Şaşkınlık içinde izliyorum.
Gazze de 17000 insan katledilmiş, taş üstünde taş kalmamış, her gün insanlık suçu işleniyor, yeni doğmuş bebekler öldürülüyor.
Ukrayna da zoraki bir savaş var.
Afrika'nın pek çok yerinde, halen insanlar açlıktan, sefaletten ölüyor, ama koca dünya bir yere doluşmuş, sürdürülebilir bir dünyayı konuşuyor.
Şaka mısınız siz?
Neyi sürdüreceksiniz acaba?
İnsanlar, mazlumlar nasıl daha iyi öldürülür, bunu mu?
Acaba, her gün/gece durmadan bombardıman için kalkan İsrail savaş uçaklarının emisyon kirliliğini ölçtünüz mü?
İnsanların üstüne yağan o fosfor bombalarının karbondioksit ayak izi ne kadar acaba?
İklime zarar veriyor mu?
Savaş tanklarının yakıtları biyolojik mi acaba?
Atılan mermiler, geri dönüşüme tabi olacak mı?
ABD'nin savaş gemilerinin emisyon ölçümü temiz mi?
Kalkan savaş uçakları acaba göçebe kuşların hayatlarını olumsuz etkiler mi?
Saçma mı diyorsunuz?
Peki, şöyle izah edeyim;
Almanya'da iki rüzgar gülü inşaatı için beş senedir hukuk mücadelesi veriliyor.
Nedeni ise o bölgede yaşayan, ender bir atmaca türünün olumsuz etkilenme ihtimali.
Yani çevreci bir projeyi, çevrecilik kasan bir dernek baltalıyor.
İsveç de durum daha da vahim.
Yöre halkının varlığına mutlak inandıkları "kaya ve doğa perilerinin" yaşadıkları iddia edilen beş metrekare kayalığı kaldırmamak için, koca otoyolun güzergahı değiştiriliyor.
Hayır, fıkra değil, gerçek.
İklim, doğa, vahşi hayvanlar hakkında her daim duyarlılık kasan Avrupa ülkeleri, hümanizm maskesi takan Avrupa ülkeleri, mesele Müslüman hayatı olunca, "İsrail'in sivil katliamı yaptığına dair bulgu göremedik" diyorlar.
İğrençliğin, riyakarlığın zirvesi bu olsa gerek.
Almanya Şansöylesi hiç sıkılmadan, "İsrail demokratik ve hümanist bir hukuk devletidir, ordusunun uluslararası hukuka uygun davrandığı hakkında zerre şüphem yok!" diye bir demeç verebiliyor.
Yahu, bu adamın ülkesinde, kurbağalar asfalta çıkmasın diye yolların altına tünel yapılıyor, tünel!
İki kıytırık kurbağa için binlerce Euro para harcanır, en az beş çevreci dernek ayaklanır, ancak öken masum çocuklar için, kılları kıpırdamaz.
Her ürünün üzerinde "BİO" yani organik damgası ararlar, ancak mesele katliam olunca, görmezden gelirler.
İğreniyorum, tiksiniyorum.
Bu çifte standart, bu iki yüzlülük, bu riyakarlık midemi bulandırıyor.
Hele ki, Pandemiden sonra, şimdi mesele iklim olmuşsa.
Evet pandemi öncesi de vardı da, şimdi işte yine averajda.
Çünkü iyi para getiriyor.
Çünkü her şey yeniden yapılacak.
Elektrikli araçlar, şarj istasyonları, yeni ürünler, bu ürünleri yapacak fabrikalar vs…
Tabii bunların hepsi külfet, büyük bir sektör.
Bu devasa paraların yanında, bir kaç bin insan, dünya kamuoyunun önünde katledilmiş, kime ne canım.
Her sabah kalkıp, rutininiz bozulmuyor ya, konforunuzdan ödün vermiyorsunuz ya, kime ne Gazze'den, kime ne ölen binlerce masumdan.
Sokakta yaşayan bir kaç köpek, gündem oluyor da, ölen binlerce çocuk, o birilerin gündemi olmuyorsa, o zaman vicdanlar çekilmiş, geriye leşler kalmıştır.
Filistin'de bu mezalim oluyorken, ırkdaşları kılını kıpırdatmıyor, ama bu gibi saçma bir konferans için yüzlerce milyon dolar harcıyor ise, zaten bu dünya sürdürülmesin.
Avrupa'da yaşayan bir tosbağanın hayatı, Gazzeli bir bebeğin hayatından daha önemli ise, bu dünyada ne hak vardır, ne hukuk, ne adalet.
Evet, doğayı korumak elbette ki önemlidir.
Ancak ortada savaşlar varken, açlık varken, sefalet varken, ve tüm insanlığın bunlara karşı durması icabet ediyorken, kalkıp da iklim konusunda uluslararası bir konferans düzenlemek, açıkçası insanlık ile asla bağdaşmaz, bağdaşamaz.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam