Evet, durum iç açıcı değil, hiç değil hem de.
Ancak bunun sebebi ne papaz, ne S400, ne de buna benzer bir şey.
2002 ile 2013’e kadar, dolar kuru 1,2 ile 1,9 arasında gidip geliyordu. Her şey de tıkırında gidiyordu aslında.
Peki 2013 Mayısından sonra ne oldu?
Üçüncü Havalimanın, Yavuz Sultan Selim Köprüsünün ve diğer ‘çılgın projelerin’ ihaleleri yapıldı. Dananın kuyruğunun koptuğu andı!
Hemen ardından, hatırlarsınız, zift topu gibi Gezi Parkı olaylarımız oldu!
Ardından da, daha sular durulmadan, 17/25 olayları, dolayısı ile FETÖ krizi patlak verdi.
Ve Dolar, aldı başını yürüdü gitti. Halen de gidiyor, korkarım ki daha da gidecek.
Nedeni de basit, Batının istemediği Sayın Başkan, yine bir seçimi kazandı. Sistemi değiştirdi!
Bunu asla hazmedemediler, hazmedemeyecekler!
FETÖ’ye karşı mücadele, tam hızı ile sürüyor, PKK tasfiye oldu, olacak.
Maşaları yok olma ile karşı karşıya.
Hoş, bizde iki şey bitmez: Kahraman ve Hain!
Bu bir gerçek. Makus Talihimizin bir parçası.
Diğer bir sebep ise, instabil olan ABD, yani ABD’nin içindeki çok başlılık, yani Trump denilen manyak.
Kendi kabinesini bile kontrol edemeyen bir ABD başkanı ile karşı karşıya tüm Dünya, özellikle de biz!
Çünkü ABD şunun şurasında daha 70 yıldır Ortadoğu da, biz ise bin yıldır. Araplar ise ev sahibi.
Öyle olmalarına rağmen, çoğu ABD’nin ve Batının kontrolü altında, gel gör ki, ABD şunu öğrendi; Türkiyesiz Ortadoğu da hiçbir şey olmaz, olamaz.
Öğrendiler dediğime bakmayın, öğrendiler de anlamak istemiyorlar, zorlarına gidiyor!
Kibirleri el vermiyor!
Onun için de ellerinden gelen her türlü pisliği yapıyorlar ve de yapacaklar.
Kriz sadece bizde değil. Tüm dünyada!
Çünkü Paranın efendilerinin gözü doymadı. Yine kriz çıkarıp, fırsattan istifade, dolamasını bilmeyen ceplerini dolduracaklar.
Ancak bizim büyük bir zaafımız oluştu.
FETÖ, tamamen deşifre olmadan, daha evvel krizler görmüş ve gereken adımları almış olan finans uzmanlarını adeta tasfiye etti.
Öyle bir ortam bıraktı ki, kimsenin kimseye güveni olmadığı, herkesin, herkese şüphe ile baktığı bir ortam.
Ve Sayın Başkan, dinlemesi gereken insanları dinlemedi!
Padişahım çok yaşa mentalitesi ile yaklaşan, duymak istedikleri dışında bir şey söylemeyenleri dinledi. Ve bu olmadı.
Gerekli önlemler, gerektiği zamanlarda alınmadı.
Kısacası ekonomi yönetilmedi, idare edildi.
Ve hiç kimse kusura bakmasın da, Sayın Berat Albayrak, bu Bakanlık için verilen en yanlış sinyaldi. Liyakatını tartışmıyorum. Verdiği imajdan bahsediyorum!
Şimdi ise, hiç de parlak olmayan bir durum ile karşı karşıyayız ve ben diyorum ki, 15 Temmuz’un destanını yazan yüce Türk Milleti, bu durumu hakketmiyor!!!
Aslında çok daha erkenden, Batıya bağımlılık, Dolara bağımlılığı asgari düzeye getirmek için yapılması gereken pek çok şey vardı, halen de var ve de yapılması halen elzem!
İlk etapta, Turizmi ülkenin ana ekonomi motoru olmaktan çıkartılmalı idi!
Yurtiçi üretime destek ve teşvik verilmeli idi. Fabrika yapımlarına öncülük verilmeli idi.
Yurtiçinden temin edilen hammadde ile, yurtiçinde yapılacak üretime.
Tüccarlar teşvik edilmeli idi. Global platformlarda bir ülkeden alıp, başka bir ülkeye satan tüccarlar desteklenmeli idi.
Ancak İnşaat sektörü, tabiri caizse malı götürdü!
Ve hakikatten de götürdü!
Çünkü Devletten aldığı büyük ihaleler ile epeyce kazanan müteahhitler, kazandıkları paraları yurtdışına götürdüler. Burada, üstelik devletten kazandıkları paralar, yurtiçinde yatırılmadı!
Sağlık sektörü aynı metoda başvurdu.
Yurtiçinde kazanan özel sağlık gurupları, ne hikmetse, paralarını hep yurtdışına taşıdılar. Ve biz burada üç beş milyon liradan bahsetmiyoruz. Yüzlerce Milyar Dolardan bahsediyoruz.
Peki bugün planlanan bir fabrika ne zaman üretime geçecek ne zaman amorti olacak, ne zaman kazanca geçecek.
Dolara ve dövize bağımlılık asgariye indirilmeli!
Ormanı bol olan ülkemizde, büyük mobilyacılar, MDF’yi yurtdışından temin ediyorsa ve bunu Dolar ile alıyorsa, Makine Sanayii, Metal branşı, demiri yine yurtdışından temin ediyor ve bunu Dolar ile alıyor ise, evet Doların fırlaması tüketiciye yansır.
20 Yıldır bitmek bilmeyen Akkuyu Nükleer Santralı bir türlü bitmiyor ise ve bu Ülkenin en büyük gideri Enerji ise, bu proje niye öncelik ile ele alınmıyor?
Savunma Sanayii, evet öncelikli idi ve halen de tam istendiği halde değil. Ancak Devlet tüm enerjisini buraya harcamamalı idi.
Netice de, Turistik bölgelerin dışında, neden halen döviz ile alış veriş yapılır?
Eğer biz, millet olarak kendi paramıza güvenmiyor isek, kim nasıl güvensin, neden güvensin ki?
Meydanlarda, Millilik ve Yerlilik den dem vurmak yetmiyor.
Bunu özel hayatta da, ticari hayatta da yaşamak gerekiyor.
Oportünistliğe gerçekten yer kalmadı bu ülkede.
Çünkü gerçek bu: Ya bir olacağız, ya da birlikte yok olacağız!
Ve bu anlayış, herkesin kendi dört duvarında başlaması gerekir.
“Önce Zenginler başlasın”, “önce şunlar yapsın” ile olacak iş değil bu.
Her dolar çıkışında da vatandaşa çağrıda bulunmak ile olacak iş değil.
Çünkü taşıma su ile değirmen dönmez.
Sayın Başkanın da şu ifadeyi, sanırım duyma zamanı geldi:
Bu millet, her daim arkanızda dik durdu. 16 yılda 12 kez destek istediniz, verdi. Hatta 15 Temmuzda, tanka, topa, helikoptere, jete karşı dik durdu. 'Arkandayız’ dedi.
Şimdi ise, talep ettiğiniz tüm yetkileri size verdi ve ‘Sayın Başkanım, yürü arkandayız’ dedi!
Artık vakit, verilen sözlerin yerine getirilme vaktidir.
Artık vakit, duymak istediklerinizin dışında size başka bir şey anlatmayanları değil, gerçekleri açık ve net olarak size aktaran ve çözüm yollarını, acı da olsa, size aktaranları dinleme vaktidir.
Vakit kuru kuruya “Hallederiz” diyenlerin iş başında olma vakti değil, “Halledenlerin” iş başına gelme vaktidir.
Kısacası, vakit Türkiye vaktidir. Böyle olmalıdır.
Bu millet daha nereye kadar dayanacak, bilinmez. Ancak bu millet bu durumları hakkeden bir millet değil.
Allah necip Türk Milletinin yar ve yardımcısı olsun.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve Dua ile Vesselam!