Ülkemiz 3F ile yönetiliyor..

Dünya tarihinin en acımasız lideri her ne kadar Hitler gibi görünsede, İspanyayı 36 yıl boyunca diktatörlükle yöneten (hatta kendisini kral ilan eden) General Franco ülkesinin ekonomik şartlarının insanları zorlamasına, ülke yapısının bozuk olmasına, halkın perişan durumda olup Adaletsizlikten yakınmasına rağmen halkın hala isyan etmemiş olmasının nedeni sorulduğunda söyle cevap verir; "Ben halkımı 3 F ile yönettim.. yüzbin kişilik beşiklerdede uyuttum"!!..

Nedir bu 3 F?
FADO, FİESTA VE FUTBOL..

FADO: MÜZİK..Ağıt şeklinde,bir nevi uyuşturucu etkisi yapan ve insanları duygusallaştıran bir müzik çeşidi..

FİESTA:Tabiki Televole kültürü.. eğlencenin sınır tanımadığı bir kültür..

FUTBOL: Söylenecek çok şey var futbol için.. ancak şu kadarını söyleyebilirimki FUTBOL; toplumun Afyonudur..

Bahsettiği beşiklerde "stadyum"lardır.
Bu 3 F ,dikta rejimlerinde toplumu  uyuşturma formülüdür. O yüzdendirki futbol a toplumun afyonu derler..

Medyanın ve  devletin desteği ve yönlendirmesiyle futbol, (veya sporun herhangi bir dalı..ama özellikle futbol, medya ve devlet nereye yönlendirirse) insanlar için hayatın anlamı haline gelir..(şimdi ismini hatırlayamadığım biri de ''gençler siyaset yapmasın spor yapsın'' demişti ya neyse..).

Bu durum yanlış anlaşılmasın futbol a veya sporun herhangi bir dalına karşı olduğum anlamı taşımasın yazdıklarım..

Ancaaakk, halkı eğitimsiz veya boş işlerle zaman kaybeden ülkelerde bu durum daha da önem kazanır.. Futbol hayatın anlamı olma özelliğini dibine kadar yaşar.. Tıpkı  bizim ülkemizde olduğu gibi.. Dünya genelinde bakarsanız, hep ekonomik veya kültürel anlamda gelişememiş ülkelerde futbol bu durumdan nemalanır.. İngiltere ve Almanya örneğini verecek olursnızda şunu söyleyebilirimki; bu ülkeler yüzyıllardan beridir,beğensekte beğenmesekte uluslararası platformda kendilerini ispatlamış ve öne çıkmış ülkelerdir ve Futbol onların başarılarından sadece bir tanesidir.. ilki değil.. Ülkenin en başarılı durumu futbol olan ülkelere baktığımızda kesinlikle başka başarıları olmadığını görebiliriz. Yada fado veya fiestada başarılılardır..

Bunları anlatmamın sebebi şu; Geçtiğimiz haftalarda yapılan Referandum tarihinin, Dünya Basketbol Şampiyonasıyla aynı tarihlere getirilmiş olması tesadüfmüdür? Hatta ve hatta kurumlarda çalışanların izin tarihlerinin de buna göre ayarlanması, okulların açılmaya yakın olması, milletin kışlık hazırlıklarına başlaması tesadüfmüdür? Yakacak yardımının bu yıl erkenden yapılması, gıda yardımının ramazanın başında değilde ortalarından sonra yapılması (referanduma yakın bır tarihte) sizce planlanmadan kendiliğinden gelişmis bır durum mudur? Televizyonlarda dizilerin çoğalması, kadını oyalayacak programların fazlalaştırılması, evcilik, evlilik programlarının reyting rekorları kırması, magazinin çocukların bile ilgi odağı halına gelmesi, gençlik dizilerindeki şiddet olayları, okul dizilerinde bir tek ders sahnesinin olmaması, S. S.  gibi birinin yaptığı çirkinlikleri meşrulaştırarak Türk kadınına örnek olması vs. vs. sizce önemsiz ayrıntılarmıdır? Hala ülkemizin gidişatını sorgulamayacakmıyız?

Bir türlü gönlüm "olan oldu artık, yapacak bir şey yok" demeye elvermiyor. Bir vatandaş olarak ülkem için (küçük bile olsa) bir taşın  altına elimi sokmak benim boynumun borcudur, görevimdir.

İspanya diktatörü Franko dan  bahsetmemin sebebi de buydu zaten.. Ülkemizde olup bitenlerle  bağdaşan bir çok yönü var bu diktatörün.. Ama Franko nun şöyle bir ayrıcalığı var ki; General Franko nun ülkesi için uyguladığı  "tek dil,tek millet  tek bayrak " uygulaması bizim şu anki durumumuza hiç uymuyor. Bizler " Türk Milleti " ve TÜRK'lük kavramlarını Anayasadan çıkarabilmek için elimizden geleni yapıyor bu uğurda her türlü oyalama taktiğinide iyi kullanıyoruz. Hatta bu uğurda  "halkıda bu kararlara otak edebilmek" için elimizdeki tüm olanaklarıda kullanıyoruz. Oyunu kazanabilmek için kartları iyi secmek gerek, Sayın Başbakanımız ve  ekibi de bu durumu rant a çevirebilmek işinde oldukça başarılılar.

Dünyanın en gaddar diktatörünün bile vazgeçmediği milli duygular  (kaldıkı Franko yu da bir çok konuda onaylamıyorum) bizim için önemsiz ayrıntılar haline getirilmeye çalışılıyor.. Ülke içinde ülke yaratılma girişimleri start almış durumda. Bir terörist başı, evlatlarımızın katili bizlere "yol haritası" çiziyor ve bizlerde kuzu kuzu söylenileni yapıyoruz.. Biz ülkemizde "biz" olmaya çalışıyoruz..  "sen" "ben" kavramları istemiyoruz..Dünyanın salyaları akarak baktığı ülkemizi bölmek, çarpmak, parçalamak istemiyoruz.. Eğer bu isteğimiz suç sa  "suçluyuz" SUÇLUYUM..

1980 Anayasasından şimdi rahatsız olmaya başlayanlar yıllardır aynı Anayasayla ülkemizi yönetmiyorlarmıydıki? Kenan Evren'i diktatörlükle suçlayanlar yargılamaya kalkanlar acaba şu anda yapmaya çalıştıkları şeye başka bir isim bulabilmişlermi? Tabii ki darbe her anlamda yanlış bir durum.. Askeri darbe bir ülke için ne kadar tehlikeliyse, sivil darbe ve diktatörlük te bir o kadar tehlikeli. Bu ülkede yapılan her doğru şeyin arkasında dururum ancak yanlışlarada karşılık vermek benim vatandaşlık görevim. Keşke yapılanlar hep doğru olsada bizlerde destek versek..

Ülkemizin 10 yıl sonraki durumunu görüp içim acıyor.. şimdi soruyorum;

Bizim ülkemizin Franko su kim?


OGÜNhaber