nin oylarının düşmesinin ana nedenleridir.
AKP nin oyları düşerken CHP ve MHP nin oylarındaki artış ciddi bir biçimde yükselmektedir. Özellikle CHP de yaşanan Baykalla ilgili kaset olayı sonrası yapılan CHP kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu'nun tek aday olarak kurultayda seçilmesi ve kurultayda yaptığı konuşmalarda halk kesimlerine verdiği mesajlar, partide birliği sağladığı gibi, CHP yide %25 -26 olan oylarını %32 lere çıkarmıştır.
CHP kurultayı sonrası yapılan kamuoyu araştırmalarına göre;
CHP %32, AKP %30, MHP %18, BDP %6, SP %5.5, DP %4.5 görülmektedir.
Bu oranların genel seçimde de değişmeyeceği konunun uzmanlarınca ifade edilmektedir. Peki bu tabloya göre seçim sonrası ne olacak ve nasıl bir hükümet kurulacaktır.
İlk görülen CHP + MHP koalisyonudur. Bu koalisyon şimdiden kamuoyunda tartışılmaya başlamış ve hatta geniş bir halk kesiminde kabul görmeye başlamıştır.
Özellikle sivil toplum kuruluşlarından da bu koalisyona destek sesleri gelmektedir. Sağ seçmen MHP'ye, sol seçmen CHP'ye oy versin propagandaları toplum üzerinde yoğun bir biçimde işlenmektedir.
Bu koalisyon fikri 12 Eylül'de yapılacak olan Anayasa referandumuna da tesir edecektir. Bu referandum Anayasa mahkemesince iptal edilmeyip, halk oylamasına açılsa bile dünden bu güne çok şey değişmiş olup, "hayır" çıkması kuvvetle muhtemeldir.
Ayrıca, Sayın Süleyman Demirel DP nin oylarının boşa gitmemesi için ya MHP ile DP yi seçim ittifakı ile seçime sokmayı, ya da DP + SP + BBP İttifakını sağlayarak seçimlere girmeyi planladığı bir gerçektir. Neticede yapılacak bu ittifakların hepside AKP ye karşıdır. Onun lehine olan gelişmeler değildir.
Gerek solda CHP de yönelen oylar, ve gerek sağda MHP yönelen diğer sağ oylar gerçekleştiği takdirde AKP çekirdek oylarında Saadet partisine kayma olabilecektir.
Neticede AKP nin oy oranı her geçen gün düşüyor... Bunu AKP lilerde ve ona destek veren basında görüyor. Başbakan eskisi gibi gündem yakalamakta zorlanıyor.
Açılımlar, Anayasa değişikliği ve referandum, TSK ile girilen güç savaşı, Ergenekon davası artık eskisi gibi halkın ilgisini çekmiyor. Buna rağmen çöküş büyük iller başta olmak üzere durdurulamıyor.
Son bir yılda yaşanan bu gelişmelerin genel seçimlerde bir büyük değişikliğin habercisi olacağını kestirmek zor değil sanırım.