FETÖ’nün ağı

Eş, dostlarının, akrabalarının kendilerini şikayet ettiklerini, hiçbir yerde güvende olmadıklarını, ama aslında masum olduklarını anlatıyorlar!

Midem bulanıyor!

Esefim gün geçtikçe, bunları okudukça, gördükçe kat be kat daha artıyor açıkçası. 

Hoş, zaten dinecek bir öfke değil, FETÖ’ye karşı duyduğum nefret, bir de üstüne bu yalan, bu riyakar açıklamalar gelince, insanın siniri tavan yapıyor!

Doğu Almanya’nın eski istihbarat teşkilatı vardı STASi!

Korku salan ve akla gelebilecek en hasta ruhlu metotlar ile şizofren devletin meşhur ve gerçekten dehşet verici istihbarat örgütü!

Eski Nazilerin Gestapo’sundan devşirilen ilk lider kadrosu, bu örgütü ve haber alma teşkilatını akla sığmayacak bir şekle sokmuştu!

Tabii tüm iğrençlikler, gerçekler, aslında Doğu Almanya çöküp, STASİ Merkezi basıldığından sonra ortaya çıkmıştı.

Yani, imha edilen dosyalardan geri kalanlar kadar!

Ancak bu geri kalanlar bile, insanın damarlarındaki kanı dondurmaya yetti! 

Almanlar, halen bu gerçeklerin şokunu yaşamakta. Pek çok mağdur olan kişi, bugüne kadar psikolojik tedavi görmekte. Çünkü ihaneti kaldırmakta güçlük çekiyorlar!

Nerdeyse her ailenin içinde bir İM!

İM, STASİ jargonunda gayri resmi personel demek. 

Ve bunlardan milyonlarca vardı. O kadar ki, nerdeyse her ailenin içinde bile, ailesini gammazlayan bir ajan vardı! 

Babaların evlatlarını, kardeşin kardeşi gammazladığı bir ülke halinde idi Doğu Almanya. 

Hiç kimse dosyasız değildi. 

Ve bilgi verenler ise çoğu zaman en yakınlarıydı.

Bu rejimde, devlete, hükümete karşı “of” diyen biri dahi, aylarca, yıllarca, mahkemesiz, yargısız, STASİ’ye ait hapislerde uyutulabiliyordu!

Doğum yapan bir kadın, rejime karşı ise çocuğu zorla alınıyor veya esirgeme kurumuna yada güvenilir olarak bilinen bir aileye veriliyordu. 

Hele bir de çocuklar mecburi olan komünist gençliğe üye oldu mu, tamamen ailelerinden koparılıp, rejimin istediği gaddar, ruhsuz insanlara dönüştürülüyorlardı!

Nasıl, tanıdık geldi mi?

Bu FETÖ ile STASİ aynı yöntemleri kullandılar senelerce ve hiç merak etmeyin, halen de kullanıyorlar. 

Her FETÖcü, en yakınındakiler hakkında düzenli raporlar tuttu.
Hele de yetenekli bir öğrenci buldukları zaman, 7/24 göz hapsine aldılar. 

Ailelere hulul edebildilerse iyi, edemedilerse, çocukları ailelerinden kopardılar.

Her memur dairesindeki mesai arkadaşlarını fişledi.

Bir daireye atama, “abi” ler olur verirse oluyordu, onlar da bu raporlara göre hareket ediyordu.

Öyle bir ağları vardı ki, sokak sokak, hatta hane hane bileği topluyor ve aktarıyorlardı.

Nişangahlarına girenleri ise özel olarak izliyor ve istediklerini yaptırmak için zaaflarını kullanıyorlardı.

Bunları sadece göz hapsine değil, teknik takibe de alıyor, ortam ve telefonlarını dinliyor, gizli kameralar ile kayıt yapıyor, elde ettikleri bilgileri de şantaj için kullanan aşağılıklar bunlardı.

Sadece ülkemizde değil, Avrupa’da, Asya’da, Orta Asya’da, her kıtada, her ülkede yağıyorlardı bunu.

Okul açma bahaneleri ile dünyanın en geniş istihbarat ağını kurmuşlardı.

Hatta buna ilk muhalefet eden Putin olmuştu. Zira FETÖ’nün Rusya okullarına “öğretmen” olarak yolladığı elemanlarının isimleri, CIA’in maaş listesinde çıkınca, tüm okulları kapatarak, elemanları da deport eden Putin idi! 

Yabancı ülkelerde, oralardaki Türk toplumunun bir zaman en angaje ve sevilen isimleri FETÖcü çıktı!

Güya Türk tebası için çalıştıkları sanılan insanlar, meğer bulundukları cemiyet, dernek, mahalleler hakkında düzenli raporlar tutarlarmış. 

Bunlar ancak şimdi su üstüne çıktı. 

Ve yine, tam bir istihbarat teşkilatı yöntemleri ile, 17/25 ile 15 Temmuz arası, Avrupa’da alenen bilinen baş FETÖcüler, bulundukları, ikamet ettikleri yerleri bir bir terk ettiler.

Bilinmedikleri, hatta Türk tebaasının nispeten az olan yerlere, oldukça uzak yerlere taşındılar. Yani görünmez, bilinmez oldular! 

İşte tam da bu vatan haini, gammazcılar, şimdi kalkmış, masumuz, mağduruz rolleri kesiyorlar.

Peki masumlar: 15 Temmuz hain saldırısı esnasında, Avrupa’dan kafilelerle yola çıkarak, Türkiye sınırlarında onbinler halinde bekleyen siz değil miydiniz?

Ve darbe başarısız olunca rotayı İspanya’ya çeviren sizler değil miydiniz?

Güya kainat kafiri Papaz’ınızla, muzaffer bir şekilde ülkeye giriş yapacak, bitmek bilmeyen kibiriniz tavan yapacaktı değil mi? 

Ancak çok şükür Allah cc bu çirkef, bu iğrenç planlarınızı yerle bir etti.

Yani siz, on yıllarca en yakınlarınızı bile fişleyen, kategorize eden diz, şimdi Türk makamlarına ihbar edilmekten mi şikayetçisiniz?

Ne sandınız? Bu kadar alçaklıktan sonra, bu kadar ihanetten sonra, bir de ellerinizi, kollarınızı sallayarak, bir dolara sattığınız bu ülkede dolaşacağınızı mı?

Bu milletin, tüm yaptıklarınızı ve halen de yapmakta olduklarınızı unutacak mıydı? 
Sineye mi çekecekti?
Oldu, bitti, hadi neyse, mi diyecekti?

251 şehidi, binlerce Gazi’yi unutacak mıydı?

Size merhamet mi edecekti?

Peki ya o darbe başarılı olsaydı?

Salyaları akmış, gözleri dönmüş katil sürüleriniz kime merhamet edecekti?

251 insanı acımadan şehid eden bu vahşi hayvanlar, kimlere acıyacak tı?

Hayır, acımayacaktı!

Tam tersi, milyonlarca insanı infaz edecek, hapislere atacak, anahtarları da yok edecektiniz!

İşte bundan dolayıdır ki, size merhamet, merhamete ihanettir. 

Evet, hiçbir yerde güvenli hissetmeyin kendinizi. 
Hiç kimseye güvenemeyin.
Hatta Türkçe duydunuz mu, aklınız çıksın, ödünüze bulaşsın. 

Vatansız yaşayın, vatansız ölün. 

Bir dolarlara sattığınız bu ülke size haram olsun!

İstismar ettiğiniz Türkçe dili, korku vesileniz olsun. 
İki kelime Türkçe duyduğunuzda iliklerinize kadar dona kalın. 

Her şeyin bir bedeli vardır. 

Vatana ihanetin bedeli aslında idamdır, ancak sizin için de vatansızlık olsun.
Ki bana sorarsanız, ölümden beterdir!


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam 
OGÜNhaber