ISAF, bir fiyaskonun öyküsü

Kurulduğu günden bu yana ABD ilk kez NATO'nun 5. Maddesini işleterek, "birliğe saldırı" düzeyini ilan ettirdi.

AB'li üyeler, ABD'deki ölenlerin karşısında "derin üzüntü" daha doğrusu öfkesi içerisinde idi ve bu beşinci madde meselesi, çölde serin ırmak gibi geldi.

Saldırganlar belliydi. El Kaide terör örgütü.
Konuşlandıkları yer de belli idi, Taliban'ın elindeki Afganistan dağları.

Ve savaş başladı.
Askeri kayıpları bir yana bırakalım, resmî kaynaklara göre elli bin sivil can kaybı var.
Hoş gayriresmi rakamlar bunun on katını gösteriyor.

Gaye "Nation building" idi, yani bir ülkeyi yeniden ve sıfırdan inşa etmek, demokrasi ve özgürlük getirmek (?!)

Neden olmasındı ki, Almanya'da, Japonya'da bunu başarı ile yapmamışlar mıydılar?

Ama olmadı, olamadı, olamazdı.

Afganistan'ın çoğu bölgeleri, taş devrine geri bombalandı.
Taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakılmadı.
Sonuç?

ISAF güçleri hiçbir vakit bulundukları bölgelere bile hâkim olamadılar ve kurdukları üs bölgelerinin dışına çıkamadılar, çıktıklarında ise, ağır silahlı, ağır zırhlı çıkmak zorunda kaldılar, çünkü her seferinde bir çatışma, saldırı ihtimali vardı, çokça da gerçekleşti zaten.

Sadece Alman ordusundan, Afganistan'da görev yapıp da "ağır savaş travması" hastalığı ile dönen askerlerin haddi, hesabı yok.

Türk güçleri, Afganistan'da hiçbir zaman muharip güç olmadılar ve diğer Müslüman ülkelerin güçleri gibi, dost kuvvet olarak görüldüler, dostluk ve hürmet gördüler.

Bu özellikle ABD ve batı güçleri için hiçbir zaman böyle olmadı.
Onlar her zaman düşman, her zaman işgalci olarak görüldüler ve daima da hedef oldular.

Peki sonuç?
Çünkü ABD ve NATO, artık Afganistan'dan çekilecek.

Sonuç ne oldu?
Her şey çok berbat oldu.

Afyon üretimi ve ticaretinin önü kesilemedi (ABD bunu dürüstlük ile hiç istemedi çünkü), Taliban mağlup edilemedi.

Şu an 356 bölgenin ellisini ellerinde tutuyorlar, çoğu da metropollerin civarları.
NATO'nun çekildiğinde her yere girecekler.
El Kaide terör örgütü mağlup edilemedi, başka ülkelerde, yeniden ve daha etkili olarak örgütlendiler.

Irak, Suriye, Lübnan ateş içinde yanıyor, bölge tamamen destabilize edildi, herhangi bir istikrardan bahsetmek mümkün değil.

ISAF'ın bugüne kadarki faturası bir trilyon dolar!
Karşılığı ise tamamen bir fiyasko.

ABD'nin dünya Polisi/Jandarması vakti de böylelikle bir nihayete kavuşmuş oldu.

Bunu en çok da ABD istiyor zaten.

Çünkü bu tip savaşlar, operasyonlar, büyük paralar ile oluyor ve artık kimse o paraları üstlenmek istemiyor.

Bir diğer husus ise artık kimse, batının getirdiği "demokrasi ve hürriyeti" de istemiyor.

Çünkü bunun aslında, savaş, ölüm, kan ve gözyaşı olduğunu, yerinden yurdundan kaçma zorunluluğu olduğunu, açlık ve sefalet olduğunu, modern emperyalizm olduğunu herkes anladı.

Böyle bir şeyi, kim niye istesin ki?

Evet, Ortadoğu da varlıklarını Batı'ya borçlu olan "krallık" ve despotluklar, diktatörlükler, tabii ki de bunu görmezden geleceklerdir.

Onlar varsınlar, "varlığım Sam amcaya armağan olsun" demeye devam etsinler. Halkları aynı fikirde değil, bu da çok açık.

Kabil havalimanını zaten Türkiye yaptırdı, bugüne dek de her taraftan kabul görerek güvenliğini sağlıyor.

Elbette ki, yatırımlarının karşılığını almakta hakkıdır.
Bundan dolayıdır ki, bu göreve de devam edecektir.

Birilerinin ağız bükerek, "Biden'e yaranmak istiyor" undan falan da değil.

Menfaatlerimizi korumak için.

Afganistan, tarihinde ne Perslere teslim olmuş ne Rus istilasına boyun eğmiş.
Şimdi de ısırmaya çalışırken dişlerinden olan ABD ve NATO oldu.

Türk ordusu, her zamanki insaniyeti ile, düşman olmadığını, dostluğunu ispat etti ve ISAF'dan kazançlı çıkan tek bir ordu varsa, o da Türk ordusu oldu.

Gerisi büyük bir fiyasko.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber