Türkiye Cumhuriyeti bu devletlerin sonucusudur.
Kurulduğu günden beri, belli başlı prosedürleri, gelenekleri vardır.
Devlet memuriyeti, basit bir şey değildir.
Polis, Asker, Jandarma, İstihbarat, yani bu devletin güvenlik güçleri, kayıtsız şartsız devlet memuru statüsündedir.
Devletin silahlı güçleridirler.
Sağlık personelini, orman, tarım, ekonomi…
Hepsi ve her şey, bu devletin güvenliği için, bekası için, son dere önemlidir.
Ve hiçbir Allah’ın kulu, elini kolunu sallayarak bu makamlardan birine oturamaz. Oturmamalı!
Düşünsenize, Adalet bakanlığına bağlı bir ceza infaz memuru, DHKP-C üyesi ve yüksek güvenlikli bir cezaevinde görevli?
Ya da bırakın bu kadar uca girmeyi, eskiden torbacılık yapmış birinin CTE memuru olduğunu düşünün?
İçerde neler olup biter acaba?
Geçmişte, kadın satmaktan sabıkalı birinin ahlak şubesinde polis olması nasıl geliyor?
Sübyancılıktan sabıkalı birinin çocuğunuzun sınıf öğretmeni olması?
Sahtecilik suçundan yatmış birinin Noter olarak atanması?
‘Olmaz öyle şey’, dediğinizi duyar gibiyim.
Ama maalesef, maalesef!
Bugün itibariyle gayet mümkün!
Çünkü, kime, neden hizmet ettiği belli olmadığı AYM, bugün itibariyle, “devlet memurluğunda güvenlik sorgulaması, arşiv araştırması” uygulamalarını iptal etti!
Yani, FETÖcü’sü, PKK’lısı, DHKP-C’lisi, zanlısı, elini kolunu sallaya sallaya 657 tabii devlet memuru olabilir, buz gibi.
Bunu AYM ye taşıyan kim?
Tabii ki CHP!
Mademki bu 657 meselesinde değişiklik yapacaktınız da şu tamamen saçma, çoktan devir dışı kalmış, KPPS’yi iptal etse idiniz ya.
Saçma, çünkü, polis olmak isteyen de öğretmen olmak isteyen de, aynı sınava giriyor, aynı sorular ile karşı karşıya kalıyor.
Farkı, puan yüksekliği.
Bu saçmalığı ortadan kaldırsaydınız da her kurum, kendi sınavını, kendi ihtiyacına göre belirleyip, ona göre adaylarını seçse idi.
Lakin, güvenlik soruşturmasını iptal etmek demek, direkt devletin güvenliği ile oynamak demek!
Terörizme kapı aralamak demek.
Bakın ülke içinde terör bitti!
PKK ve tüm yan kuruluşları tasfiye edildi, ediliyor.
Bunlar tarihe geçen şeyler.
Şimdi bu durum, kimin, neresine battı ki, AYM bu kararı aldı?
Bu devletin yargısı, kime hizmet etmekte acaba?
Halk arasında, yargıya güven diye bir şey kalmadı.
Hiç kimse, mahkemelerin, adalet dağıttığına inanmıyor.
Tam tersi, işi yargıya düşenin aklına kara bulutlar çöküyor.
Ne olacak? Ne kadar sürecek?
Haklı olmak ile haklı çıkmak, bu ülkede artık aynı şeyler değiller.
Hangi avukat, davayı gören hakimle daha kanki ise davayı o kazanıyor.
Eskiden de bugün de mübaşiri “görmezsen” sıran gelir de ne zaman gelir, işte o muamma!
Bu basit işte bile, torpil, rüşvet olmadan, olmuyorsa, gerisini varın siz düşünün.
Ve zengin olmayan, “dayısı” olmayan vatandaşı düşünün?
Çünkü onlar düşünüyorlar, kara, kara!
Peki, adalet sistemine güvenemeyen, yargıya güvenemeyen vatandaş kime güvenecek?
Kime dersini anlatacak?
Kimden derman bekleyecek?
Bu hususta, AYM üyelerini seçip yerleştirenler de başlarını ellerinin aralarına alıp düşünsünler.
Kimi, nereye yerleştirdik diye.
Bu iptal kararı, böyle bırakılacak bir karar değildir, olamaz.
Değerli büyüğümün de dediği gibi: Bu kararı esefle kınıyorum!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam