Diyarbakır Anneleri ve İnsan Hakları

Hemen başında belirtmek isterim ki, Diyarbakır Annelerini ilk andan beri ve bugüne kadar her türlü destekleyen bir kurum olan Gün Medya Gurubu'nun bir neferi olmak, benim için bir gurur kaynağıdır.

Diyarbakır Anneleri/Aileleri, aslına baktığınızda, tüm dünyada ders olarak okutulan Mahatma Ghandi'nin, Martin Luther King'in yaptıklarının daha da ilerlemiş bir versiyonunu yapıyorlar.

Hatta, seksenlerin başında, Polonya'daki Solidarnoş, tersane işçileri direnişi ve lideri Lech Walensa, eski Çekoslovya'nın hürriyet hareketi Vatzlav Havel de Diyarbakır Anneleri/Ailelerinin yaptıklarını yapmışlardı ve dünya literatürüne, tarihe geçtiler.

Emin olun, bu insanlar batılı bir ülkenin vatandaşları olsalardı, çoktan Nobel Barış ödülünü almış, o sempozyumdan bu konferansa katılan konuşmacılar olmuşlardı.

Ama onlar Türkiye'deler ve mücadele ettikleri terör örgütü, iş bu batılı ülkelerin, nerdeyse 40 senedir destekledikleri bir örgüt.

Bundan dolayı da hiçbir batı medyası onlardan, zinhar söz etmez, kir kare fotoğraf dahi yayınlamaz!

Hatta Greta Thunberg gibi bence ağır psikolojik sorunları olan bir kız çocuğu kadar rağbet görmezler.

Her fırsatta hümanizm kasan, pasifizm kasan (Ukrayna savaşına kadar), Avrupa'nın, Batının o şaşaalı insan hakları STK'larından biri bile bu insanlar ile temasa geçti mi?

Elbette ki hayır!

Neden peki?

Çünkü Diyarbakır Anneleri/Aileleri, onların on yıllardır yalanlar üzerine kurdukları "zavallı Kürt'ler" hegemonyasını yerle bir etti de ondan!

PKK'nın hiçbir şekilde Kürt asıllı vatandaşlarınızı temsil etmediklerini, tam tersi, Kürt asıllı insanlarımıza ve bölgeye en büyük zulmü PKK'nın yaptığını, alenen çocuk kaçırıp dağda terörist eğittiğini, tüm dünyaya gösterdi de ondan!

Kurdukları onlarca planı, projeyi yerle yeksan ettiler de ondan.

Hiç kalkıpta bunu kendi dünyalarına duyururlar mı?

Hayır!

Aslında, "şu ezilen Kürt'ler" yalanını, Suriye ve K. Irak'da, PKK'yı değişik isimler ile kullanarak, "DEAŞ a karşı savaşan kahramanlar" olarak deklare ettikleri anda, zaten kendileri deşifre etmişlerdi.

Hele de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin her kademesinde Kürt asıllı insanların bulunmuş olması argümanı karşısında, Türkiye'de herkesin, etnik kökeni gözetmeden memur olabilmesi, istediği işi/ticareti yapabilmesi faktı karşısında, söyleyecek sözleri de kalmamıştı.

Diyarbakır Anneleri/Aileleri, tüm bu gerçeklerin üzerine tuz, biber oldu.

Evet, bu Anneler/Aileler, pasif direnişleri ile sadece Diyarbakır'da değil, tüm bölgede, HDP'nin ve PKK'nın korku imparatorluğu üzerine kurulu düzenlerini yıktı.

Onlara göre Mezopotamya ve Diyarbakır'ın da Amed olan, Başşehir olan yerde, kendi İl Binalarını işlevsiz hale getirdiler.

Bunu nasıl başardılar?

Davalarındaki haklılıktan aldıkları güç ile başardılar.

Ellerinde silah yok, taş yok, sopa yok.

Evlat acısı var, ne durumda olduklarını bilmemezliğin getirdi o büyük acı var.

Emin olun, bu öyle bir güç ki, elli Atom bombası hiç kalır yanında.

Yılmadılar.
Aldıkları yüzlerce ölüm tehdidi karşısında bile, vakur ve dimdik durdular.

Netice de zalimin zulmü dahi para etmedi.

Rüşvetler teklif edildi.
Kanmadılar, sonuçta, hiçbir para içlerindeki acıyı dindirecek güce sahip değil çünkü.

İnanın, bu hareketin başladığı günden bu yana, hiçbir batılı ajans bu olayı haber olarak görmedi.

Görmeyeceklerde.

Çünkü onlar, kontrol ettikleri örgütlere milis, onlara karşı olanlara ise terörist derler.

Kontrol ettikleri liderleri kırmızı halı ile karşılarlar, devlet nişanları tevcih ederler, en güzel şekilde ağırlarlar ve demokrasi kahramanı ilan ederler.

Yok kontrol edemediklerine ise diktatörlük yaftası yapıştırırlar, itibar suikastları düzenlerler.

Sihirli sözcük olarak kullandıkları:
Barış, demokrasi, hümanizm, çevrecilik vs, sadece onların işlerine geldiği müddetçe geçerlidir, gelmediğinde ise, Sissi gibi bir juntacı despot dahi kahraman ilan edilir.

Afrika'nın birçok ülkesindeki "çocuk askerler" hakkında, ağızlarını yaya, yaya yakınan bu çakma hümanistler, söz konusu PKK'nın dağa kaçırdığı çocuklar olunca, suspus olup, üç maymunu oynarlar.

Eh sahteciliği icat eden Batı dünyasına bunu çok görmeyin, diyeceğim de çok görün!

Çünkü söz konusu bizim çocuklarımız/gençlerimiz.

Bugünlerde, yurdun hemen her yerinde, Diyarbakır Anneleri/ Ailelerinin bölgeye etkisi konuşuluyor.

Mardin Anneleri, Van Anneleri ve bölgenin hemen her yerinde bir şekilde örgütlenen bu insanlar, tekrar ediyorum, barışçıl bir şekilde, her türlü tehdide rağmen, bu direnişlerini sürdürüyorlar.

Tüm bölgede artık PKK Terör örgütünün ve siyasi uzantısı olan HDP'nin korku hegemonyası ortadan kalktı.

Bunu, devlet, tanklarla, toplarla, şiddetle yapmadı.

Bölgenin insanı, bölgeye, bunların gerçek yüzlerini göstererek ve Kürtçe: Edi Bese! Yani Artık yeter! Diyerek başardılar.

Bu, dünya literatürüne girmeyecek.
Batı dünyasının çocukları, bu, her türlü takdire şayan hareketi öğrenmeyecekler.

Çünkü Batı, kirli ve kanlı ellerinin ortaya çıkmasını engelleyecek.
Çünkü Batı, hümanizm kisvesi altında, bölgeye gelen "yardım vakıflarının" aslında ve sadece PKK terör örgütüne, maddi, ayni ve nakdi yardım yapmak için geldiklerinin bilinmesini, elbette ki gizleyecek.

Batı, uygarlığını Yunan mitolojisine bağlarlar.

Bu mitolojinin içinde de en sevdikleri tanrı, sanırım iki yüzlü Januz olsa gerek.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber