Siyaseti, yapması gereken insanlar, mesleklerinde, kariyerlerinde başarılar sağlamış, popülarite kazanmış ve toplumdan gördüğü teveccüh karşısında, işte bu topluma daha faydalı iş/işler nasıl yapabilirim, ülkeme, vatanıma, milletime nasıl bir katkı/katma değer sağlayabilirim diye düşünen insanlardır aslında.
Siyaset, bir gereçtir, bir amaç değil.
Belli bir amaç a ulaşmak için, bir yol katetmek için kullanılan bir araçtır.
Siyaset amaç değildir, hedef hiç değildir.
Niyeti salt siyasetçi olmak isteyen, bunu da şahsi çıkarları için, güç için olmak isteyenler, bu platformda zinhar olmaması gereken insanlardır.
Kimseyi değil, salt kendilerini/yakınlarını, bir ahbap/çavuş ilişkisi içinde olanları gözetip fayda sağlamak için siyaset yapanlar, baştan kriminal bir enerji ile bu işe soyunmuşlardır.
Dünyanın pek çok ülkesinde örnekler mevcut.
Şöyle ki, Büyükşehir statüsünde olmayan Belediyelerin Başkanları, buradan bir maaş almazlar.
Sarfettikleri vakit kadarı belli bir apanaj alırlar.
Muhtarlar için de bu aynen geçerlidir.
Hatta Almanya'nın Eyalet parlamentolarının üyeleri dahi bu şekilde ücretlendirirler.
Sadece kabine üyeleri belli maaşlar alırlar.
Biz tabii böyle bir sisteme çok uzağız.
Ve evet, maalesef bizde siyaset araç değil, bariz amaç, hatta kariyer hedefi.
Böyle olunca da elde edilen koltuğu bir daha kaptırmamak için de inanılmaz entrikalar döner, güç savaşları yaşanır, ve siyaset kirlenir!
Peki siyaset kirlenince, devletin diğer kısmı, yani bürokrasi ne olur?
Elbette ki kirlenir.
Hırs için kirlenir, çıkar için kirlenir, rant için kirlenir.
Sonra otur, memleketin halini seyreyle ve siyasetten, bürokrasiden medet bekle.
Şimdi diyeceksiniz ki, bu sözler kime?
Hiçkimseye ve herkese.
Bu çift kundurayı kim ayağına yakıştırıyorsa ona.
Hele bir de işin içine popülizm girdi mi, seyreyle cümbüşü.
Popülizm, akla değil, duygulara, ideolojilere hitap eden bir siyaset tarzıdır ve maalesef de, her yolun mübah olduğu bir tarzdır.
Hele de hiçbir kutsalınız yoksa, kuralınız, kaideniz yoksa, bu popülist siyaseti çok tehlikeli bir raddeye getirmeniz işten bile değildir.
Buna eski dilde propaganda derlerdi.
En mahir ustası da Josef Goebels idi.
Yani Adolf Hitler'in Propaganda bakanı.
"Ufak bir yalan atın ve bunu sürekli tekrarlayın, millet yuttuktan sonrada, büyük bir yalan atın ve aynı şema ile millet yutana kadar tekrarlayın, sonra ise daha büyük bir yalan, vs, vs"
Bu şekilde, hiçbir siyasi becerisi (hitabet gücü hariç) olmayan ve üstelik de Avusturyalı olan bir onbaşıyı, koca Alman devletinin başına "führer" yani önder yaptılar.
Sonuçlarını hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Ancak ve maalesef şu gerçek hiç değişmedi;
Duyguların aklın önünde gitme gerçeği!
Dünyanın en tanınmış psikologları, sosyologları bu konuda hem fikir.
Bunun en bariz örneğini ise an itibarı ile Rusya/Ukrayna krizi ile daha doğrusu, bu krizin medyalardan aksettirilme şekli ile yaşıyoruz.
Aklın ve mantığın kabul etmeyeceği, edemeyeceği pek çok olayı, inanılmaz bir ajitasyon ile sunarsanız, duygularınız aklınızın önüne geçer, daha doğrusu, aklı devre dışı bırakır ve siz, size sunulana inanırsınız.
Profesyonel algı yönetimi budur.
Attığınız yalan, istediği kadar desteksiz olsun, buna inanmak isteyen bir kitle varsa, hiç zorlanmadan inanır zaten.
Bakın tekrar Hitler/Nazi rejimine dikkat çekeceğim.
Nazi/Hitler rejimi bir diktatörlük idi, ama halk tarafından istenen, desteklenen, benimsenen bir dikatatörlüktü!
Dünyanın tüm önde gelen siyaset ve tarih araştırmacıları, bu konuda bir konsensüse varmışlardır.
Yani size inanmak isteyen, sözlerinize inanmak isteyen bir kitle varsa, bu kitleye, "yarın gökten kurbağa yağacak, şemsiyesiz çıkmayın" deseniz, o gün hepsinin elinde birer şemsiye görürsünüz.
Siyaset aynı zamanda, büyük bir sorumluluk isteyen bir müessesedir.
Neticede, sizin iki dudağınızdan çıkanlara inanan, hatta gereğini yapmaya, o veya bu nedenle yapmaya hazır olan insanlar vardır.
Bu insanları yanlış yönlendirmek, bu insanlara yalan söylemek, aldatmak, büyük vebaldir.
Maalesef ülkemizde yalanı şiar edinmiş, mahkemelerce de tescil edilmiş yalancı insanlar, bugün Parti Başkanlığı yapıyor/lar.
Maalesef, sonradan ellerinde patlasa da türlü yalanlara, tiyatro ve senaryolara başvuruyorlar.
Ellerinde patladıktan sonra da bir kez dahi özür dileme gereğini duymuyor, hatta utanmıyorlar bile.
Hiçbir kutsalı, hiçbir ahlaki kuralı, hiçbir kaidesi olmayan insanlar ile, günümüzün siyasi arenasında karşı karşıyayız.
Sadece emir aldıkları mercilerin menfaatleri doğrultusunda hareket eden bu kişiler, evet, siyaseti kirlettiler.
Ve yine üzülerek belirtmek istiyorum ki, bu artık çok tehlikeli boyutlara vardı.
Bir diğer yazımızda buluşmak üzere, Dua ile Vesselam.