Son olarak NATO zirvesinde (zırvasında), olup bitenler, konuşulanlar, tavırlar, resmî ve gayri resmi açıklamalar, hepimizin gözünü açmalı.
Hakikati, tüm çıplaklığı ile görmeliyiz.
Tek bir hakikat var, o da 1099 yılında, Kudüs’te Haçlıların yaptığı korkunç katliam ve bundan mütevellit doğan ebedi kan davasıdır!
Bu kan davası, 1453 yılında Konstantiniye’nin fethi ile, daha da derinleşmiş, perçinleşmiştir.
Bu gerçekleri, inkar eden her kim varsa, ya çok naiftir, ya gerçekleri görmezden gelmektedir, ya da içimizdeki hainlerden dir.
Günümüzde, desole bir duruma geçen AB’yi halen öven, kayıtsız şartsız hayranlığını yapanlar da ya gerçekleri görmemekte, veyahutta gerçekleri görmezden gelmektedirler.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un açık hasmane tutumu, AB ülkelerinin de buna sükut ederek destek vermesi, bize müttefik olarak gördüklerimizin, asıl düşmanlarımız olduğunu, tüm netliği ile göz önüne sermedi de ne yaptı?
Son olarak verdiği “Terörizm konusunda Türkiye ile anlaşılmaz” demeci, her şeyi anlatmıyor mu?
Evet, bu konunda Türkiye ile anlaşılmaz. Doğru.
Çünkü Türkiye, otuz küsür yıldır, başına bela olan, on binlerce şehidin katili olan bir terör örgütünü, salt, Macron ve AB istiyor diye, can, ciğer, kuzu sarması olarak görmez, göremez.
Böyle bir şeyi Türkiye’den beklemek ise bariz bir şekilde küstahlıktır, aymazlıktır.
Bizim dost (?), dediklerimiz, müttefik (?) dediklerimiz, on yıllardır, PKK’ya, artık her ne harf kombinasyonu ile karşımıza çıkarsa çıksın, her türlü parasal, lojistik, silah desteği yaptığını biz görmüyor muyuz?
Görüyoruz, gördük.
Ve bu sadece Fransa ile sınırlı değil.
Tarihte, PKK itleri, Yunanistan da Suriye de İran da Lübnan da eğitilmedi mi?
Kampları yok muydu?
Almanya’nın Heidelberg şehrindeki gizli PKK hastanesini nereye koyacağız?
Hani şu, bir yürekli “gurbetçi”’nin, basıp da yerle yeksan ettiği hastane?
Fransa, Belçika, Hollanda, Almanya, İtalya, İsveç, Danimarka, hele de İsviçre, yıllardır PKK militanlarına kucak açmıyor mu?
Sığınma hakkı, akabinde vatandaşlık vermiyorlar mı?
PKK’ya bağlı “derneklerin” bazı ailelerin Almanya’daki akıl almaz gayrimenkul servetlerini kim açıklayacak bize?
PKK’nın tüm Avrupa’da topladığı paralar, Hollanda’nın Eindhoven şehrindeki “dernek” lerinde toplanmıyor mu?
Oradan da emekli yaşında Kişileri kurye olarak, Türkiye, İzmir’e sokulup, oradan dağılmıyor mu?
DHKP- C Paris’te bulunan merkezinde, para yıkamıyor mu?
PKK’nin itleri, Türkiye içinde, Almanya’dan aldıkları “Milan” tanksavarları ile, askerlerimizi şehit etmedi mi?
Ve yine tüm bu haltları yiyen Batı ve Haçlı zihniyeti, bizim karşımıza geçip de “diktatörlük” diye küstahça parmak sallamıyor mu?
Hayır, Batının hiçbir ülkesi, asla bizim dostumuz değildir, olamaz, olmayacak da.
Bu mümkün değil.
Çünkü bunların dini vecibeleri arasında “kılıç ve ateşle, hristiyanlığa döndürün” diye bir şey var.
Hani İslam Dünyası’nı hep Cihad ayetleri ile suçluyorlar ya, dikalası kendilerinde mevcut kardeşim!
Ve maalesef, yakın tarihin bize öğrettiği şu gerçek de var ki, o da Türk’ün, Türk’ten başka dostu olmadığı gerçeğidir.
Suud ailesi, zamanında İngilizlerin gönüllü köpekliğini yaptıktan sonra, Sykes – Picot anlaşmasından yedikleri kazıkları sineye çekmiş olacaklar ki, bugün de hem Kraliçe’nin ve hem de ABD’nin kapı kulu olmaya devam ediyorlar.
Son olarak, Çin hükümetine “Uygur Türkleri teröristtir” diye bir açıklama yaparak yanaşmaları, Türk kelimesine, kavramına, ne kadar düşman oluklarını sergilemiyor mu?
Biz, her ne kadar, “ümmet” bilinci içinde, dünyada zulm gören her Müslüman topluluğa elimizi uzatsak ta Uygur Türkleri meselesinde, hiçbir Arap ülkesinin bir tepki verdiğini göremiyoruz!
Hadi geçmişten ders almadık.
Burnumuzun dibindeki olup bitenlerden de mi ders almayacağız?
Onbinlerce TIR, uçağın getirdiği ve YPG’ye teslim ettiği silahları görmedik mi?
Fransız fabrikasından çıkan beton tahkimler ile yapılan tünelleri görmedik mi?
Yıllardır Mehmetçiğe sıkılan mermilerin, atılan bombaların, roketlerin menşelerini bilmiyor muyuz?
Bunlar tarlada mı yetişti, ağaçta mı bitti?
Tilki kümese girmeyi kafasına koymuşsa, horoz kılığına bürünür, yine de girer!
Bizim kümese de NATO kılığında girmiş.
Dolayısıyla NATO’yu dost görmek, çakalı, sürüye bekçi yapmak gibi bir gaflettir.
Senelerdir, globalleşme, sınırsızlaşma gibi terimler ile, kendi aralarında çok iyi kaynaştılar ve fakat amma, Türkiye’yi, hep bunun kenarında tuttular.
Ancak ticari münasebetleri ve menfaatleri doğrultusunda kısıtlı olarak yakınlaşmaya izin verdiler.
Çünkü iki ölen liderleri Mitterand ve Kohl, ne demişlerdi:
“Türklerin pazarı büyük, paralarını alacağız, ancak asla içimize sokamayız, biz bir hristiyan toplulukları birliğiyiz”!
Ne kadar da doğru demişler. Onlar bir Haçlı kulübü. Biz ise İslamın keskin kılıcı ve mızrak uçu!
Söz YPG’den açılmışken:
Güya DEAŞ’a karşı savaşmak bahanesi ile hepsi de koyu dindar, Alman, Amerikalı, Fransız, Kanadalı, İspanyol, Portekiz, Yunan, Belçikalı, Hollandalı, İsveçli, Danimarkalı, İsviçreli teröristleri biz YPG’nin içinde görmedik mi?
Hepsi de ne diyor?
Bu kutsal bir savaştır!
Hepsi koyu hristiyan!
Vatikan, yeni bir Haçlı seferi düzenliyor, biz buna tepkisiz mi kalacaktık?
Bunu da nerden çıkarttı bu adam dediğinizi duyuyorum sanki.
Yakın geçmişte, Papa, tüm hristiyan liderleri Vatikan’a çağırmamış mıydı?
O resmi unuttuk mu?
Sanki o toplantı da yemek yiyip kilo alarak ayrıldılar mı?
Eh buna inanan, Noel babanın bacadan indiğine de inanır.
DEAŞ’ı kuranın Obama olduğunu itiraf eden Trump değil miydi?
Hayır Macron ne dedi, ‘Sizinle terörizm konusunda anlaşamayız.’
Hele, sen bir Libya ile yapılan anlaşma, sene niye battı, onu de hele…
Tüm dünyaya kapılarımızı kapatalım demiyorum.
Bu zaten saçmalık olur. Deli zırvası olur.
Ancak, her münasebetimizde, check to check, win- win, yani, ihtiyatlı olup, kazan kazan esası ile hareket etmeliyiz.
Akıllı ve akılcı siyasetler izlemeliyiz.
Bugün bir global player olduğumuzu, gündem belirleyen bir ülke olduğumuzu, tüm dünya kabul etti.
Bizim muhalefet edemedi, o da başka bir mesele, ancak bu gerçekleri değiştirmez.
Ve buraya sadece 17 senede gelindi.
Şimdi, bu statüyü koruyamazsak, 2001 öncesi konumdan daha beter bir konuma gelmemiz işten bile değil.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam