Kimsin, kimi, kime şikayet ediyorsun?

Ekrem İmamoğlu, bildiğim kadarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı.

Hoş bu konu bile tartışılır da asıl mesele, bu şahsın, ortaokul seviyesinde bile sayılmayan bir İngilizce ile Türkiye Cumhuriyeti Devletini, hükümetini, dış dünyaya şikayet etmesidir.

Bu olay da tek gülünç nokta da bahsettiğim kötü üstü İngilizce seviyesidir.

Merak edip inceledim.
Bir İBB Başkanının görev tanımlanmasında neler yazıyor diye bir baktım.

Dış siyaset üretir, diplomatik çıkışlarda bulunur, ülke siyaseti ile ilgilenir diye hiçbir ibare bulamadım.

Buna rağmen, bu zat kalkmış, üstüne vazife olmayan şeyler ile bir hükümeti, dolayısıyla bir ülkeyi, antidemokratiklik ile totaliterizm ile diktatörlük ile popülizm ile suçluyor!

Ve diyor ki, sakın ha yatırım yapmayın, zinhar turist olarak gelmeyin, müdahale edin, müdahale.

Pes doğrusu.
Ucuz popülizm siyasetini en iyi icra eden Millet İttifakı partileri değil mi?
En başta da CHP değil mi?

Şikayet ettiği sosyal medyada algı kurma, yürütme işini de en iyi kendisi ve zihniyeti yapmıyor mu?

Hele, hele, şikayet mercii olarak gördüğü Batı ülkeleri, bir cümle alem, sağ popülizmin içinde boğulmuyorlar mı?

İşleri güçleri Türkiye düşmanlığı olan Almanya, Fransa ve AB ülkeleri, sosyal medya ve ana akım medyasını kullanarak bu ülkeye açıkça düşmanlık yapmıyor mu?

Hangi Batı ülkeleri doğru dürüst bir siyaset çıkarıp uygulayabiliyor?
Hangisinde "lider" sıfatını hakkedecek tek bir siyasi var?

Yani İmamoğlu, sen bahçeyi bahçıvana değil keçiye mi emanet etmek derdindesin?
Ya da kümesin anahtarını tilkiye mi vermek istiyorsun?

Ve demokrasi yok diyorsun ya?

Acaba 12 Eylül'e selam duran, 28 Şubat'ın bizzat faili olan, 15 Temmuz'a bugün bile destek veren zihniyetin mi demokratik?

Yoksa 18 yılda, 12 kere sandığa davet eden, şikayet ettiğin hükümet mi demokratik?

Pardon da sen şakamısın?

Tüm bu gerçekleri burada bırakalım.
Sen, Ekrem İmamoğlu, seçildiğin görevi icra ediyor musun?

Bunu sorarken, AK Partisi iktidarında yapılan hizmet ve icraatların üzerine yatmayı, ya da boyayıp yeni açılış yapmayı kastetmiyorum?

Seçildiğin gün itibarı ile İstanbul'a yeni ne yaptın?

Tamam, tüm üstgeçitlere imzanı attın. Başka?

Toplu taşımaya çözüm getirecektin?
İçinden çıkılmaz bir hale soktun.

Koronavirüsü zamanda, insanlar balık istifi misali seyahat ediyor İstanbul'da.
Tek bir yeni araç aldın mı?
Hayır, aksine sefer sayılarını kısıtladın.

Su, süt, ekmek bedava olacak dedin.
Su, ekmek zam üstüne zam yedi, yiyor.

Toplu taşıma ücretleri zamlandı, pardon "finansal düzenlendi!", ama güya ucuzlayacaktı.

İstanbul'un trafik sorununu çözecektin.
Tek bir kelamını bile etmiyorsun.
Zaten de etmeyeceksin, edemezsin.

İSKİ'de, İETT'de, devraldığın düzeni ve seviyeyi dahi koruyamadın.

Yalandan başka hiçbir işine kimse şahit olmadı.
Yaptığın tek iş reklamlara oynamak.

Efendi, işine bak, vaatlerini, verdiğin sözleri yerine getir.

Dış ve iç siyasete hiç bulaşma, işin değil.

Ha, bu iş bana beş gömlek büyük geldi diyorsan da kalk istifa et, et ki İstanbul'da rahat bir nefes alsın.

Hedefim, ideallerim daha büyük diyorsan da istifa et!

Ama kalkıp da rezil bir video ile kendini, makamını rezil etme!

Oh may gad!


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber