Ona ulaşmak için de ta değişik vesait, ya da taksi kullanılır. Ben şahsen şehir içinde genellikle taksi kullanan biriyim, ya da Uber, artık hangisi denk gelirse!
Uber’e değineceğim, ancak ilk evvela taksicilerin ne şartlar altında çalıştığını biraz açmak istiyorum.
Otocenter kabusu!
Taksi plakaları nadir olduğundan değerleri orantısız fazla.
Misalen bugün bir taksi plakasının değeri iki milyon TL civarında!
Tabii bunu satın alabilme hayal. Zaten sahipleri de satmaz!
Satmaz da ne yapar?
Bir Otocenter’e verir ve aylık plaka kirası alır!
Yanlış duymadınız bu saçmalık var ve araştırdığım kadarı ile de sadece ülkemizde var!
Peki taksi sahibi ne yapar?
Önce araç satın alır. Bunu da kanunun verdiği imkanları kullanamadan yapmak zorundadır, çünkü plakayı alacağı Otocenter, fiyatı dikte eder.
Devletin verdiği teşvikleri, işletici göremez!
Sonra da plaka kiralar!
Plaka kirası günümüzde sekiz bin tl civarında, bu da aylık. Yıllık sözleşme yapar ve bir aylık kira parasını da hava parası olarak öder. Her yıl bu prosedür tekrarlanır!
Yani işletecek olanın her ay kafadan 8000 TL gideri vardır!
Yakıt, bakım, tamir, sigortalar, durak parası, sistem parası ve vergiler hariç!
Yani bu da demektir ki, her gün 267 TL eksi ile başlamaktadır!
Bir kişi aracı 24 saat çalıştıramaz!
Ne yapar şöför tutar!
Şöförün günlük ödemesi yevmiye 250 TL!
Daha hiç tur almadan!
Bir kuruş kazanmadan!
Onun için de işleten kişi, aldığı şöförün kim olduğuna da ne olduğuna da pek bakmaz. Yevmiyesine bakar, hesaba bakar!
Onun içinde taksi şöförlerinin arasında, dürüst çalışanları tenzih ediyorum, her meşrepten birilerini bulabilmeniz gayet mümkün!
Araçlar deseniz, Türkiye piyasasının elverdiği en uygun modeller, konforsuz, narahat, çoğu arızalı, her an yolda kalma tehlikesiyle karşı karşıya olan araçlar!
Hele bir de bazı şöförler var ki, hak getire!
Dünyanın en relax adamını bile stres topuna çevirir, sinir sistemini harap ederler!
Sihirli sözcük ise değişim saatidir!
Yani İstanbul da saat 24:00 ile 15:30 arasında taksiye binmeyi düşünmeyin!
Hoş zaten binemezsiniz de. Tut ki, yol üstü diye, şöför bey, lütfedip kabul etti dizi müşteri olarak.
Yol boyunca, değişime yetişeceğim mantrasını tekrarlayarak, sizi dünyanın en stresli insanına çevirirler!
Yani, durdurup, paranızla seyahat ettiğiniz için, bir de özür dileme safhasına gelirsiniz!
Tecrübe ile sabittir!
Bir de tabii, kısa mesafe müşterisi olmayacaksınız. Zaten almazlar da tut ki aldılar, bindiğinize bin pişman ederler!
Ve tabii, İstanbul’un belli noktalarında, eğer Türk vatandaşı isseniz, taksiye binebilme lüksünüz asla yok!
Turistik mekanlarda mesela!
Çünkü oralarda ancak yabancı turistler şöför ü azam hazretlerinin lütfuna nail olabilirler efendim!
Bekleyen 20 taksinin tek birine binemezsiniz. Hepsi yolcu bekliyordur veya arıza yapmıştır!
Tabii bir Arap ailesi gelince, bir mucize olur ve arızalar yok olur!
İşin garip tarafı da bunlar, kanuna kesin aykırı olmasına rağmen, trafik ekiplerinin gözünün önünde olup biter!
Kısacası, Otocenter’lerin kurduğu, bedavadan para kazanma hegemonya sının faturasını, sonunda yine vatandaş ödemektedir!
Bu sektör deki denetimsizlik, kontrolsüzlük, her şekilde kendini belli etmektedir!
Plaka sahipleri, parmaklarını dahi oynatmadan ayda 6000 TL kiralarını alırlar, Otocenterler de geri kalan 2000 TL’yi ceplerine koyarlar!
Bundan da hiçbiri devlete beş kuruş para ödemez!
Havalimanlarında ki “çeteler” ise, bambaşka bir kalitedeler!
Resmen Ali kıran, baş kesen mafya halindeler!
Dışardan gelen kimse yolcu alamaz, alanları darp ederler, araçlarını kırıp dökerler!
Zaten zaman basına da yansımaktadır bunlar!
Taksi sektörüne özel denetim, düzenleme şart!
Yani devlet, daha üst segment araç al diye kanun çıkarıyor, bunu da vergi muafiyeti ile teşvik ediyor ise, bu muafiyetin, ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını da denetlemeli!
İlk evvela da mafyavari çalışan bu Otocenter’leri düzenlemeli!
Şöför olacak insanlara da belli bir standart getirmeli!
Gelelim Uber’e!
Adamlar lüks sayılacak VIP araçlar ile geliyorlar. Ödeyeceğiniz fiyatı baştan görüyorsunuz.
Şoförleri, nazik, beyefendi, hoş sohbet ve trafik kurallarına harfiyen uyan insanlar. Belli bir kalite standartları var ve buna uymak zorundalar!
Çünkü üç şikayet almış şöför, sistemden dışlanıyor!
Buzdolabından su ikram ederler, okumaya gazete var ve klima açılsın diye, şöför ile münakaşa etmek zorunda kalmıyorsunuz!
Bir misafiriniz, ya da yakınınızı, gönül rahatlığı ile emanet edebiliyorsunuz, çünkü gittiği her yeri zaten görüyor, takip edebiliyorsunuz!
Bildiğim kadarı ile de bu araçlar, Turizm Bakanlığının denetiminde.
Vergi ve statü meselesi de Meclis’in bir günlük çalışmasına bakıyor!
Neticede, Uber bu sektöre bir canlılık getirdi!
Ben kullananların hiçbirinden memnunsunuzluk duymadım.
Bir hizmet alacaksınız. Üç aşağıya, beş yukarı aynı parayı ödeyeceksiniz.
Peki, bu hizmeti, cılkı çıkmış, her yerinden ses gelen, köhne araçlardan mı almak istersiniz, yoksa, son model, gayet lüks, tertemiz bir araçtan mı?
Beyefendi, kibar bir insandan mı?
Yoksa, kaba saba, stresten alev topu olmuş birinden mi?
Samimi olalım lütfen!
Bu sektöre, gerçek bir düzenleme ve düzenlemenin de sıkı kontrolü gerçekten şart!
Çünkü kullananlar da rahatsız, müşteriler de!
Kıllarını kıpırdamadan, vergi vermeden para kazananların dışında, herkes rahatsız, herkes mutsuz!
Kazıklanan Turistlerin de memleketlerinde yapacakları negatif reklam da cabası!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam