1876-1908 Anayasa'larıyla kuvvetler ayrılığı sistemimize girmiş oldu. Daha önce böyle bir sistem yokmuydu?. Elbette vardı. Padişah her kurumu denetler, ORDU ve ÜLEMA da Padişahı denetlerdi. 1920 Meclisi kuvvetleri; Yasama -Yürütme -Yargı'yı elinde tuttu.
Amaç aynıydı. Kuvvetlerin birbirini denetlemesi.
Meclis, Hükümet'i denetler,
Anayasa Mahkemesi Meclisi denetler,
Danıştay, Sayıştay Hükümet'i denetler,
Ya Yargı'yı kim denetleyecek? Yargıyı denetleyecek kimse yok...
Her ne kadar Atatürk esas güç'ün ''icra organı'' olduğunu söylesede, işi yapacak olan ve kararları uygulayacak olan devletin en tepesindeki en güçlü organıdır.. Yani ''Hükümettir''!.
Demokrasinin sağlıklı olması için kuvvetler ayrılığı ilkesine göre yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız biçimde işlemesi beklenir. Ancak yasa koyucunun aynı zamanda yürütmeyi elinde bulundurması ya da yürütme organının aynı zamanda yasama yetkisine sahip olması halinde ortaya çıkan sonuç demokrasiden uzak olacaktır. Bundan daha vahim olansa, yasama veya yürütme organının yargı erkini de elinde bulundurmasıdır. Bu durumda sadece Demokratik bir ülkede yaşadığımızı zannetmemizden başka bir durum değildir. Maalesef ülkemizde 'parayı veren düdüğü çalar' mantığı kullanıldığı için, Devletin en üst organı olan Hükümet HSYK ya müdahele etme hakkına da sahip duruma gelecektir. Tıpkı piramitin en üst noktasından aşağıya doğru inen yetki gibi.. Hiyerarşik düzenden çıkarılması gereken kurumlar vardır. En önemliside yargıdır. İngilizler şöyle bir çözüm bulmuşlardır bu duruma. HSYK nın maaşını devletten ayrı bir fon kurup maaş ödemelerini o fondan karşılamaya başlamışlardır .. Bu durumda da parayı veren düdüğü çalamaz olmuştur. YANİ YARGI BAĞIMSIZLAŞTIRILMIŞTIR..
T.C'nin yapısını bozmadan yapılmaya çalışılan Anayasa reformu doğrudur. Ancak o kadar hassas noktalarda bir değişiklik paketi sunulmuşturki halkın kafası karışmış ve yapılmaya çalışılanların kendilerinin değilde hükümetin lehine olduğunu anlamaya başlamıştır ki bu da hükümetin hoşuna gitmeyecek bir durumdur.
Yapılacak olan Referandum öncesi, Anayasa değişikliği paketinin tüm partilerle birlikte, ortak bir kararda düzenlenmesi gerekir. Daha önceki anayasa değişikliklerinde böyle olmuştur.
Yargıda REFORM niteliğindeki değişiklikleri kapsayan Anayasa paketi için geri sayım başlamış durumdadır. Parti kapatmayı zorlaştıran, darbecilerin yargılanmasının önünü açan, Askere sivil yargı yolunu açan, HSYK nın yapısını değiştiren, Yüce divan kararlarına bile yargı yolunu acabilecek paket halkın oylamasına sunulacak.
Anayasa düzenlemeleri her ne kadar halkın belli zaman aralıklarıyla toplumun yapısına, değişimine, ihtiyaçlarna, ekonomik durumuna göre değiştirilmesi gerekiyorsada Yargı, siyasi gücün dışında kalması gereken, ancak toplumdaki tüm siyasi oluşumlarada eşit uzaklıkta durması gereken bir kurumdur ve buna bağlı olarak düzenlemeler yapmak zorundadır.
Şu anda içinde bulunduğumuz durum, yani Anayasa Reformu, halkın gözünde bağımsız olmaktan çıkarılıp iktidar bünyesine yani yürütmenin tekeline batırılması olarak görülüyor ve reformdan ziyade KURUMSALLAŞMA olarak algılanıyor. Şu anda yapılmaya çalışılan yargı reformu ''yargılanacakların,yargılanmamak için yapacakları'' bir reform gibi görülüyor.
Anayasa değişiklik paketinde sunulan 12 Eylül e yargı yolunu açan madde çok önemlidir. Çünkü bu maddeAnayasa değişikliklerinin ''bir bütün halinde halkoylamasına götürülmesini'' öngörüyor. CHP bu maddeye destek veriyor dolayısıylada AKP bu maddeye verilen desteği kullanarak pakette sunulan diğer maddelerede ''ya hep, ya hiç'' kuralını getiriyor. Kısacası bu maddeye destek verenler dolayısıyla tüm pakete evet demek zorunda kalacaklar. Pakette bölünme yapılmasının önünü kesen bu madde AKP nin diğer maddeleri kolayca halkoylamasından geçirmek için kullandığı bir taktiktir.
İptali görüşülen Anayasa değişikliği halinde bir çok ihtimal göz önünde bulundurulmalıdır.
1.cisi Anayasa değişiklik paketi tümüyle iptal edilebilir.Anayasa mahkemesi paketin içinde bulunan hukuka uygun düzenlemeleri tesbit ederek hukukta kalmalarını sağlayabilir.
2.si AYM nin Anayasa Değişiklik Paketinin iptal talebini tümüyle reddetmesi,hukuka aykırı düzenlemeleri tesbit ederek durumu halkın tercihine bırakmasıdır. Bu durumda referandumun kabulü halinde hukuka aykırı düzenlemeleride zamana bırakmış olacak ve ''demokratik sabır'' tezinide benimsemiş olacaktır.
Siyasi istikrar bakımından kötü olan bir sonuç ise; AYM nin Anayasa Değişiklik Paketini kısmen iptal etmesidir. Hukuka uygun olan sınırlı paketi ise referanduma bırakmasıdır.
AYM yetkili organ olarak Anayasa değişiklik paketini tümüyle iptal edebileceği gibi varsa hukuka aykırılığı tesbitle yetinip iptal sistemini reddederek referanduma giderse ÜSTÜN konumunu koruyacaktır.
AYM kısmi iptal halinde; KURUM KENDİ İRADESİNİ BAĞLI,HALK İRADESİNİ ŞARTLI hale getirecektir. Kısmi iptale uğramış paketin referandumda kabulu halinde halkın özgür iradesiyle hukukileştirmede karar seçeneği kalmamış, red halindeyse hukuka uygun düzenlemeler HALK TARAFINDAN hukuk düzeninden çıkarılmış olacaktır. Yani kısacası sorumlu halk olacaktır.
AYM prensip olarak KURUM İRADESİNİ BAĞLI ,HALK İRADESİNİ ŞARTLI hale getirmemelidir.
Son günlerde hatta aylarda üst üste yaşanan olaylar neticesinde AKP hükümetinin hızla puan kaybetmesi ve kaybedilen bu puanların yerine döndürülmesi için yapılmaya çalışılan veya genel seçim sonrasında olabileceklerden dolayı ''TEDBİREN'' Anayasa Değişikliği Paketinin (içine olmazsa olmaz maddelerini ekleyip) Referanduma sunulması AKP nin hızla kan kaybettiğinin göstergesidir. AKP Hükümetinin referandumdan başka seçeneği kalmamıştır ancak onu bile kendi lehine döndürmek için T.C nin yapısını bozma pahasına da olsa kullanmaya devam etmektedir. Erken seçim AKP için kaçınılmaz bir hal almıştır. Ancak AKP hükümeti her zamanki gibi halkın yaralarını iyileştirmek yerine kaşımakla yetineceği için bunuda lehine döndürmek için türlü çareler düşünmüştür.
Erken seçim muhtemelen Eylül - Ekim aylarında olacaktır.. Tamda Okulların açılacağı bir dönemi sececek olan Hükümet, öğrencinin kitaplarını ücretsiz dağıtarak bir puan almayı hedeflemektedir daha sonrası kış olduğu için mağdur olan halkımız mecburen kendisine kömür yardımı yapan bir hükümetten taraf olaraktır. Yani yine aynı taktikle zavallı halkın acizliğinden yararlanılacaktır.
AMA ENİNDE SONUNDA BU HALK KENDİSİNİ YAKACAĞA MUHTAÇ EDİP SONRADA 1 TON KÖMÜRE OYUNU ALMAYA KALKANIN,KENDİSİNİ AÇLIK SINIRINA GETİRENİN BU HÜKÜMET OLDUĞUNU ANLAYACAK VE SANDIKTA HESAP SORACAKTIR.