Kah siyasette kah bürokrasi de, her kim ki, bu memleket için bir şeyler başarmış ise mutlak bir şekilde cezalandırılmıştır.
Misal isteyene çok ufak bir geçit verelim:
Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmeddin Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu, Alparslan Türkeş, Adnan Kahveci, Hrant Dink, Eşref Bitlis…
Ve netice itibariyle Recep Tayyip Erdoğan!
Bu liste bitmez aslında.
Çünkü bu sadece siyasilerin ufak bir kesimi.
Bürokrasiye, spora, ticarete daha girmedik bile.
Ki, FETÖ ile ilk ve en ciddi mücadeleyi veren, gerçek bir vatan evladı olan bir bürokratı ben biliyorum.
Ancak ismi bende kalsın, zaten bilenler kimi kastettiğimi de iyi bilir!
Kimler bedeller ödemedi ki?
Şimdi, azgın azınlık, başka bir başarı sahibini hedef aldı.
Selçuk Bayraktar!
Tabii ilk suçu, Sayın Erdoğan’ın damadı olması.
Birilerine göre bu bile, bu başarılı genci linç etmek için yeterli sebep.
İkinci suçu, dindar ve muhafazakar olması.
Bu da ayrı bir linç sebebi.
Dahasında, bu genç adam, bir takım buluş ve icatlar çıkarttı.
İHA, SİHA…
Bunlar da PKK’nın kökünü kuruttu.
Hatta Rus ordusunu püskürttü ve şu an Libya’da Hafter alçağının kabusu oluyorlar.
Hatta denemeleri nerde ise biten TİHA, sadece terör odaklarını değil, sözüm ona müttefiklerimizi ve olmayanları, aynı şekilde paniğe sevketti.
Çünkü bu TİHA, Stratosfer de uçabilecek, bir ay boyunca ikmale gerek duymadan hemde ve düşürülmesi imkansız bir silah sistemi.
Gözüne kestirdiği hedef imha edildiğinde ise,o hedefte olanlar, ne olduğunu, ölümün nerden geldiğini bile bilemeyecekler.
Çünkü göremeyecek, duyamayacaklar.
Gelen mühimmatı da farkettiklerinde, artık her şey için çok geç olmuş olacak!
Elbette ki, doğudan batıya, kuzeyden güneye, herkes bundan dolayı feveran halinde.
Peki bu adam sadece silah mı üretti?
Hayır!
İki hafta kadar kısa ve aslında imkansız bir süre içinde, yetenekli Türk mühendislerini topladı ve %100 yerli, milli solunum cihazını, icat edip, üstelik seri prodüksiyon safhasına getirdi!
Yani bu zamanda, parası ile bile, yedek parçasını dahi alamadığımız bir makineyi, bu ülkeye sundu.
Peki bu bir başarı değil de nedir?
Ve tabii olanlar oldu, oluyor.
Var olukları müddetçe, Türkiye’nin yararına olan her şeye ama her şeye karşı çıkan CHP ve zihniyeti, şimdi, Selçuk Bayraktar’ı hedef aldı.
Bunların suç dosyası o kadar kalabalık ki…
Ta zamanında İsmet İnönü, Vatan Caddesine “Ne gerek vardı, uçak mı indireceksiniz” diye karşı çıkmıştı.
Birinci Boğaz Köprüsü’ne, “Ne gerek vardı” diye karşı çıkarak, çözüm olarak da “İki, üç feribot daha yapalım, üretim olsun” diyerek yine karşı çıkan CHP idi.
Sırası ile Sabiha Gökçen Havalimanı’na “Uçak inmeyen yere havalimanı yapıyorlar” diye, gerçekten de beyin yakan, akıl tutulması misali bir söz ile karşı çıkan Kılıçdaroğlu idi!
Benzer bir cevheri de Şehir Hastaneleri için yumurtlamış idi; “Ya hasta çıkmazsa, ne olacak hasta çıkmazsa” diyen yine aynı zattı!
Duble yollar için, tünel ve köprüler için, tam bir ahmaklık misali olan yorumları yazmaya gerek bile yok artık!
Üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, Marmaray, Avrasya tüneli…
Hepsine önce karşı çıkıp, sonra da “Bunları aslında Ecevit yaptı” diyerek akla ziyan beyanatlar veren, evet yine CHP dir.
Şimdi Selçuk beyi hedefe koymaları gayet normal o yüzden.
Çünkü bu ülke, bu vatan için, 7/24 emek sarfeden bir insan evladı!
Tabii bu CHP’ye batacak.
Batmayacak da ne olacak?
Hele saldıran tetikçilerine bir bakın.
Veli Ağababa.
Bilinen en az iki PKK teröristini, dağa çıkmadan evvel, Meclis’te ağırlayan, hatta basın toplantısına çıkaran kişi.
Bu kişiden, bu ülke yararına herhangi bir icraat beklenir mi?
Elbette ki hayır!
İşin en kötüsü ise bu kişi iftira atarak, bariz yalan söyleyerek saldırır, kendi kesimi de buna kayıtsız, şartsız inanır, Selçuk bey ise belgeleri ile ispatları ile karşılık verir ve fakat kimseye inandıramaz!
Trajikomik değil mi?
Üstelik de bu sürü psikolojisi ile hareket eden ve kendilerinden olanların yalanlarına bile, hem de bile isteye, tereddüt etmeden inananlar, muhafazakar kesime, mütemadiyen “koyun” diyerek aşağılamaya devam ediyorlar.
Ve aslında bu saldırı, salt Selçuk Bayraktar’ın başarıları yüzünden de değil!
Çünkü her daim, kendi adiliklerini örtbas etmek için bu tip gündem oluştururlar bunlar.
Şimdi ise fikirlerinin amiral gemilerinden biri olan Yılmaz Özdil’in, Bodrum’daki kaçak inşaat ve yolsuzluklarını, ‘kaydırılan arsalarını’ örtbas etmek için saldırıyorlar!
Ancak sanırım artık Özdili’n, salt para kazanmak için takındığı Kemalizm kisvesi de onu kurtarmaya yetmeyecektir.
Yetmemelidir de. Çünkü bu jakobenlik hegemonyasına, yeni Türkiye’de artık yer yoktur, olmamalı!
Hiç kimse kendini, bu vatanın evlatlarından üstün göremez!
Yok elit kısım, yok beyaz Türk…
Yani bunlar beyaz da, bizler zenci miyiz?
Hayır, artık adalet herkese eşit tecelli etmeli, bunun için de hangi reform yapılacaksa yapılmalıdır, ki bence yargının baştan aşığıya yeniden yapılandırılması elzemdir!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam