Gara, Boğaziçi şifreleri

PKK'nın insan kaçırma laneti, yeni değil, kırk yıldır yaptıkları bir aşağılık.
Eh, lanetli bir terör örgütünden başka bir şey de beklenmezdi.

Günümüze gelecek olursak…

Biden, daha Başkan olmadan, muhalefete her türlü desteği verme ve mevcut hükümeti yıkma sözünü verdi.

Ve bu sözü tutmaya başladı da.

Boğaziçi olayları, doğrudan PKK'nın istekleri üzerine gelişmiştir.

Çünkü PKK, hemen her yerde köşeye sıkışmış durumdadır.

HDP için ise, artık yolun sonu, gayet net gözükmektedir.

Sayın Soylu ve Akar Bakanlar, hiç şüphesiz ki, PKK/HDP'nin en gözlerine batan insanlardır.
Sayın Çavuşoğlu'da hemen arkalarında gelmektedir.

Elbette ki asıl hedef Sayın Erdoğan'dır!

Şimdi "Gara'nın Boğaziçi ile ne alakası var?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim.

Çok alakası var.

Çünkü Boğaziçi olayları, ikinci bir gezi olaylarına dönüştürülmedi.

Bu buraya kadar.


Diğer tarafta, PKK tarafından beş, altı sene önce kaçırılan vatandaşlarımız vardı!

PKK, kaçırdı insanları, sık sık geceleri hareket etme kaidesi ile yer değiştirerek, kendileri gibi giydirerek, kurtarılmaya karşı önlemler alırlar.

Bu şehid olan on üç vatandaşımız da senelerdir bu muameleye maruz kalmışlardır.

Başka bir husus ise PKK'nın bu insanları kah canlı kalkan kah ise şantaj malzemesi olarak kullanılmalarıdır.
Karşılığında üç bin teröristi, ki tabii Apo'yu, Demirtaş'ı vs istemekte idiler.

Bir başka mevzu ise bu durumun içinden çıkmak için, devlete HDP'yi muhatap olarak dayatma çabalarıdır.

Zira HDP'li vekillerin, dahi firari FETÖcüler Can Dündar ve Emre Uslu, şehid haberlerinin hemen ardından tam da bu hususa baskı yapmışlardır!

Acı gerçek şu ki, bu vatandaşlarımız, kaçırıldıkları gün, zaten ölmüşlerdi.

Ve şunu da biliniz ki, şehidlerimiz, bunu böyle biliyorlardı zaten.

Orada kimin, kim olduğunu burada yazmak hem şehidlerimizin hatıralarına hakaret hem de devlet terbiyesine terstir.

Şu zinciri çizebiliriz:
Biden>PKK>HDP>FETÖ!

Gara'da kurulan oyunun aktörleri böyle.

Peki ne oldu da TSK bu operasyona girdi?

Bir şekilde, devlete, vatandaşlarınızın nerede tutulduğunun haberi geldi.

İstihbarat bunu teyit etti ve Operasyon için düğmeye basıldı, çünkü insanlarımızın kurtarılması şansı, her ne pahasına olursa olsun, kaçırılmazdı.

Önceden hava indirme harekatı ile Özel Kuvvetler bölgeye sevk edildi.

Bölge, coğrafi bakımdan çok zor.
Yüz metre ileri gitmek için, bin metre inip, bin metre tırmanmanız gereken bir coğrafya.

PKK'nın kendini en güvende hissettiği yerlerden biri.

Sevk edilen unsurlar, mağara mağara ilerleyerek, çetin çatışmalar yaşanarak ilerleyebildi, bu esnada ise hava kuvvetleri destek vermeye başladı.

Yakalanan bir terörist, vatandaşlarımızın tutulduğu mağarayı söyledi ve bir kroki çizdi.

Üç giriş, çıkış, dokuz oda, yedi demir kapı, zikzaklı tüneller, 1,20 m yüksekliğinde tüneller, patlayıcı tuzaklar ve mukavemet gösteren teröristler.

Tam bir cehennem!

Ancak, siz, vatandaşlarımızın o gün şehid edildiğine inanıyor iseniz, yanılıyorsunuz.

Çünkü PKK teröristleri, çıkar yol bulamayınca teslim olurlar.
Bu kez, olmadılar ve en sonu gebertilene kadar çatıştılar.

Emin olun ki, insanlarımız çok önceden şehid edilmişti.

Peki PKK bunu niye yaptı?
Ellerindeki kozdan neden vazgeçti, kendi teröristlerini neden ateşe attı.

Son sorunun cevabı gayet basit, çünkü PKK için hiçbir insanın hayatının önemi yok, kendi yandaşları buna dahil!

Peki ellerindeki kozu neden verdiler?

Çünkü, Türk devleti, teröristler ile pazarlık etmez, etmedide ve isteklerine de cevap vermedi, veremezdi zaten.

Çünkü bu, Devleti aciz duruma ve her türlü şantaja açık durumuna düşürürdü.

Böylelikle PKK, ellerindeki taş ile birçok kuş vurmaya niyetlendi.

Operasyonu, doğrudan Türk devletinin başarısızlığı olarak deklare etmek.

Başta, baş düşmanları Sayın Hakan Fidan olmak üzere, Sayın Soylu ve Sayın Akarı topun ağzına getirmek.

Dolayısı ile Sayın Erdoğan'ın A takımına zarar vererek zayıflatmak, kıskaca almak.

PKK'yı, HDP nezdinde bir nevi meşrulaştırarak, devlete muhatap olarak dayatmak.

Tabii HDP'nin kapatılmasını önlemek!

Çünkü öyle bir köşeye sıkışmış durumdalar ki…

Bir yandan MİT, olağanüstü çalışıyor, bir yandan TSK ve Emniyet güçleri amansızca üstlerine gidiyor, bir yandan İHA, SİHA'ların korkusundan kafalarını dahi inlerinden çıkaramıyorlar.

Ama en önemlisi ise Diyarbakır Anneleri!

Evet, o aileler, öyle bir şeyi başardılar ki…

HDPKK'nın kırk yıldır kurdukları korku imparatorluğunu, baskı hegemonyasını yıktılar, yerle bir ettiler.

Hem de nerde?

Diyarbakır'da, yani onların Amed dedikleri yerde.
Yani sözde Başşehirlerinde, kendi binalarını kullanamaz hale getirdiler.

Oyun büyük!

Aktörler çok güçlü, dost görünen düşmanlar.

Hiç kimse olup bitenleri, tek pencereden görmesin.

Gezinin arkasında kim vardı ise, 17/25'i kim yaptırdı ise Karlov Suikastı, Vodafone Park saldırısını, 15 Temmuz'u kim yaptırdı ise, PKK'nın arkasında kırk yıldır kimler var ise bugün de olup bitenlerin arkasında bunlar vardır!

Pandora'nın kutusunun içinden çıkan iğrenç bir konsorsiyumdur.

FETÖ ne ise, PKK, YPG, PYD, DHKP-C de odur.
Yöneten tek merkezdir.

Bu zaten sosyal medyada yapılan "tek dilli" paylaşımlardan gayet net anlaşılmakta aslında.
Ve bunları masumlaştırmaya çalışan, güzelleme yapan, meşrulaştırmaya çalışan kim var, kim yoksa, bu olayların hepsi ile doğrudan iltisaklıdır, suçlara ortaktır.

Ellerine kan bulaşmıştır.

Ve şu da bir gerçektir ki, bir siyasi hareket kana bulaştı ise o hareket de artık Terör örgütü ile eşdeğerdedir.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber