Yüzyılın küstahlığı, global zorbalık

Hatta anlaşmanın hiçbir yerinde yok.

Ve üstelik de bu anlaşma ya tabandan tavana karşı.

Öyle bir anlaşma ki, dünyanın 196 ülkesi yok sayılıyor, yani %99,98’i yok sayılıyor. Hukuk yok, adalet yok.

Ve kalkıp da bunu ağız dolulu ile ‘Yüz yılın planı’ olarak deklare edeceksiniz.

Bu nasıl bir küstahlık, aymazlık, pervasızlıktır?
Nasıl bir yüzsüzlüktür?

Güya barış planı imiş.
Tam tersi, olmadık seviyede çatışmalara yol açacak bir plan.

Bu açıklama, Filistin’e hakaret, Türkiye’ye ise açık provokasyondan başka bir şey değildir.

Seçilen tarih manidar; Sayın Başkan Erdoğan’ın on yıl önce Davos da ki ‘One Minute’ çıkışının onuncu yıl sene-i devriyesine denk getirilmiştir.

Aynı gün İsrail basının Sayın MİT Başkanı Hakan Fidan beyi açık hedef göstermesi de bu provokasyonun açıkça göstergesidir.

Kudüs tüm İslam aleminin ve özellikle de Türkiye’nin kırmızı çizgisidir. Bunu defaatle ortaya koymuş ve enerjik bir biçimde de savunmuştur.

Sayın Başkan’ın son BM konuşmasında, İsrail’in kurulduğu iddia edildiği günden beri ve de halen devam eden gaspları, etnik katliamları konu alması ve tüm dünyaya haykırması, maalesef kendi içimizdeki bir takım kendini bilmezler tarafından eleştirilmiş olsa bile, aslında global çapta yankı uyandıran bir konu olmuştu.

Senelerdir Türkiye topyekün bir savaşa sürüklemek isteniyor!

Bunu en son Süleymani krizinde de gördük.

Çünkü altmış küsür yıldır başımıza bela ettikleri çeşitli terör örgütleri, birer birer ekarte edildi ve işlevsiz duruma getirildi.

Son olarak da PKK artık tasfiye sürecinin sonuna gelmiş bulunmakta.

Bu yüzden artık Türkiye’nin başına çok daha büyük bir çorap örme, çok daha büyük bir bela sarma peşindeler.

Öyle ki, Türkiye ye saldırmak için bahaneleri olsun, işgal etmek için fırsatları olsun.

Sebepsiz saldırmaya yönelik kuşatma planları deşifre oldu ve Türkiye S400’ler ile hava hakimiyeti kurabileceklerini sananların çorbalarına tükürdü.

Başta sözde müttefik NATO ve ABD, AB olmak üzere, bu hamle, hepsinin midelerine kaya gibi oturdu.

İran/ABD ortak oyunu Süleymani krizine de Türkiye taraf olmayınca, şimdi sıra bu Kudüs planına geldi işte.

Birincisi ABD orada herhangi bir hak sahibi değil ki Sarı peruklu Trump “Kudüs’ü İsrail’e veriyorum” diyebilsin!

Tamam, bu herifin akıl melekeleri zaten pek yerinde değil, başı da epeyce dertte, tıpkı suç ortağı Netanyahu gibi.

Trump azledilmek ile karşı karşıya, Netanyahu ise hapsedilmek ile.

Dolayısıyla bu açıklama aslında ikisi tarafından da daha çok iç siyaset odaklı, ancak iki haydut oy toplayacak diye Ortadoğu’nun da ateşe verilmesi, asla kabul edilemez!

Gerçekten de Dünya çok garip bir hal içinde.

Saçma sapan savaşlar, göklerden taş gibi düşen uçaklar, yönetimsizlik ile boğuşan Avrupa ülkeleri ve ardı arkası kesilmeyen doğal afetler.

Ve bir şekilde her olayın içinde hep Türkiye.

Hakan Fidan, demek ki tam da olması gereken yerde oturuyormuş.

Öyle olmasa, İsrail basını ona bu kadar veryansın etmezdi.

Demek ki, Türk istihbaratı, sessiz, sedasız o kadar işlere imza atıyor ki, düşmanlarımız bezmiş, usanmış.

Demek ki, o kadar tekere çomak sokmuşuz ki, böylesi abes, bir o kadar da küstahça bir hedef göstermeye kadar gidebilmişler.

Demek ki iliklerine kadar Türk İstihbaratından korkuyorlar!

Bence de korksunlar zaten, çünkü yeridir.

Ve Türk İstihbaratı da sadece MİT’den ibaret değil.
Tahmin edilen (!!!) en az sekiz birimi daha var ki, yurt içi ve dışında tüm hainlerin, düşmanların korkulu rüyaları haile gelmiş.

Bunlardan ziyade öyle birimler var ki, isimleri bile yok.
MİT sadece İstihbaratın çatı ismi ve simgesi haline gelmiş, hepsi bu!

Biraz yakın geçmişe baktığımızda ise, Sayın Fidan üzerine oynanan planlar, şimdi ve bugün itibariyle bambaşka anlamlar kazanmakta.

FETÖ’nün, Abdullah Gülü de içine katarak oynadığı ve tevafuk olarak Sayın Başkanın bozduğu ‘ifade’ krizi, yedi Haziran seçimlerinde bu kez piyon olarak Davutoğlu'nu kullanarak, istifa ettirip vekil yapma oyunu…

Ki bunu da Sayın Başkan, hışımlı ve enerjik bir biçimde engellemişti.
Bunlar bugün gerçekten de başka bir Işık’ta gözükmekte.

Her neyse, burası İran değil, Sayın Fidan’da eli kanlı bir cani elebaşı değil.

FETÖ’ye yedirmediğimiz Hakan Fidanı, şimdi etekleri tutuşmuş İsrail’e yedirmeyeceğimiz de bir o kadar aşikar.

Şimdi ise önemli olan, Türkiye bu açık provokasyonlara nasıl refleks göstereceğidir.

Bence en önemli adım olarak gerek yerli gerek ise S400, S500’leri de entegre ederek, hava savunma sistemini bir tamam kurmasıdır.

Kararlılık bakımından bu çok vahimdir.

Ordumuzun da en üst seviyede her senaryoya hazır hale getirilmelidir.
Çünkü güçsüz bir halde, masaya oturulmaz.

Elbette bu provokasyona ilk etapta diplomatik seviyede cevap verilmeli.
Hem kapı arkası hem de aleni diplomasiyi kullanılarak bu felakete dur demeliyiz.

Tüm dünyada kamuoyu oluşturup, bu saçmalık engellenmeli.

Ancak, en son çareyi de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Artık her ne olacaksa…

Çünkü ABD bu dünyanın sahibi değil, jandarması da değil, emir sahibi hiç değil.

İsrail, dünya toplumunun şımarık eşkiyası.
Hiçbir kınamayı, hiçbir yaptırımı asla takmayan, zorbalıklarına her gün, artan şiddet ile devam eden, lanet bir ülke.

Ve sadece bu iki ülke istiyor diye, bir millet yok edilemez, Müslüman dünyasının kutsalı, yahudi çizmelerinin altında çiğnenmesine izin verilemez.

Verilmeyecektir de.

Bakın, sadece Asya ülkeleri beş milyar insan ve batının ne düşündüğü, hiç umurlarında değil.

Biz ise yüz yıldır yüzümüzü Batı’ya dönmüş, bunlardan gelecek bir hayırı bekliyoruz.
Umarım tezat anlaşılmıştır.

Kudüs İslam’ındır ve böyle de kalacaktır.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber