İki gün malum, Diyarbakır, Mardin ve Van Belediye Başkanları, İçişleri Bakanlığınca görevden uzaklaştırılıp, malum illerin Valileri buralara kayyum olarak atandı!
Üç Belediye Başkanı, başından bir kafa tutma ve provokasyon idi.
Çünkü üçü de terör ile bağlantılı ve haklarında yürüyen soruşturmalar vardı!
Ve gelir gelmez, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Devlete kafaya tutmaya, baş kaldırmaya da itina ile devam ettiler.
Resmen kayyum çağırma seansları düzenlediler!
Belediyelere ait evraklardan, girişlerden, hemen her yerden Türk Bayrağını ve T.C. ibaresini indirdiler.
Ve hayret, İstanbul’da tam bu iki harfi törenle takan CHP, bunlara zinhar ses çıkartmamıştı, çıkartmadı.
Şehid yakınlarını işten çıkarttılar, yerine militan kadrosunu doldurdular.
Şehid, İslam büyüklerinin ismlerini taşıyan sokakların isimlerini, dağda, Şanlı Emniyet güçlerince leş edilmiş teröristlerin isimleri ile değiştirdiler!
Belediye Meclis oturumlarında, açılışta zaruri olan İstiklal marşını itina ile okumadılar.
Kısacası, her fırsatta baş kaldırdılar.
Belediyenin imkanlarını yine dağa aktardılar.
Camiilere yıkım emri verdiler.
İnsanların sinir uçları ile oynadılar.
Tek hedefleri vardı, o da iç kargaşa çıkarmak.
Çünkü bunlar nekrofil, vampir!
Yani ölü Sever, kan emer, bunlardan beslenirler.
Bir Belediye’nin görevleri arasında ne var ne yok ise, yapmazlar.
Umurlarında değil ki.
Nasılsa oy toplama dertleri yok.
Yalanları da zaten hazır;
“Biz yapacaktık da Tece devleti izin vermedi!”
Ve bunu halen yutan o kadar insan var ki. Neden mi yutuyorlar?
Eh yakın tarihimize baktığımızda, bölge insanına yapılan bezdirme politikası, zorbalık, beyin yıkama, insanları bu duruma getirdi de ondan.
Evet, yutmayanlar zaten zorbalığa da baş eğmeyenler, PKK ya karşı dik duranlar.
Yani bu millete hizmet gitmiş, gitmemiş kime ne?
Yol yokmuş, park yokmuş, bahçe yokmuş, elektrik, su, kanalizasyon yok muş, umurlarında mı?
Ama örgüte kaç para aktarılmış?
Kaç ilaç, sağlıkçı gitmiş yardıma, o umurlarında.
Çünkü onları o koltuklara oturanlar, karşılığında elbette diyet bekliyor.
Vermezsen de canını alıyor. Bu kadar basit.
Ve demiştik, artık parti kapatma olmayacak, kişisel suçlar, kişisel görülecek!
EyvAllah. Ancak artık alenen terörün merkezi haline gelmiş bir parti içinde bu ne kadar geçerli, doğrusu bunu soruyorum kendi kendime.
Kayyum atanması demokratik mi dir?
Evet, demokratiktir.
Çünkü seçildiği görevin dışında ger illegal faaliyete giren, terör örgütü ile aynı yatağa giren o seçilmiş kişi, seçmenine de ihanet etmiştir.
Aldığı oyun karşılığını vermiyordur. Eh, bu menfur durumun da bir diğer seçime kadar devam etmesine, bu dünyadaki hiçbir devlet göz yumamaz.
Neticede, bir Belediye Başkanı bir mülki idare amiridir. Uyması gereken kurallar ve yasalar vardır. Bunlar da Anayasa da ve alakalı kanun kitaplarında belli dir.
Eğer buna, hele bir de kasten riayet edilmiyor ise, hatta içinde yaşandığı devlet tanınmıyor ise, bu düpedüz ihanettir, baş kaldırmaktır.
Bunların da demokrasi kisvesi ile örtülecek hiçbir yanı, asla olamaz.
Bundan dolayı da bu görevden almalar ve atamalar, hem her türlü hukukidir ve dahi demokrasinin temelidir.
İleri seviyede ise, terör ile mücadelededir.
Burada eleştirilecek konular yok mu?
Var.
Ahmet Türk denilen şahıs, hapishaneden, ileri yaşı ve hastalığı nedeniyle tahliye edilmişti. Cezasının affa uğramış olabildiğine ben ihtimal vermiyorum.
Ve bu sabıkalı bir terör destekçisi olan şahsın, demek ki hastalığı, Belediye Başkanı olmasına engel değilmiş?
Peki cezasını çekmesine niye engeldi?
Sabıkalı olan bu şahıs, hakkında soruşturma olan kendisi ve diğer iki namzet, nasıl oldu da aday olabildi?
YSK’nın buna getirdiği açıklama: Kesinleşmiş cezalarının olmaması idi.
Peki YSK’da hukukçulardan teşkil edilmiyor mu?
Soruşturma dosyasında bulunan delil durumuna bakma hakkı yok mu?
Yani, ceza alacağı kesin olan biri, niye aday edilsin ki?
Hukuk sistemimiz revize edildi, bir de seçim yasaları revize edilse, çok hayırlı olacak.
Bu devletin içinde yaşayan hiç kimse, bu devlete kafa tutamaz.
Hele de bölücülük hiç yapamaz.
Siyasi ise, makamını baş kaldırmaya asla kullanamaz.
Ancak dener.
Ve devlet de gereğini yapar.
Bunu Türkiye’nin en eski Partisi olduğu ile övünen CHP halen anlamamış demek ki.
Çünkü hiçbir HDP’linin sesi çıkmadan, MaaşALLAH, CHP hemen her perdeden, HDP’nin savunuculuğuna geçti.
Ve yine aklım almıyor ki, CHP’nin, ulusalcı olarak tanımlanan, sosyal medyada isimleri önüne TC’yi eksik etmeyen, seçmeni, bu terörist savunmalarına, terör seviciliğine tepki vermiyor?!
Hepimizden evvel, Parti yönetiminin telefonlarını kilitlemesi gereken bunlardan tık yok.
Hiç kimse kusura bakmasın ama, bu saatten sonra da sizin devletçiliğinize kimse inanmaz.
Yaşadığı vatanı bölmeye uğraşanlar ile bir olan bir Parti ile adeta ikiz kardeş olma durumunu bana hiç kimse, Vatanperverlik ile ulusalcılık ile izah edemez.
Karar doğru bir karardı, ama eksikleri var.
Görevden almak yetmez. Suçları sabit olan bunların gözaltına alınıp, mahkemeye, yargılamaya teslim edilmesi de gerekir.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam