Ne cenaze imiş ama.
Bir türlü, yazmak istediğim ve çok vahim gördüğüm konuyu, yani, birileri tarafından sürekli körükleyen radikalleşmeyi, ucu bucağı belli olmayan kutuplaşmayı, organize popülizmi yazamıyorum.
Çünkü geçen on iki gündür, dünyanın yegâne gündemi, İngiltere kraliçesinin ölümü ve bitmek bilmeyen prosesyonlar, ritüeller, geçitler vs.
Yüzyılın olayı imiş.
Yani 96 yaşında bir kadının ölmesi, yüzyılın olayı imiş.
Pardon da ne sandınız? Ölümsüz falan olduğunu mu?
Neyse, ölümlü olduğunu, dünya âlem görmüş oldu.
Başlığı da bilerek Londra/New York olarak attım, çünkü o işte bitmeyen merasimlerin son perdesi Pazartesi günü sergilendi.
Sayın Erdoğan ise önce Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİO), toplantısına damgasını vurdu, ardın da, BM Genel Kuruluna iştirak için New York'a, biraz da erkenden gitti.
Central Park'ta yaptığı yürüyüşte, sadece ABD vatandaşları değil, pek çok ülkeden insanların sevgi gösterileri karşılaştı.
Tabii, bizim muhalefete bu oldukça battı.
Şangay toplantısı da battı, Central Park da battı.
Çünkü, yine hep bir ağızdan, yani yurtdışından FETÖ, içinden malum muhalif kesim;
"Erdoğan neden cenazeye katılmadı" diye af kurmaya başladılar.
Doğrusu, bu kadar monarşist, İngiliz meraklısı, vasal ruhlu, feodal kafalı olduklarını bilmiyordum.
Sanırım İngiliz hanedanına olan sempati/bağlılıklarının tarihi sebepleri var.
Ölen kraliçenin bir demeci geldi geçen gün önüme.
"Osmanlı hanedanını ve hilafeti kaldırmasaydık, Ortadoğu'yu istediğimiz gibi yönetemezdik."
Bunlara bilahare değineceğim.
Yani Jöntürkler'e, İttihat ve Terakki'ye, birinci cihan harbine kimin Türk devletini soktuğuna, Çanakkale harbinin üç günde bitmesi mümkün iken neden uzatıldıkça uzatıldığına, neden hükmen mağlup edildiğimize, Sykes – Picotte planlarına, Gertrude Bell in Irak sosyoloji projesine vs, vs, bilahare değineceğim.
Ancak bu yazıda, şu cenazeyi, İngilizlerin inanılmaz ve tarihte benzeri görülmemiş kibrini, diplomatik protokol kurallarını bile hiçe saymalarını, iki kişi hariç, tüm gelen devlet büyüklerini aslında aşağılamalarını, hatta, biata mecbur bırakmalarını, ve çok ince nüanslar ile, prens Harry'nin, annesinin intikamını nasıl aldığını yazacağım, tabii, Sayın Erdoğan'ın neden katılmadığını da.
Faktlar şunlar.
96 yaşında bir kadın öldü.
Ölen kişi, İngiltere kraliçesi, commonwealth ülkeler topluluğunun başı ve ayriyeten 11 ülkenin de devlet başkanı.
Hitlerin yenildiğini gören biri.
Gelelim, bitmek bilmeyen tören ve prosedürlere, protokol.
İngiltere, senelerdir bugüne hazırlandı. Öyle ki, İngiliz meşesi ve kurşundan yapılan tabut, 1991 de hazırlanmış.
Tüm bu geçen 12 gün içindeki her dakika, bin yıllık bir gelenekten gelme ve dakikası dakikasına planlanmış, sayısız kere de prova edilmiştir. Giyilen üniformaların, atılan adımların, çalan çanların, askeri bandoların marşlarının hepsi, bin yıl içinde ki gelenekler ile gelişmiş. O kadar ki, geçitleri izlediğinizde kendinizi bir an orta çağda sanmanız gayet normaldir. Elbette, yas döneminin yanı sıra, başka bir gelenek de sergilendi.
Kraliçe öldü, yaşasın kral.
İngiltere de her şey değişecek, milli marş bile.
Artık sonu "God save the Queen" (Tanrı Kraliçeyi korusun), değil, "God save the King" (kralı korusun), olarak değişti.
Paranın, pulun üstündeki resimlerden, polisin, askerin üzerinde taşıdığı armalardan artık E II R, (Kraliçe ikinci Elizabeth) Latince Elizabeth 2. Regina, değiştirilecek, yerini C III R, yani (Kral üçüncü Charles), Charles III Rex, alınacak.
73 yaşında olan çiçeği burnunda kralın, istatistiksel olarak bu pozisyonda kalabilme süre 9/10 sene.
Sonra yerine oğlu Willam gelecek.
İkinci oğlu Harry ise verdiği karar ile kraliyet ailesinden ayrılmış, tüm titel ve rütbeleri de alınmıştı.
Çünkü vakti ile Annesi Prenses Diana'ya uygulanan snob mobbingin eşine uygulanmasını hazmedemedi, çekti gitti. Tüm bu 12 gün içinde, gerekli yerlerde vardı, ancak kalmayacağı önceden belli idi.
Kral Charles ise kraliyet ilanı töreninde, Harry'nin, Kaliforniya'da yaşamaya devam edeceğini belirtti. Yapılan ayinlerin sonunda okunan İngiliz milli marşının son cümlesini, Harry'nin okunmaması, dünya basınında geniş yer buldu. Harry, Annesinin ölümünden, babası ve babaannesini birinci dereceden sorumlu tutmuş, özellikle de babasının sonraki ve şimdiki eşi ile hiç yıldızları barışmamış, hatta düşmanlık olduğu da, senelerdir dillendirilmektedir.
Neyse, ben de magazin muhabiri değilim elbette, ancak bu ince nüansa dikkat çekmek istedim sadece.
Gelelim, inanılmaz snobluğa.
Cenaze merasimine iştirak etmek isteyenlere, Buckingham Sarayı, adeta bir genelge yolladı.
Resmi uçaklar ile değil, tarifeli uçaklar ile gelinecek ve yine Resmi araçlar ile değil, otobüsler ile taşınılacak.
İki kişi hariç.
Kim, İsrail ve ABD devlet başkanları.
Bu, diplomasi dilinde şu demek:
Tek devlet biziz, hepinizin efendisi biziz, biat edeceksiniz.
Merasimin katedraline küçük ve dar bir kapıdan alındı onca devletin temsilcileri.
Tabut önlerinden geçerken de, tamam ayağa kalkılır da, başı eğmek nedir?
Aynı kural kral içinde geçerli üstelik.
Bu İngilizlerin global efendilik iddiasını kabul etmek ve biat etmek demektir.
Böyle bir protokole, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'nın katılması mümkün değil. Ve katılmadı da zaten.
Çünkü Türkiye, bir Commonwealth vasalı değil.
Çünkü Türkiye, ezeli bir düşmanın karşısında, boyun eğecek bir devlet değil, nitekim, ne Çanakkale de etmiştir, ne de milli mücadelede.
Ölen bir kraliçenin bahanesiyle hiç eğmez.
Başında da belirttiğim gibi, ülkemizin tarihi ile diledikleri gibi oynayan, ceddimize halen büyük bir nefret içinde olan, adeta 1923'ün öncesini reddeden güruhun, söz konusu İngiliz hanedanı olunca, topyekun monarşist kesilmesi nasıl izah edilebilir?
Sayın Erdoğan bu cenazeye katılmamakla, Ulusumuzun, Devletimizin haysiyetini muhafaza etmiştir.
Uluslararası toplantılarda dahi, yere Türk bayrağının konulmasına tahammül edemeyen, Turkey (hindi), kelimesini kaldırtıp, Türkiye denilmesini resmileştiren birinden de, başka bir şey beklenmezdi.
Bu ara, halen "ama kral/içe sembolik" diye ortada gezinenler, umarım biraz da olsa uyanmışlardır. Çünkü, tabut kriptaya indirilirken tüm unvanları okundu.
"Tanrının lütfu ile İngiltere, İskoçya, İrlanda, Wales (Galler) Kralı, Coomonwealth ülkelerinin başı, Anglikan kilisesinin başı, İnancın saklayanı, hukukun koruyucusu."
Sembolik, öyle mi?
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam