Beni ilgilendiren de zaten işin, futbol ile alakalı olmayan yönü.
Şahsen ben zaten bu turnuvanın Türkiye'ye verilebileceğini asla tahmin etmiyordum, dolayısı ile de hiçbir boşa çıkan beklentim, ya da sükutu hayalim olmadı!
Çünkü elde olan bulgular, Gezi olaylarından beri süregelen gerginlikler, başka bir sonuç doğuramazdı zaten!
Meseleye rasyonel olarak baksa idi UEFA, mantık ile yaklaşsa idi, Euro24 Türkiye'den başka bir ülkeye zaten verilemezdi!
Altyapısı tam olan, Avrupa'nın hiçbir ülkesinde bulunmayan sıfır ve A Klas stadyumlar, antrenman sahaları, dünyaya kendini defaatle kendini ispatlamış otel gastronomisi, yüksek güvenlik standartları, ülkece futbol hastası bir millet…
Bir futbol şöleni yaşanacak ise, bu ancak Türkiye'de yaşanabilirdi!
Ama işin aslı öyle değil işte!
Temel de yatan çok başka şeyler var.
İdeoloji var, siyaset var, en önemlisi ise rüşvet var!
UEFA'nın ve FİFA'nın 2006 Dünya şampiyonluk turnuvasını yine Almanya'ya verirken hangi rüşvetler karşı verdiğini ve bundan çıkan skandalı daha unutmadık!
Bu kez de böyle bir faktörün var olduğundan, adım gibi eminim!
Gerekçelerin başında zaten, altyapı veya hazırsızlık falan yok.
Ne var: 'Türkiye de olan insan hakları ihlalleri var'!!!
Peki kime göre, neye göre?
Dünden beri, yani Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Sayın Erdoğan'ın Almanya'ya ayak bastığından beri, hemen tüm Alman medyasını dikkatle ve de iğrenerek, esefle takip ediyorum!
Adeta kudurdular ve kinlerini kusmaya doyamadılar!
Objektif hiçbir haber, hiçbir belgesel, hiçbir canlı yayın yok!
Olayı naklen verenlerin suratları mahkeme duvarı, sürekli alay, kötüleme ve itham!
Bu sadece Almanya ile sınırlı olsa yine iyi!
Tüm AB basını aynı teraneleri tutturmuş gidiyorlar.
Böyle bir havada siz UEFA'dan hakikaten adil ve reel verileri baz alan karar bekledi iseniz, bu en hafif tabiriyle naiflik olmuştur!
Ve diyelim ki, Türkiye de insan hakları ihlalleri var. Ki yok.
Peki, Almanya'da olup bitenleri UEFA yetkilileri acaba görmedi mi?
Chemnitz de iyice aytuka çıkan sağ terörü, acaba duymadılar mı?
Bu olayları inkar ederek büyük bir, aslında suç işleyen ve kriz sebebi olan Alman İç İstihbarat Başkanı Maassen olayı, yoksa Türkiye de mi yaşandı?
Alman Federal Parlamentosunda oturan 100 aşırı sağcı, ırkçı, kısacası Nazi AfD vekiller, insan hakları ile nasıl bağdaşmakta?
Demokrasi ile nasıl bağdaşmakta acaba?
Hemen tüm Alman güvenlik güçlerinin, savcı ve yargıçlarının sağ ve faşizan meyilli olduğunu duymadı mı UEFA?
Daha bugün, Sayın Başkanımızın güvenliğini sağlamak için (Allah korusun), Saksonya eyaletinden gelen bir Alman özel harekat Polisi, görev listesine ismini “Uwe Böhnhardt” olarak kaydettirdi!
Peki kim bu Böhnhardt: 9'u Türk olmak üzere 11 insanı katleden, Köln deki meşhur Türk muhiti olan Keup Sokağına bombalı saldırı düzenleyen ve sonrada bir kendini vurduktan sonra karavanını ateşe veren?! NSU terör örgütünün üyesi!
Bu olayı ise Berlin Eyalet Polis Müdürü “aptallığın zirvesi” olarak geçiştirmek istedi. Bu da kenar not!
Demek istediğim, UEFA, tüm bu olup bitenleri, kundaklanan Camii, dernek ve işyerlerini herhalde insan hakları ile bağdaştırabildi!
Ancak, terör propagandası yapan, darbeye bizzat katılan, darbeye destek veren veya öven, terör örgütleri ile iç içe olan sözüm ona gazetecilerin tutuklanmalarını, yargılanmalarını, insan hakları ihlali olarak görmüş!
Suçları tespit edilerek derdest edilen? Hüküm giydiği halde, yargıdaki yandaşlarının kıyaklarından faydalanarak yurtdışına kaçanların durumunu, insan haklarına ihlal olarak görmüş!
Bugün düzenlenen basın toplantısına akreditasyon aldığı halde gelmeyen Can Dündar isimli sözde gazetecinin halini, insan haklarına ihlal olarak görmüş!
Peki niçin gitmedi?
Çünkü yüreği yetmedi.
Çünkü Türkiye de hüküm giymiş bir firari, kırmızı bülten ile aranıyor, o salonda da bir dünya Türk Polisi vardı!
Gördükleri yerde de derdest etme hakları olacaktı!
Onun için de gidemedi!
Çünkü kendisi korkak bir zavallı. Ucuz kahramanlıklar peşinde olan tabansız!
Safi rüzgar!
Dolayısı ile bu karar, tekrar ediyorum beni hiç şaşırtmadı!
Asıl Türkiye lehine bir karar çıksaydı cidden şaşırmış olurdum!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam