Ne yaparsanız yapın, hangi ajansla çalışırsanız çalışın, istediğiniz PR'ı yapın;
Geçmiş, geçmişte kalmıyor.
Hele de internet çağında, hiçbir şey unutulmuyor.
Yani, amiyane tabir ile geçmişte yediğiniz hurmalar, bugün sizi tırmalar.
Ne yaparsanız yapın, imaj değişikliği bu ülkede çok zor. Zor çünkü, ülkemiz insanları sizi bir kefeye koydu ise tam da o kefede bırakır ve siz hiçbir şey yapamazsınız.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu hafta, pek çok insana göre, siyasi intihar etti.
Harakiri yaptı.
Neden, nasıl?
Tamamen gereksiz bir konu üzerinden, hem de kimsenin aklına sığmayan bir vakitte, çoktan sorun olmaktan çıkmış bir konuyu, başörtüsü konusunu, gündeme getirdi.
Kime karşı getirdi?
Bu sorunu seneler önce halletmiş olan Sayın Erdoğan'a karşı getirdi.
Yasa teklifi sundu.
Yasa muğlak, başörtüsünün b si yok.
Kaldı ki, insan hakkı olan bir şeyi, yasal düzenlemeye gerek yok.
Çünkü, bugün Yasa ile müsaade edersin, yarın Yasa ile yasaklarsın.
Seneler önce, 80 sene boyunca, yasalar ile değil, düzenlemeler ile yasaklanan, insan hakkını gasp eden bir dönem geçirdik.
Bu düzenlemelerin en ateşli savunucusu ise laiklik bahanesi ile CHP zihniyeti idi.
Ve işte, bugün kanun teklifi ile sözüm ona başörtüsünü garanti altına almak isteyen Kılıçdaroğlu, AK Partisi'nin düzenlemeleri kaldırma ile ilgili kanunun iptali için, bizzat AYM'ye gitmiştir.
Başörtüsüne "çul, bir metre bez parçası, paçavra" diye düşmanlık yapan, Kılıçdaroğlu'nun, bugün bu meseleyi bu evreye getirmesi, başta kendi tabanı, hiç kimse tarafından ciddiye alınmadı, samimi bulunmadı ve taktiksel manevra olarak algılandı.
Neticede tam da böyle olduğu kanıtlandı.
Çünkü karşısına aldığı Sayın Erdoğan, blöfü gördü, eli yükseltti ve rest dedi.
Bırakın yasayı, "Anayasal düzenlemesi yapalım" dedi ve hemen, anında, CHP cephesi çark etti.
Aslında Kılıçdaroğlu, gollük pas verdi, Sayın Erdoğan ise topu 90'dan taktı.
Satranç tabiri ile CHP, piyon ile şah çekti, ancak köşede bekleyen veziri görmedi ve şah mat oldu.
Eğer böyle bir manevra altılı masada karar alındı ise bence o masanın yararından fazla zararı var demektir.
Eğer, danışmanları böyle bir taktik verdi ise bence o danışmanlardan çok çabuk bir şekilde yollarını ayırsın.
Yok eğer o meşhur ajansın işi ise derhal başka bir ajans bulsun.
Çünkü bu hata, öyle böyle bir hata değil, kardinal hatası.
Kendi alanında usta olan birine, kral disiplini olan bir alanda meydan okumak için, sizin geçmişinizde, bu meydan okumaya mani, hiçbir şeyin olmaması gerekir.
Ama hem sabıkanız kabarık, hem de bu şekilde meydan okuyor iseniz, o zaman ya birileri size çok fazla özgüven telkin etmiştir, ya da sizin kibriniz, aklıselim in önüne geçmiştir.
Öyle, ya da böyle, kamikaze dalışından farksızdır yaptığınız.
Sonunda, siz ofsayt olur, oyun dışı kalırsınız ve günlerce sesiniz çıkmaz.
Tabii bu taktığın arkasında başka oyunlar yoksa.
Mesela, Gürsel Tekin gibi bir ismin, HDP'ye bakanlık verme konusunu sümen altı etmek istiyorsanız.
Mesela, "Tutuklu Gazeteciler Raporu" denilen şeyde, bir değil, bir sürü, eli kanlı terörist bulunmuş ise ve siz, buna argüman yetiştirmek için referansı PKK'dan almış iseniz ve şimdi bunu gündemden düşürmek istiyorsanız, bu şekilde kamikaze dalışı yaparsınız.
Hele de, resmen ittifak ettiğinizi inkar ettiğiniz HDP'nin eş genel başkanı, Pervin Buldan, "yönetime talibiz tabii, onlara istediklerini yaptırmayacağız" diye demeç vermişse...
İşte o zaman, gündemi bambaşka bir yere çekmek istemeniz, gayet doğaldır.
Tabii, altılı masadaki sorunları ve size karşı gelişen muhalefeti unutturmak gibi de düşünceniz olabilir.
Her harikulade, yaptığınız ağır bir hatadır, master error, fatal error dur.
Çünkü artık köşeye sıkışansınız, resti ya görürsünüz, ya da ilelebet muhafazakar kesimin gözünden düşen olursunuz, tabii bu asla samimi olmadığınız helalleşme konusu da, sadece mizah konusu olur.
Ne demiş eskilerimiz?
Madem yüzme bilmiyorsun, ağaca niye çıkıyorsun?
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam